Mustafa Kemal Ulusu

Sayın Spor Bakanımın dikkatine

05 Temmuz 2019 Cuma

15 yaşında ABD’li Cori Gauff adlı bir genç kız, ünlü Wimbledon tenis turnuvasında, kendinden 24 yaş büyük, dünyaca ünlü, yılların şampiyonu Venus Williams’ı yenerek çok büyük bir başarıya imza attı. Maçtan sonra Williams kendisini tebrik ederken, Coco, “Çocukluk idolümü yenmenin mutluluğu içindeyim” diyerek gözyaşlarını tutamıyordu. Bu haberi okuduktan sonra arkama yaslandım ve şöyle bir düşündüm. Neden bizde, 80 milyonluk Türkiyemizde bir ‘Coco’ yetişmiyor, daha doğrusu yetiştiremiyoruz? Tenis sporuna yabancıyım. Sadece 80’li, 90’lı yıllarda Bostancı’da Taç Spor Kulübü varken rahmetli Nazmi Bari ve Behbut Cevanşir ağabeylerimizin nefis maçlarını zevkle seyrederdim. Kulübe gelen kişiler ve çocukları varlıklı ailelerdi, bunun dışındaki aileler ve çocuklar ise, ki onlara ben de dahildim, ancak okullarımızdaki veya Bostancı’daki 8 kişilik futbol sahasında, zaman zaman sabah 10’dan akşam 6’ya kadar topun peşinde koşarlardık. Tek malzememiz ortaklaşa aldığımız top ile babacığımızın vasat geliriyle aldığı krampon, birer atlet ve şortumuzdu. Maçtan sonra da sahildeki pırıl pırıl denizimizde yıkanırdık, bu bizler için ne büyük bir mutluluktu. 15’lik Coco’nun o yaşadığı mutluluğu ben de, 18 yaşında Bostancı’da yapılan o meşhur yazlık Bostancı Futbol Turnuvası’nda yaşamıştım. Takım olarak hayalimizdeki meşhur futbolculara rakip olmuş, hatta o dönemin en meşhur futbolcusu Lefter’e karşı oynayıp onun takımını yenerek şampiyon olmuştuk. O yıllarda sadece Bostancı mı? Erenköy, Kuşdili Çayırı, Kadırga, Şenlikköy, Kanlıca, Beykoz, Çapa ve Topkapı’da onlarca toprak veya çim sahalarda gençler top koştururlardı. Sonra da kabiliyetli veya okuluna futbolu tercih edebilenler, İstanbul’da ya Beşiktaş, ya Galatasaray ya da Fenerbahçe genç takımlarına gider sonunda da kaliteli futbolcular olarak sahalarda yer alırlardı. Turgay, Coşkun, Tugay, Can, Cem, Cemil, Rıza, Şenol, Birol, Ali ve Feyyaz gibi. Futbolun yanında bir dönem TV dizisi olarak milyonların seyrettiği meşhur ‘Beyaz Gölge’ dizisinde koç Ken Reeves adıyla eski basketbolcu Kenneth Joseph’in verdiği teknik ve psikolojik müthiş derslerle, tüm Türk gençliği ve spor camiası basketbola adeta kilitlenmişti ve de tüm okullar basket potaları ile adeta donatılmıştı. Türkiye’de bir basketbol reformu başlamıştı ve neticesinde birçok genç basketbolcu kulüplerde ve Milli Takımımızda büyük başarılara imza atmışlardı. İşte bu rüzgâr hâlâ aynı hızla basketbolumuzda devam etmektedir. Sebebi, tüm gençliğin basit de olsa, saha ve tesis imkânı bulmasıdır. Bu arsaların bitimiyle, futbolcu sıkıntıları altyapıya ilk yönelen Beşiktaş ve Trabzonspor ile sonradan Galatasaray’ın da katılımıyla kısa bir dönem de olsa, bu kulüplerimiz ve onların teşkil ettiği Milli Takımımız ile büyük başarılara imza atmışlardır. Sonra mı? Altyapılarını bitiren bu kulüpler tek tek iflasa, Türk futbolu da en alt kategorilere düşmüştür. Nereden nereye geldik değil mi? Şimdi sorum Sayın Gençlik ve Spor Bakanı ile değerli kardeşim Sayın Gençlik Spor Genel Müdürü Mehmet Baykan’a. Türkiyemizde profesyonel ve amatör kulüplerimizde tenis sporunun durumu nedir? Paralı üyesi olan kulüpler dışında, tenis sporumuz okullarda veya başka nerelerde ve ne şartlarda yapılmaktadır? Sporda eskiye nazaran çok güçlü ekonomik bütçelerimiz ve de çok güçlü sponsor kuruluşlarımız olmasına rağmen, dünyada ve Avrupa’da neden önemli başarılarımız yoktur? Bu branşın okullarda ve ülke bazındaki durumu nedir? Bu sorular hiçbir art düşünce olmadan, tamamen eski bir altyapı yöneticisinin ve bir dönemki TFF Başkanı’nın, tamamen bilgi almak ve spor camiasını bilgilendirmek amaçlı samimi duygu ve düşünceleriyle sorulmuştur.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Tarihi sınavdayız 3 Nisan 2020
Sınıfta kaldık 27 Mart 2020

Günün Köşe Yazıları