Mucizeler ve Güzin Dino...

06 Ekim 2008 Pazartesi

Eylül ayıydı. Bayramdan önceydi...

Başbakanın Şeker Bayramı”, “Ramazan Bayramı diye ayrımcılık kışkırtmalarına neden olmasından ve her fırsatta bu ayrımcılığı körüklemesinden önceydi...

Balıkesir Altınovada, etnik milliyetçiliği kuşanmış nefretle, insanların birbirine saldırmalarından, kin kusmalarından, linç tehditleri savurmalarından önceydi...

Bütün bunlardan önceydi. Ve ruhumun biraz dinlenmeye, biraz güzel şeyler düşünmeye, birazcık umutlanmaya sonsuz ihtiyacı vardı...

İhtiyacı karşılayacak güzellikler için adeta mucize bekler olmuştum. Çok beklemem gerekmedi. Bulunduğum kıyı kasabasında bir de baktım tak tak tak pencerem vuruluyor: Camın önünde kocaman bir Japon Gülü. Kıpkırmızı. “Bana bak, bana bak diye bana sesleniyor. Açtım pencereyi, bir sohbet bir sohbet...

Ertesi sabah yine tak tak tak... Yine pencereye koştum... Amaniiin bir değil, üç değil, beş değil... Tam 9 adet Japon Gülü açmamış mı! Hep bir ağızdan, Beni de gör! Benimle de konuş! Beni de sev! diye tutturmuyor mu! Sevgili okur, sen söyle bu mucize değil de nedir!

Hadi onlarla da bir sohbet, bir sohbet! Güneş battı mı, Japon Gülleri kapanıp susuyor, yaseminlerin çenesi açılıyor! Akşam sefası, yasemin kokusu, kasımpatı derken mucize üzerine mucize!

Derken komşu kıyı kasabadan haber geldi ki Güzin Dino burada! Tamam artık doğanın mucizelerini bir yana bırakıp, ruhumun ihtiyacı olan güzelliği ona sarılarak,onu dinleyerek, onunla kucaklaşarak bulabilirim.

Gel Zaman Git Zaman”, “Yaşar Kemali Okumak”, “Türk Romanının Doğuşu gibi kitapların yazarı, çevirmen, araştırmacı, öğretim üyesi Güzin Dino, Abidin Dinonun eşi Güzin Dino Pariste yaşıyor. Telefonla değil de gerçekten kucaklaşmak öyle her dakika pek kolay değil!

Anımsayacaksınız, çok kez yazdım: Abdidin Dino için Aşk, Güzin demekti, Mutluluk Güzin demekti, Hasret yine Güzin demekti!

Abidin Dinonun sevgilisi, eşi, aşkı, hasreti, mutluluğu , arkadaşı, yoldaşı Güzin Dino yıllara meydan okuyan bir enerjiyle gündüz denize girdi, bol bol yüzdü; akşam dost sohbetlerine katıldı; delikanlıların ona okudukları şiirleri dinledi. (Bu delikanlılardan biri Mücap Ofluoğluydu.) Gündüz ve gece çalışmalarını sürdürdü...

Güzin Dinonun işi gücü hiç bitmiyor. Sürekli çalışma halinde ve hep üretiyor. İlk baskısı 1978’de Cem Yayınevi tarafından yapılan Türk Romanının Doğuşu adlı eseri geçen nisan ayında yeniden bu kez Agora Kitaplığı tarafından yayımlandı. Namık Kemalin İntibah: Sergüzeşt-i Ali Bey” (1876) eseri üzerine Güzin Dinonun bu incelemesi, edebiyat tarihimiz için önemli bir kaynak oluşturuyor.

Güzin Dinoyla sohbet ederken, bir başka çalışmasının önümüzdeki günlerde yayımlanacağını öğreniyorum. Bu kez söz konusu olan Adanada Abidin Dinonun sürgün yıllarına denk düşen bir çalışma. (Abidin ve Güzin 1943te Adanada evlenmişlerdi.)

Bu çalışmasında Güzin Dino Fransada tarihi gelişim ile gerçekçi romanının ortaya çıkışını inceliyor. Özellikle üç yazardan, Balzac, Stendhal ve Flaubertden yola çıkarak tarihsel gelişimle gerçekçi roman arasındaki ilişkiyi irdeliyor... Hiç kuşkum yok, yine edebiyat meraklıları ve öğrencileri için eşsiz bir kaynak kitap çıkacak ortaya.

Ne dediniz? Yaşı mı? Yorgunluk mu? Sağlık sorunları falan mı? Geçiniz!

İleriye dönük tasarıları, paylaşmak istediğimiz güzellikleri, dostlukları, sevgileri, aşkları, yeşertmemiz gereken umudu konuşmaktan, ne yaş ne yorgunluk, öyle şeylere sıra gelmedi bir türlü!

Kucaklaşıp, onu Parise yolcu ettikten sonra, Nâzım Hikmetin ona seslendiği dizeler gelip yerleşiverdi dilime ve yüreğime:

koşmaca oynayalım güzinciğim

sen ben dino bir de verusam

koşmaca oynayalım yağmurun altında yalınayak başıkabak

ve geçelim sen mişel bulvarından istanbulu kovalayarak

ve fır dönelim notr damın bahçesinde kızkulesiyle

Ne dersiniz, galiba yaşamın kendisi başlı başına bir mucize!

e-posta:[email protected]

faks: 0 212.257 16 50



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları