Algı, Gerçekten Etkin Olabilir mi?

18 Kasım 2014 Salı

Dün güncel bir ekonomik değerlendirmenin içinde yer alan öngörüyü sizlerle paylaşmak isterim... Özetle, gelişmiş ülkeler de içinde olmak üzere piyasalar düzeninin krizinden, durgunluktan çıkmaya yönelik büyüme rakamlarıyla oynanacağının altını çiziyordu... Mantık yürütülen gerekçelendirmeye göre sistem dünya ölçeğinde yaşanan piyasalardaki durgunluğu daha fazla kaldıracak gibi değildi. Sistem tüketim üzerinden canlandığı için de, yaşananların kaygısında tüketim alışkanlıklarına gem vuran insanları yeniden harcama yapmaya yönlendirmek üzere, işlerin iyi gittiğine inandırmak gerekiyordu. İnsanları yeniden tüketim için hareket geçirebilecek algı “işlerin iyi gitmekte olduğuna inandırmaktan geçtiğine göre de...” Ekonomik göstergelerle bu algı kanıtlanmalıydı. Her ülkenin öznel koşullarına göre, ülkemiz için de olarak pek çok ülkede ekonomik gidişata ilişkin istatistikler verilerinde, pek çok gerekçeye bağlı gündeme girecek değişikliklerle olumlu, parlak tablolara ulaşmak çok da zor bir iş değildi... Bunu yaşayarak görecektik...
Zaten artık nerede ise bilimsel nitelik kazanmış bir gelişme, piyasalar üzerinde olumlu ya da olumsuz önemli etkileri olan ekonomik, sosyal, siyasal gelişmelerin olasılıklarının getiri ya da götürülerinin, söz konusu gelişmenin kendisinin gerçekleşmesinden daha önce ve daha etkili olduğudur... Anlaşılır en basit örnekleme ile; x ülkede, x siyasi parti ya da liderin kazanmasının getirisi ya da götürüsü söz konusu ise kuvvetli olasılığın yaşandığı süreçlerde piyasalar bu olasılığı çok yüksek verilerle satın alıyor, sonraki süreçte olayın kendisi yaşandığında piyasalarda yaşanan etki çok daha düşük kalıyor...
Beylik cümlelerle; “Kitleleri medyatik güdülemenin, silahlı güçten de etkin, caydırıcı olabildiği...” gerçeğini kabul etmiş olsak da... Yaşamın her sürecinde, her toplumda bu en güçlü silahın, başarılı kullanıldığı örneklerin kurbanı olmaktan kendimizi kurtaramıyoruz. Sonuç olarak çıkarlarımız için çok anlamlı yol gösterici olan gerçeklerden kopuk, güdüleme sanatının usta oyunlarının kurbanı, sürüler gibi istenen davranış kalıplarına zorlanıyoruz. Kendimizi, çıkarlarımızı, toplumumuzu koruyabilmede elbette medya özgürlüğü, evrensel insan hakları, domekrasi, hukuk devleti düzeni, demokrasinin olmazları; güçler ayrılığı, parlamento içi ve dışı örgütlenme, hak arayabilme koşulları, kriterleri... altın anahtarlarımız... Ne yazık ki dünya ve ülkemiz gelişmeleri, İktidarları yürüyüş, yönetim ittifakları içinde söz konusu altın anahtarlarımız elimizde değil...

***

Bu işin çivisi aslında öylesine çıkmış ki... İktidarlarına karşı görüşte seçmenler, dahası uzmanlar bile, gelir dağılımı adaletsizliği, yatırım eksenli olmayan piyasalar büyümesinin sakıncaları, çevreye verilen zararlar, emeğin çalışma, yaşam, gelir kayıplarının olumsuz gidişatına karşın... en azından piyasalar düzeni üzerinden başarılı bir ekonomik büyümenin geçerli olduğuna inandırıldılar. Son yıllarda üst üste, çok çarpıcı ortaya çıkan insani gelişmişliteki ürkütücü tablolar, yolsuzluk, yağma, vurgun düzeni örnekleri, milyonların içinde ise çok hızlı yoksullaşma, yoksunlaşma, işsizlik, umutsuzluğun yaygınlaşması... Uçurulmuş projelerle övgünün, yüksek kârların tavan yaptığı alanlarda bile, inşaat, madencilik krizlerinin hızlı gündeme girişleri, yoksula çarpan sonuçları şaşkınlık üretiyor...
Gelin görün ki İktidarlarının algı yönetimi, işler sarpa sardıkça öylesine gerçeklerden, hak, hukuktan koparılarak öylesine gerçekdışı masallara kaydırılıyor ki... Masal kavramı çok olumlu, gerçeği insanların hakları uyutularak öylesine ağır boyutlarda ellerinden kaydırılıyor, iktidarları düzeni sivil diktatoryal nitelikte donatılıp kurumlaşıyor ki... Rejimin, insan hakları, demokrasi, hukuk devleti düzeninin dokunulamaz, insanımız için vazgeçilemez hakları varsa... hepsiyle birden oynanırken, izin vermemeye ilişkin toplumsal araçlar, güç ve örgütlenmeler işlevlerini yapamaz, birey ve toplum kendini savunamaz oluyor...
Hafta sonu Cumhurbaşkanı’nın Amerika’ya Kristof Kolomb’dan önce Müslümanların ayak bastığı açıklaması Batı dünyasında eleştiri, biraz da kara mizah konusu olsa da, moral değerleri yıkılmış biat etmiş siyasal İslamcı kesimde moral değerleri yükseltmede işe yaramamış mıdır? Dehşet içinde, yüzlerindeki korkuyu göstere göstere, IŞİD’in esirlerinin başlarını kesme, ilkelliğin '64ibinde vahşetini, reklam, güç pazaralaması olarak kullanmasını insanlığın anlaması olanaksız olsa da... Uyum içinde olmayan Bağdat yönetimiyle Kuzey Irak Kürt Yönetimi’nin, “IŞİD vahşeti güçlendikçe güçleniyor, gönüllüleri katlanıyor, yüz binleri geçtiler, Yardıma, acil askeri desteğe ihtiyacımız var...” hafta sonu haykırışlarını nasıl açıklayacağız? Başbakanımız, Obama görüşmesinde Türkiye tezine yaklaştıklarını açıklarken Obama, önceliklerinin Irak ve IŞİD ile savaş, o da ABD silahlı gücüyle değil, desteğinde bölge güçlerinin eliyle olacağını yineliyor...  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Bugün 23 Nisan... 23 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları