Olaylar Ve Görüşler

Mazbataya giden yol

30 Haziran 2019 Pazar

Bu seçimin simge kavramlarından biri “mazbata” oldu. Mazbataya giden yolda tabi ki birçok aktörün, isimli isimsiz kahramanın büyük katkıları var.

Yerel seçimler 23 Haziran Pazar günü sona erdi. Seçmen 31 Mart’ta millet iradesini tanımayıp bahaneler üreterek İstanbul seçimini iptal ettirenlere en büyük cevabı sandıkta verdi. 13 bin farkı 800 bine çıkardı. Millete rağmen siyaset olamayacağını bir kez daha gösterdi. Alın teriyle kazanılan seçimin yüz karasıyla iptaline sandıkta geçit vermedi.
Ankara, İstanbul, İzmir, Adana, Mersin, Hatay, Antalya, Eskişehir, Muğla, Aydın, Tekirdağ gibi büyükşehirler ile çok sayıda il ve ilçe belediyle başkanlıklarını Millet İttifakı adaylarının kazanmış olması önemli bir dönüşüm sürecinin başlangıcına işaret ediyor.
Bu seçimin simge kavramlarından biri “mazbata” oldu. Cumhur İttifakı’nın, Ankara ve İstanbul seçimlerinde mazbata verilmemesi, İstanbul seçimlerinde ayrıca verilen mazbatayı ve seçimi iptal ettirmek için gösterdikleri çaba ve tahammülsüzlük “mazbatayı” neredeyse demokrasinin simge kavramı mertebesine yükseltti.

Geniş tabanlı siyaset
Peki, mazbataya giden yol nasıl inşa edildi? Mimarı, mimarları kim? Yirmi beş yıl sonra Ankara ve İstanbul büyükşehir belediyelerini de kazanarak büyük bir başarıya imza atılmasının temelinde yatan adımlar nelerdi?
Şüphesiz hiçbir şey kolay olmuyor. Mazbataya giden yolun en önemli temeli geniş tabanlı siyasetti. Özellikle 24 Haziran 2018 genel seçimindeki ittifaklarda CHP, İYİ Parti, Saadet Partisi ve Demokrat Parti genel başkanlarının tutumu, 31 Mart yerel seçimlerinde HDP eş genel başkanlarının sürece destekleri geniş tabanlı siyasetin oluşmasında kuşkusuz çok önemli adımlardı. Her biri kendi penceresinden ayrıca irdelenmeye değer süreçler olarak not edilmeli.
Ancak toplumun umut ve beklentilerinin merkezinde yer alan ana muhalefet partisi CHP ekseninde yaşananalar mazbataya giden yolun en esaslı imar faaliyetiydi.
Kemal Kılıçdaroğlu 2010 yılında CHP Genel Başkanı olduğunda “parti reformunu” öncelikli hedef olarak kabul etti. Parti reformu sadece örgütsel bir dönüşümü ifade etmiyordu. Onu da içine alan ama esas olarak, dil, üslup, siyaset yapma tarzını da kapsayacak şekilde geniş bir yapısal dönüşümü hedefliyordu. Partinin ilişki kurduğu klasik tabanla yetinmek parti içi iktidarı güvence altına alabilirdi, ama ülkede iktidar yolunu açamıyordu. Bu nedenle geniş kesimleri kucaklayacak bir “geniş tabanlı siyasete” ihtiyaç vardı. Kılıçdaroğlu parti içi ve parti dışından gelen birçok itiraza rağmen parti reformu ve geniş tabanlı siyaset yolundan sapmadı. Hafızayı beşer nisyan ile maluldür. (İnsan aklı unutma ile sınırlıdır). Gelin birlikte hatırlayalım.
Necmettin Erbakan’ın anma gecesine katıldı diye laik tabandan, doğu ve güneydoğuya heyetler gönderdi diye milliyetçi tabandan tepkiler eksik olmadı. Ancak buna benzer birçok adım CHP’nin her kesimle temas kurabilecek bir parti olduğunu gösterdi.
Geniş tabanlı siyaset için uzlaşma kültürü ve pratiği şarttır. Birilerinin “istikşafi” sözü üzerinden görüşmeyi yürütenleri küçümsediği 7 Haziran - 1 Kasım 2015 arasındaki koalisyon görüşmeleri, uzlaşma kültürü ve pratiğinin en görünür ve üst düzey tecrübesiydi. İlk kez her partiyle görüşebilen ve herkesin ortak paydası olan, toplumsal uzlaşmayı temsil eden siyaset anlayışı o zaman görünür kılındı.

Bloklaşmaya ret
15 Temmuz 2016 darbe girişimine karşı demokrasi safında takınılan net tutum, önyargılara kapılmadan Yenikapı buluşmasına gidiş, ama aynı zamanda darbecilerle mücadele edilirken hak, hukuk, adalet çizgisinde kalınması konusundaki ısrar ve kararlılık, demokrasi ve hukuk davasının en güçlü temsilcisi olduğunu gösterdi.
16 Nisan 2017 Anayasa Referandumu’nda ise belki ilk kez ezberler bozuldu. Anayasa Mahkemesinden medet ummayıp millette gidiş, bugüne kadar “CHP Anayasa Mahkemesini millet iradesine tercih eder” şeklinde yerleşmiş haksız algıyı yıktı ve o kesimle aradaki duvarı büyük ölçüde sarstı. Kampanya boyunca kullanılan kucaklayıcı dil, kutuplaştırma siyasetine darbe vurdu. “Hayır bloku” yerine “hayır buluşması” denilerek bloklaşma siyaseti reddedildi.
15 Haziran 2017’de başlayan Adalet Yürüyüşü tarihin en büyük, en uzun ve en onurlu yürüyüşüydü. Milyonların umudu yeniden yeşerdi. “Hak hukuk adalet!” sloganı ideolojik duvarları aşıp, ortak duygunun en güçlü çığlığı olarak zamana asıldı.

İttifak siyaseti
Ardından 26/29 Ağustos 2017’de Çanakkale’de yapılan Adalet Kurultayı, her kesimden adalet isteyenlerin buluşmasıydı. Kılıçdaroğlu tarafından sonuç bildirgesinde ilan edilen “Demokrasi, Adalet ve Huzur Hareketi” ise aslında 31 Mart ve 23 Hazira’nın habercisiydi.
2018 seçimlerine gidilirken bir büyük sandık tuzağı bozuldu. Kılıçdaroğlu’nun talimatıyla 22 Nisan 2018 tarihinde İYİ Partiye gönderilen 15 milletvekili, İYİ Parti’nin seçime girebilmesinin yolunu açarak demokrasiye kurulması planlanan kumpası boşa çıkardı.
Demokrasi, hukuk gibi ortak paydaları çoğaltarak atılan adımlar ittifak siyasetinin önünü açtı. İttifak siyaseti de geniş tabanlı siyaseti oluşturdu. 5 Mayıs 2018 tarihinde imzalanan ittifak protokolü ile Millet İttifakının kurulması, 24 Haziran 2018 seçimlerinde Ak Parti’nin ilk kez tek başına çoğunluğu kaybetmesine yol açtı. Yerel seçimler için 25 Ocak 2019’da ilan edilen ittifak ve ardından yürütülen işbirliği siyaseti ise geniş tabanlı siyaset pratiğini en güçlü, en etkili, en sonuç alıcı noktaya ulaştırdı.
Mazbataya giden yolda tabii ki birçok aktörün, isimli isimsiz kahramanın çok büyük katkıları var. Ancak mazbataya giden yolun mimarı, kuşkusuz bu zorlu yolu 9 yıldan bu yana kararlılıkla yürüten Kemal Kılıçdaroğlu’dur.

BÜLENT TEZCAN
Aydın Milletvekili / Chp Parti Meclisi Üyesi  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları