Festival hızlı başladı

19 Haziran 2019 Çarşamba

İstanbul Festivali, 47. yılının ilk haftasına güçlü bir enerjiyle başladı. Bu yıl ilk haftanın yedi konserini birden dinleme şansım oldu. Açılışta uluslararası yarışmalarda birincilik almış bir gencin solistliği artık geleneksel oldu. Bu konserde Shokhakimov yönetimindeki Tekfen Filarmoni Seong-Jin Cho adlı piyaniste eşlik etti. Doğal ki bu yarışma birincilerinin kendine özgü kişilik bulmaları ve orkestrayla uyumları zaman gerektiriyor. Berlin Rias Oda Korosu’nun konserinde barok çağın olgun döneminde yaşayan J.S. Bach, Handel ve Vivaldi gibi bestecilerin gençlik eserlerini dinledik. Zaman içinde şeflerin bu yapıtlara yeni okumalar getirmelerini doğal buluyorum. Örneğin soloları öne çıkarmak, yeni dinamikler yaratmak gibi. Bu koronun yorumu Aya İrini’de unutulmaz bir ortam yarattı.
Ertesi gece İstanbul’un karşı yakasına geçtik ve “Piyanonun Dört Silahşörü”nü zevkle dinledik. Biraz da Türk-Yunan dostluğunun simgesi oldu bu dinleti. Lazaridis, Vakarelis ile Amerika’da yaşayan piyanistimiz Zeynep Üçbaşaran ve Kıbrıslı piyanist Katsaris dört piyano ile zengin bir program sundular. Cemal Reşit Rey’in anılarını düşündüm bu konserde: 1946’da ilk kez Saray Sineması’nda Bach’ın dört piyano konçertosunu çalacaklar: Cemal Bey, Rana Erksan, Ferdi Ştatzer ve Ömer Refik Yaltkaya. Ancak İstanbul’da 4 kuyruklu piyano yok. Kentin çeşitli ailelerinden buldukları piyanoların kimi kuyruklu kimi duvar piyanosu. Onları bir araya getirip konseri veriyorlar.

Zeynep Gedizlioğlu’ndan ‘Şimdi’
Dört piyanodan sonraki gece Süreyya salonunda bu kez iki-piyano vardı. İsviçre’de yaşayan piyanistlerimiz Ufuk-Bahar Dördüncü genel olarak çağdaş müzik yorumluyorlar. Bu konserde belki de festivalin en tarihi dakikalarını yaşattılar: Avrupa’da pek çok ödül kazanan bestecimiz Zeynep Gedizlioğlu’nun iki piyano için “Şimdi” adlı yapıtını ilk kez gün yüzüne çıkardılar. “Şimdi”, bu an, bir öncesi, bir sonrası yok. Dikey olarak inen, bildiğimiz melodi çizgisinden uzak, ancak son derece etkileyici bir çalışmaydı.
Piyanist Yuja Wang’ın kendine özgü enerjisi herhalde uzun bir süre aklımızdan gitmeyecek. Çok ünlü olmak, çok başarılı olmak biraz da “çılgın” olmak değil midir? Yuja cesur yorumuyla ve cesur giyimiyle çılgındı. Özetle yeni çağın yeni imajıydı. İki konçerto çaldı. Gershwin’de müthiş bir teknik vardı ama taze bir ruh yoktu. Shostakoviç’in 2. konçertosu ise müthişti, olağanüstüydü. Lüksemburg Filarmoni, Stravinsky’nin Ateşkuşu Süitine çok özenli bir yorum getirdi.
Beethoven yılına yaklaşırken bestecinin piyanolu üçlülerinden örülü bir programda Isabella Faust, Jean-Guihen Queyras ve Alexander Melnikov gibi çalgısının uzmanı üç sanatçıdan onun piyanolu üçlülerini dinledik. Bu kusursuz yorumlar da herhalde festivalin en iyileri arasında yer alacaktır.
Ve bir başka “en iyi” nitelemesi de çellist Daniel Müller Schott’tan dinlediğimiz Şostakoviç’in 1. Çello Konçertosu için geçerli. Tekfen Filarmoni eşliğindeki bu son derece dinamik yapıtı tertemiz, enerjik ve bestecinin derin düşünceli ruh haline saygıyla çaldı.
Düşünün bütün bu konserler sadece bir hafta içindeydi. Onların bıraktığı izler ise uzun bir süre bizimle olacak.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Eski bayramlar 10 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları