Hikmet Çetinkaya

Hayat Akreple Yelkovan Gibi

23 Kasım 2014 Pazar

Hava soğuk, gökyüzü giderek grileşiyor...
Kar havası mı ne?
İnceden yağmur atıştırıyor!
Böyle havalar beni hüzünlendirir. Zamanın gizine doğru yolculuğa çıkarım.
Bir sessizlik kollar gecikmiş saatinde günün, bir yakarış, bir çığlık.
Bir bardak çay ve göğün durgun aynasında, hayatın içinden akan bir nehir...
Kendi kendime sorarım:
“Çağdaş uygarlık düzeyine ulaşmak nedir!”
Peki, yaşadığımız topraklarda çağdaş uygarlık düzeyi nerede?
İnsanın insanlaşması uzun, acılı, zorlu bir süreçtir. Bugün bile dünyada çeşitli toplumlar ayrı zamanlarda yaşıyorlar...
Biz bugün Afganistan’da neler yaşandığını ucundan köşesinden biliyoruz...
Yoksulluğun dibine vurmuş bir ülke Afganistan!
Kobani’de insanlar bu sabah uyandıklarında ne yaptılar, güne nasıl başladılar?
Çocukların gözleri gülüyor muydu?
Ya Şam’da, Halep’te, Musul’da, Kerbela’da...
Ya kendi ülkemizde!
Türkiye’nin toplumsal gerçeğinde ayrı ayrı zamanlarda yaşayan kişiler ve kesimler çoğaldı...
Öyle uzaklara gitmeye gerek yok!
İstanbul Gülsuyu’nda, Sultanbeyli’de, varoşlarda... Moda’da, Beşiktaş’ta, Bakırköy’de...

***

Hayat, İlhan Selçuk’un deyişiyle “akrep ve yelkovan” gibidir...
Bunun anlamı ise şudur:
“Aklımızın akrep ve yelkovanını uygarlığın en ileri saatine göre ayarlayacağız. Sakın yanlış yorumlamayalım; Tanzimat kopyacılığına sapmayalım; yüzeysel Batıcılığı ‘Atatürkçülük’ diye yutturmayalım.
Çağdaşlaşmak akıl ve bilim yolunda yürümek demektir.”
Ak Saraylar yaptırarak çağdaş uygarlık düzeyine ulaşamayız...
Bize yabancı ve ters gelen her konuya Amerika ve Avustralya’nın keşfi sırasında yaşayan yerliler gibi bakarsak, Küba’ya cami yapmaya kalkarsak, yalnızlaşırız...
Cumhuriyet Türkiyesi’ni kuran Mustafa Kemal ve arkadaşları, yaşadığımız toplumda kişiler ve çevreler arasında var olan zaman ayrılıklarını yok etmek için “Öğretim Birliği Devrimi”ni gerçekleştirmişti.
Bu devrimin amacı neydi?
Elbet bu devrimle ortaçağı yaşayanlar günümüze ulaşacaklardı...
Köy Enstitüleri’nin kuruluş amacı buydu!
Biz hem öğretim birliği devrimini hem de Köy Enstitüleri’ni yıktık!
Saatlerimizi çağdaşlığa göre ayarlayacak akıl ve bilim yolundan uzaklaştık!
Yozlaştık!
İhanet ettik!
Türkiye bugün bu acıların içinde kıvranıp duruyor, yakın tarihimiz unutturuluyor...
Sık sık değindiğim gibi kendi tarihimizle, Dersim’le, 1915’le yüzleşememenin ezikliğini yaşıyoruz...
Kürt sorunu vardır, demekten kurtulamıyoruz...
Bu konuları Meclis gündeminde tartışmaktan öte, İmralı’ya heyetler göndererek çözmeye çalışıyoruz...
O denli zor mu üniter devlet çatısı altında birlikte eşit yurttaş olarak yaşamak?
O denli zor mu anadilinde eğitim?

***

Siyasal yaşam tepetaklak edildiğinde toplumsal yaşam da altüst olur...
Biz bunları yaşadık!
Böyle dönemlerde sağda ve solda kimileri karakterlerinin saatini ayarlayıverirler...
Bakarsınız akreple yelkovan yer değiştirmiş...
Sakın şaşırmayın!
Bakın, özel yetkili savcılara bavul dolusu sözde belge taşıyan, adı “bavulcu gazeteci”ye çıkan genç arkadaş gözaltına alınıp, özgürlüğüne kavuştu!..
Çok masum insanın canını yakmıştı; tetikçilik yapmıştı...
Beş yıl önceki fotoğraflarını unutmadım...
Elbet onu alkışlayan gazeteci arkadaşları, polis müdürlerini...
Savcıları ve yargıçları...
El bebe, gül bebe!
Yiğit bavulcu!
Üzüldüm insan olarak!
Hayat akreple yelkovan gibi...  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Aşklar ve sevinçler... 9 Eylül 2018
Hoşça kal hüzün... 6 Eylül 2018

Günün Köşe Yazıları