Ortasından reform geçen yargı...

02 Haziran 2019 Pazar

İktidar ne zaman “büyük bir reform yapıyorum” dese, akla ilk şu geliyor:
Acaba nereleri bozacaklar?
Yargı reformları on yıldır aynı şekilde seyrediyor; her seferinde yargıyı biraz daha erozyona uğratarak...
2009’da yapılan ilk yargı reformuyla, hukukun her tarafına müdahale edebileceklerini gördüler. 2010’da bu hızla yargıyı, FETÖ-15 Temmuz sürecine giden yola soktular. 2010’daki anayasa değişikliklerini de içine alan reform, yargının her tarafında örgütlenmiş olan FETÖ’nün yargıyı yönetme gücü elde etmesini sağladı. Pensilvanya’dan dile getirilen, “Keşke ölüler de mezarından kalkıp oy kullansa” temennisi bir bakıma talimat oldu.
AKP, yargının elden gittiğini 2011’de anladı! Toparlamak için 2015’te bir “reform” daha yapsa da kâr etmedi. 2017’de anayasa değişikliklerini, TBMM’nin işlevinin törensel hale getirilmesini, rejimin altüst edilmesini içeren dördüncü “reform” geldi. Mühürsüz oylarla kabul edilen değişiklikle Hâkimler Savcılar Kurulu (HSK) tümüyle Saray’ın tercihlerine bırakıldı. Üç ayrı kurum üye belirliyor gibi, ama tümünün merkezi aynı. Özetlemek gerekirse; kurulun üçte birini Recep, üçte birini Tayyip, üçte birini Erdoğan belirliyor.

***

Geldik beşinciye... Bu hafta ortasında Saray’da açıklandı. 23 Haziran’da yenilenecek İstanbul seçiminden önce acaba ciddi bir açılım mı, diye baktık. “Strateji belgesi” diye açıklanan reformda her şey var, ama somut bir şey yok.
Klasik söylemdir; en iyi yasa bile kötü bir uygulayıcının elinde olumsuz sonuçlar doğurur, kötü bir yasa iyi bir uygulayıcının elinde hukukun işlemesini sağlar.
5. reformda; tutukluluğun zorlaşacağı söyleniyor. Tutuksuz yargılamanın esas olacağı vurgulanıyor. Yasalar zaten böyle. Uygulayıcılar, tercihlerini özgürlükten yana kullansa başka bir Türkiye olur.
Reformun açıklanma sürecinde yaşananlara bakınca insan acı acı gülümsemeden edemiyor.
Reformda, avukatların özlük haklarında iyileştirmeden söz edilirken, bir hâkim avukatın etek boyunu zabıtlara geçiriyordu...
Reformda, ifade özgürlüğünün genişleteceği, kimsenin düşünceleri nedeniyle soruşturmaya uğramayacağı belirtilirken, Sedef Kabaş meşhur Cumhurbaşkanına hakaret davalarından birinde hüküm giyiyordu...
Reformda, yargı sistemimizin tam bağımsız olduğu dile getirilirken, FETÖ’den hüküm giymiş Türk asıllı Amerikan vatandaşı Serkan Gölge tahliye ediliyordu. Olayın özünü de ABD Başkanı Trump duyuruyordu: “Erdoğan’la telefonla konuştum. Serkan Gölge rehin ya da tutuklu değil... Şimdi evinde, yakında ABD’de olacak...”
Hem olmuşu öğreniyoruz hem olacağı... Artık özgürlükler için Anayasa Mahkemesi’nden, Yargıtay’dan daha ileri bir kurum daha var:
Trumptay!
Reformda, AB sürecinin devam ettiği, AB standartlarına ulaşmanın hedeflendiği açıklanırken, Kadri Gürsel hukuksuz yere tutuklandığı gibi, görüntünün de tam anlaşılacağı bir şekilde kelepçeleniyordu...
Reformda, hâkim ve savcılara güvencelerden söz edilirken, binlerce hâkim savcının yerini değiştiren kararname yayımlanıyordu.

***

Türkiye’de en önemli sorunlardan birinin hukuk güvenliği olduğu son reformla birlikte iktidar tarafından da kabul edilmiş oldu.
Bu reformun son şeklinin ne olacağı belli değil...
Meclis’e ne zaman geleceği belli değil...
Önceki uygulamalar dikkate alındığında son dakikada ekleneceklerin olup olmadığı belli değil...
Öyle anlaşılıyor ki, belli olan tek şey şu:
Yakın gelecekte altıncı reform var!
Zira bu reformla nelerin bozulduğu anlaşıldıktan sonra yenisini hazırlamaktan başka yol yok...
Toplumun beklentisi şu; iktidar vicdanlarındaki mühürlerin bir nebze açılması, özgürlüklerin genişletilmesi...  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

ABD gezisi iptal gibi! 25 Nisan 2024
ABD ile Hamas gerilimi! 24 Nisan 2024
Istakozgiller! 23 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları