Öner Yağcı

Bir yaşama kültürünün bugünü

22 Haziran 2019 Cumartesi

Yaşama kültürümüzün çocuklarının yarattığı “Gezi” birdenbire olmadı, kendiliğinden doğmadı... Ama yenildi, zorbalıkla, göz göre göre cinayetler işlenerek yenildi. Çünkü özünü değil adını değiştiren emperyalist projeler bu kez “Büyük Ortadoğu Projesi” (BOP) adıyla hayata uygulanıp dünya coğrafyasında yeni sınırları belirlerken, bunun gerçekleşmesi için tüm dünyada özellikle medya aracılığıyla yaşamı kirletirken, yağmur ya da kar yerine dolar ve kâr yağdırmalar ayrıkotları gibi bitip kimilerini satın almayı başarmıştı...

Bir sevda ki
“Nazlı seher sevdaları” çok parçalanmıştır Anadolu’nun. Ama kimileri, gençliklerinin ömür alan sevdasını yok etmeye çalışanları alkışlama aymazlığına düşmüşse de umutların tükenmesi gerekmez.
Çünkü Anadolu çok görmüş geçirmiş, olmadık zamanlarda dünyanın “mazlumlarına” da kucak açmıştır. Çünkü umut arayışını sürdürenler her zaman vardır. “Dövüşenler de var bu havalarda” demişti Ahmed Arif.
“Tütünsüz, uykusuz kaldım/ Terk etmedi sevdan beni” diye türkü çığırmıştık hep.
“Karanfil Sokağı’nda” güller açmamış mıydı bir zamanlar? Yeni güller açacaktı elbet.
Ne demişti Enver Gökçe:
“Açmaz/ Açamaz/ Deme/ Açacaktır/ Elbet/ Bizim/ Caddelerimizde de/ Bayram olacak/... Namert ellerdir/ Bir bir/ Kırılacak.”

Aslolan yaşamın öznesi olmaya çalışmak
Namert elleri bir bir kırmak için ne yapmalı?
Her insan kendi birikimi, yeteneği, düşleri doğrultusunda elinden geleni yapmak zorunda...
Kendimden örnek vereyim. İlk gençliğimle birlikte beni sarıp sarmalayan sevdam ve umudum eskimedi, eksilmedi, yenilendi, çoğaldı. Devrimci bir genç, devrimci bir öğretmen olarak sürdürdüğüm savaşımı, yeni koşullar, yeni durum ışığında devrimci bir yazar olarak sürdürüyorum... Birçok kültür kurumunda emek vererek aslolanın insanın sevdasını, umudunu içinde yaşadığı koşullarda kendi bilinci, birikimi, yeteneği doğrultusunda geleceğe aktarması olduğu bilincimle eş bir yazarlığı hak etmeye çalışıyorum.
Bunu yaparken Anadolu’nun birikimini taşıyan Tevfik Fikret, Namık Kemal, Nâzım Hikmet, Sabahattin Ali, Hasan Âli Yücel, Tonguç, Dinamo, Vedat Günyol, Aziz Nesin, Orhan Kemal, Yaşar Kemal, Kurdakul, Muammer Aksoy, Doğan Avcıoğlu, Fakir Baykurt, Emin Özdemir, Ceyhun Atuf Kansu, Bekir Yıldız, İlhan Selçuk, Uğur Mumcu, Server Tanilli gibi ustalarımızın her birine de Anadolu’ya ve Cumhuriyet’e olduğu gibi borçluluk duygumu unutmuyorum.

Yaşama katılmak
Yaşadıklarını yakın tarihten deney kazanmak, dersler çıkarmak, toplumbilimcilere “memleketimizden insan manzaraları” sunmak gibi bir işlevle de tamamlayarak yazma... Tanıklıklar ya da yaşanmışlıklardan dünü-bugünü anlama, anlatma çabası... Halk kaynağına yönelik çalışmalar... Kültürümüze, siyasetimize, edebiyatımıza katkıda bulunma derdi... Kitaplar, dergiler, kurumların etkinlikleri... Benim katacaklarım bunlar diyerek insan olma, yazar olma sorumluluğumu yerine getirmeye çalışıyorum.
Herkesin yaşama katacağı bir şey mutlaka vardır...

Yaşam bizimse...
Aziz Nesin, “sorumluyu bulmak için aynaya bakın” derdi. Aynaya bakınca ben insanım, ben yaşamın öznesiyim, ben özgür bir insanım diyorsak, üzerime düşeni yapıyorum diyorsak... İnsansak, özneysek, özgürlük âşığıysak Anadolu’da, dünyada yaşananlardan da sorumluyuz. Cumhuriyetin insana kazandırdığı erdemleri geleceğe aktarmak her kuşaktan insanın görevi, sorumluluğu...
Bertolt Brecht, “Ne yazık o ülkeye ki hâlâ kahramanlara ihtiyacı var!” demişti. İnsanım diyen herkes yaşama katılmalı, herkes kendi işinin kahramanı olmalı...
Eğer bunu başarırsak:
Her şey çok güzel olacak!  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Eğitim ve kitap 20 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları