Binali’nin zaferi ve Tayyip Bey

14 Haziran 2019 Cuma

Türkiye garip bir ülke. Demokrasilerde bulunmayan bazı kavramlar bizde geçerli olabiliyor: “Olağanüstü seçim” bunlardan biri. Demokrasilerde olağanüstü seçim yoktur, normal, zamanında yapılan seçimler ile erken seçimler vardır.
Ama demokrasilerde var olmayan kavram, YSK’nin himmetiyle Türkiye siyaset literatürüne kazandırılmıştır.
23 Haziran günü yapılacak seçim, YSK’nin milli iradeyi ipe sapa gelmez gerekçelerle geçersiz sayması yüzünden tekrarlandığından olağan değil, olağanüstü bir seçim.
31 Mart seçimlerinden sonra yaşananlara tanık olanlar, daha önceki yaşanmışlıkların da ışığında, artık olağan olmayan her şeye karşı hazırlıklı.
Artık, hiçbir şey hiç kimseyi şaşırtmıyor.
Nitekim, şimdiye dek liderler arası yüz yüze programlara karşı tavır koyan AKP’nin adayının, son dakikada tutum değiştirerek, kendisini sandıkta dize getirmiş olan Ekrem İmamoğlu ile TV’de programa çıkmayı kabul etmesini bile millet neredeyse olağan karşıladı.
Zaten Binali Bey de İmamoğlu’nun “Hodri meydan!”ına “Ben kendi başıma karar veremem” derken, bunca tecrübesiyle gerçekte şu mesajı veriyordu:
- Bana kalsa ben çekinmem, çıkarım!
Nitekim çıkacak da...
Yalnız, AKP’de oyunun bitmediğini düşünenler yine kuşkuyla sordular:
- Yeni bir oyun hazırlanıyor, ama ne?

***

23 Haziran 2019 seçiminin olağanüstü yönlerinden bir diğeri de, seçmende büyük coşku uyandıran, Ekrem İmamoğlu’nun karşısında her yerde Binali Yıldırım’ın resimlerinin olmasıdır.
Şimdi, “İstanbul Belediye Başkanlığı için, İmamoğlu ile Yıldırım yarıştıklarına göre bunda ne olağanüstülük olabilir, her yerde Binali Bey’in resimlerinin olması olağandır” diyecek olanlara 31 Mart seçimlerini anımsatmak isterim. Orada Ekrem Bey’in karşısında, hep Tayyip Erdoğan’ın resimleri yer alıyordu. Hava sanki, İmamoğlu ve Erdoğan yarışıyormuş gibiydi ve Tayyip Bey de AKP seçimi kazandığı takdirde, bundan önce olduğu gibi yine İstanbul’un kendi egemenlik sahasında kalacağını hissettirecek eylem ve söylemlerden geri durmuyordu.
Olaya bu açıdan bakınca 31 Mart günü Ekrem İmamoğlu’nun sandıkta Binali Bey’i değil de, Tayyip Bey’i yendiğini söylemek pek yanlış olmasa gerek.
Ama bu defa Tayyip Bey sahadan çekilmiştir. Yasaklı olduğu 2002 seçimlerinden yana bu, AKP’nin Tayyip Bey’siz katıldığı ilk seçim oluyor.
31 Mart seçimlerinde İstanbul’un bütün ilçelerinde mitingler düzenleyen Tayyip Bey bu kez İstanbul yarışında hiç yok.
Bu, AKP’nin bütün seçimlerde kendisini zafere sürüklemiş olan Tayyip Bey’siz ilk seçimidir.

***

Binali Bey, AKP cenahının tek adayı olurken, yalnız Tayyip Bey’in imajından değil, üslubundan da uzak durmaya dikkat etmekte, çok mecbur kalmadıkça havayı germekten, rakip adayı karalamaktan kaçınmaya çalışmaktadır.
Tabii Ekrem İmamoğlu’nun büyük popülaritesi ve kendi içinde bulunduğu konumun tutarsızlığı Binali Bey’in bu tutumundan sapmasını zaman zaman kaçınılmaz kılsa da, patronu ile aralarındaki üslup farkı ilk bakışta bile göze çarpacak kadar bariz. Tabii ona buna saldırmadan, onu bunu karalamadan, kimseyi ötekileştirmeden bir AKP politikası oluşturulamayacağından, bu seçimde de o yöntemlerden tümüyle vazgeçilmiş değildir. Ama bu kez o rol, Soylu gibilere verilmiştir.
Bu bakımdan, AKP uzun süredir ilk kez, imaj olarak da üslup olarak da, kendini zaferden zafere koşturan Tayyip Bey’in damgası olmayan bir seçime girmektedir.
Bu durumda ne dersiniz, Tayyip Bey 31 Mart’ta kendisini sandıkta yenen Ekrem İmamoğlu’nun karşısında, Binali Bey’in olası bir zaferini sevinçle karşılayıp içine sindirebilir mi?
Görülebileceği üzere, olay biraz karışık. Hani eskilerin dedikleri gibi “yukarı tükürsen bıyık, aşağı tükürsen sakal” durumları...  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

İyi insan 19 Mart 2024
Laiklik nedir? 6 Mart 2024
Yıldönümü 3 Mart 2024

Günün Köşe Yazıları