Mehmet Ali Güller

İskenderun-Kıbrıs- Süveyş hattı

30 Mayıs 2019 Perşembe

Bir süre sonra Fransız George Picot ile Osmanlı’yı paylaşma anlaşmasını hazırlayacak olan Britanyalı Mark Sykes, savaşı kazandıracağını düşündüğü plana desteğini almak için Denizcilik Bakanı Winston Churchill’e bir mektup yazıyor ve “tanıdığım risk alacak tek insana” diye imzalıyordu.
Plan şuydu: Osmanlı’yı boğazından yakalayacak ve karnına tekme indirecek eşzamanlı iki çıkarma yapılmalıydı. Osmanlı’yı boğazından yakalamak için Gelibolu’ya, karnına tekme atmak için de İskenderun’a çıkarma yapmak gerekirdi. Akdeniz’in kıvrıldığı noktada önemli konuma sahip olan İskenderun, aynı zamanda Osmanlı başkenti İstanbul’u Arapların iki önemli merkezi olan Bağdat ve Şam’a bağlayan demiryolu bağlantılarının geçtiği yerdi.
Sykes, Churchill’e planını yazarken, o sırada Kahire’de bulunan T. E. Lawrence da “bir donanmanın Mısır’a karşı harekâta başlayabileceği tek yer İskenderun” diye saptıyordu. Lawrence’a göre İskenderun “mükemmel bir doğal deniz üssü”ydü.
Böylece Britanya’nın stratejik çıkarları açısından Doğu Akdeniz’de üç düğüm noktası oluşmuştu: İskenderun, Kıbrıs ve Süveyş...
Britanya 1878’de Kıbrıs’ı ele geçirmiş, 4 yıl sonra da Hindistan’a giden yolu güvence altına almak için Mısır ve Süveyş Kanalı’nı ilhak etmişti. Süveyş’in denetimi Kıbrıs’ın elde tutulmasına bağlıydı, Kıbrıs’ı tehdit edebilecek nokta da İskenderun’du...
Sanırım bu tarihsel girişle, Doğu Akdeniz’in bir bütün olarak önemini yeterince anlatabilmişizdir. Artık günümüze gelebiliriz...

Doğu Akdeniz’in önemi
Doğu Akdeniz, mevcut öneminin üzerine günümüzde üç konu nedeniyle daha da önemli:
1. Doğu Akdeniz, Avrupa ve Afrika’yı Çin’e bağlayan Modern İpek Yolu projesi açısından önemli.
2. Doğu Akdeniz, Suriye’de süren savaş ve Rusya’nın Doğu Akdeniz’e inmiş olması nedeniyle ABD açısından önemli.
3. Doğu Akdeniz, İsrail ve Kıbrıs arasındaki havzada ve çevresinde bulunan doğalgaz rezervleri ve bu gazın Avrupa pazarına nasıl taşınacağı sorunu nedeniyle önemli.
Ayrıntılı olarak Kırmızı Kedi Yayınevi’nden çıkan kitabım “Amerikan Hegemonyasının Sonu”nda anlattım: Bu üç konu nedeniyle, Doğu Akdeniz artık kritik bir mücadelenin merkezine dönüşmüş durumda.

Kıbrıs’a askeri yığınak
ABD’den Fransa’ya, İngiltere’den Mısır’a, İsrail’den Yunanistan’a ve Rumlara kadar pek çok ülke bu önemi görerek hamleler yapıyor uzun zamandır.
İşte birkaç örnek: Kıbrıs Rum Kesimi tek taraflı olarak Münhasır Ekonomik Bölge ilan etti. Yunanistan, Rum Kesimi ve Mısır, “ortak deklarasyon” ile Türkiye’nin garantörlüğünü hedef aldı. Mısır ve Kıbrıs Rum Kesimi boru hattı anlaşması yaptı. ABD enerji şirketleri İsrail ve Kıbrıs Rum Kesimi ile anlaşmalar imzalayarak bölgede sondaj yürütüyor. Fransa, Kıbrıs’ta deniz üssü inşa etmek için Rumlarla askeri anlaşma yaptı. İngiltere, 121 adet F-35B savaş uçağını sonbaharda Kıbrıs Rum Kesimi’ndeki Agratur Üssü’ne göndereceğini açıkladı.

Atılması gereken 5 adım
Peki tüm bunlar olurken Ankara ne yapıyor?
Yukarıda özetlediğimiz gelişmelere karşı sözlü tepki gösterilse de, o gelişmeleri boşa çıkaracak ciddi hamleler hâlâ yapılmıyor.
Peki neler yapılmalı?
1. Daha fazla geciktirilmeden Türkiye Münhasır Ekonomik Bölge ilan etmeli.
2. Türkiye hızla Kıbrıs’ta büyük bir deniz üssü kurmalı.
3. Türkiye KKTC’ye en yakın noktada, İskenderun- Silifke arasında, hem yeni inşa için, hem de bakım-onarım için hızla tersane hatta tersaneler kurmalı.
4. Ankara, Şam’la anlaşmalı. Doğu Akdeniz’de Türkiye, KKTC ve Suriye işbirliği yukarıda özetlediğimiz cepheyi dengeler.
5. Ankara, ABD ve AB’nin Doğu Akdeniz politikasına karşı Çin ve Rusya’yla işbirliği aramalı. Daha önce bu köşeden önermiştik: Çin’in Adana-Ceyhan’da dev bir teknopark açması, Ceyhan Limanı’nın İpek Yolu projesinde terminal haline getirilmesi gibi konuşulması çok yararlı projeler, İskenderun havzasında ve Doğu Akdeniz’de Türkiye’nin elini güçlendirecektir.
Zaman daralıyor ve Türkiye karşıtı cephenin Doğu Akdeniz yığınağı daha da büyük bir sorun haline geliyor...  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları