Açılım Süreci mi, Seçim Süreci mi?

19 Kasım 2014 Çarşamba

AKP ile HDP arasındaki görüşmenin ardından kamuoyuna yapılan açıklamalar ve kulis bilgilerinden, açılım sürecinde önceki dönemlere benzer bir takvimin uygulamaya konduğu anlaşılıyor.
12 yıllık AKP iktidarı döneminde her seçimden önce yaşanan bu trafik bu kez farklı sonuç verir mi?
Zor görünüyor.
Yeniymiş gibi görünen kimi mekanizmalar öncekilerin biraz cilalanmışı, o kadar.
Örneğin, akil adamlar gitmiş, yerine bir doz daha işlevi artmış olan bir izleme kurulu ya da üçüncü göz gelmiş. İşin şakası bir yana, gerçekleri görmeye iki göz yetmemiş ki, üçüncü bir göz gerekmiş. Akil adamların atıl adamlar haline getirilmesiyle birlikte aynı mekanizmanın yeniden gündeme getirilmesini anlatmak zor olurdu. Kamuoyu, “Biz bu filmi görmüştük, bir sonuç alınamadığı da anlaşılmıştı” diyebilirdi. Bunun yerine muhtemelen akil adamların portresine çok benzeyecek olan bir izleme kurulu oluşturulacak.
Bu kurulun işlevi ne olacak?
Kalıcı bir barışın sağlanmasına aktif bir katılımı olmayacak. Sadece AKP’nin oy kaybetmesine neden olabilecek kimi kararların sorumluluğunu ve kamuoyuna anlatımını üstlenecek. Toplum izleme kurulunun yapacağı yorumlara ve değerlendirmelere tepki gösterirse AKP’liler hemen toplumun yanında yer alıp izleme kurulunu topa tutacaklar, kendileri gizleme kurulunda yer alacak. Eğer olumlu sonuç verirse hemen sahiplenecekler ve “İşte bizim kurduğumuz heyet böyle sonuç verir” diyecekler.

***

Açıklamalara göre İmralı’ya 5 yeni mahpus gelecek. Bu kişilerin Öcalan’ın fiili sekretaryası gibi bir işlevi üstleneceği söyleniyor. Adı ne olursa olsun, bu mahpusların hükümetin de bilgisi, onayı, yönlendirmesi ve kullanması çerçevesinde belirleneceğini söylemeye gerek yok. Öcalan’ın bu anlamda AKP’nin elini kolaylaştırıcı bir konumda olacağı da söylenebilir.
6-7 Ekim’de meydana gelen Kobani’yi protesto olaylarının ardından kesilen AKP-HDP diyaloğu bu açıklamaların ışığında yeniden kurulmuş durumda. Yukarıda vurguladığımız gibi bu diyaloğun meyvesi olarak açıklananların hiçbiri yeni bir gelişme değil.
Güneydoğu’dan şehit cenazelerinin gelmemesini önemserken, bölgedeki kamu düzeninin önemli ölçüde yara aldığını iktidar bile kabul ediyor ve bu imajı düzeltmek için çırpınıyor.

***

Türkiye’nin Güneydoğusu’nda meydana gelen olaylar yakın geçmişte hep Kuzey Irak’la da ilişkilendirilirdi. Şimdi Irak’ın yanı sıra Suriye de devreye girdi. Türkiye’nin Suriye’de girdiği tehlikeli oyunun beraberinde iç güvenlik sorunu da doğuracağını görmemek için iktidar mensubu olmak gerek.
Aklını fikrini Esad’ı devirmeye odaklamış iktidar, bu konudaki küçük bir uluslararası açıklamayı bile kendi tezlerinin dünyada kabulü olarak sunuyor. Oysa saman alevi gibi gelip geçen bu haberlerin ardından gerçek yine kendini gösteriyor; küresel aktörlerin en azından şu aşamada Esad’sız bir Suriye’yi göze alamadığı anlaşılıyor.
Arap dünyasının da Esad’ın geleceğinden çok kendi geleceğinin kaygısına düştüğü, bu dünyadaki her ülkenin en çok kendine hayrının olduğu bir kez daha görüldü.
Gelinen noktada hükümetin bir ayağı Ortadoğu bataklığında, bir ayağı seçim ataklığında...
2015 Haziran’ına dek sağduyulu herkesin olumladığı kansız süreç devam ederse, bunun karşılığındaki pazarlıklar belirsizliğini sürdürecek.
AKP iktidarı döneminde HDP ile girilen onuncu seçim kapmaca oyunu resmen başlamış görünüyor.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

ABD ile Hamas gerilimi! 24 Nisan 2024
Istakozgiller! 23 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları