Olaylar Ve Görüşler

AKP için yolun sonu görünüyor mu?

10 Temmuz 2019 Çarşamba

Siyasal ortamın değişmesi, birçok alanda yaşanan sorunlar AK Parti’yi zorluyor. Türk siyasetinde kırılma anlarından birini yaşıyoruz. Dileyelim ki kazanan Türkiye’nin toplumsal refahı, barışı ve demokrasisi olsun.

31 Mart yerel seçimleri ve 23 Haziran İstanbul seçiminin ardından AK Parti içerisinde değerlendirme toplantıları yapılmaya başlandı. Toplantıların yapılmasının bir nedeni de Cumhurbaşkanlığı Hükümeti Sistemi’nin birinci yılında aksayan noktaları tespit etmek. Bunları parti içerisinde dile getirmek için iklim çok uygun olmasa da basına yansıyanlar bir rahatsızlığın olduğu yönünde. Yakın zamana kadar Türk siyasetinin başat partisi konumundaki AK Parti’ye Cumhurbaşkanlığı Hükümeti Sistemi pek yaramadı denilse yeridir. Türkiye’ye yararını bir kenara bırakıp sadece AK Parti’ye faydası açısından bakılsa bile artık açık ara seçim kazanmak mümkün değil. 1982 Anayasası ve getirdiği sistemin yüzde 10 barajı bugüne kadar AK Parti’ye yaramıştı. Ancak son sistem değişikliği AK Parti’ye büyük bir iktidar gücü sağlasa da yüzde 50+1 bu gücü hem kırılgan ve hem de başka partiye bağımlı kıldı.

Benzer süreç
Cumhurbaşkanı Erdoğan milletvekilleriyle gruplar halinde toplantılar yaparak hem seçimleri hem de bir yıllık süreci değerlendiriyor. Son toplantılardan birinde Ali Babacan ve Ahmet Davutoğlu’nun parti hazırlıklarının gündeme gelmesi üzerine Erdoğan, “İstikameti şaşıranlar oldu. Rüyalara dalanlar, mühendislik hesaplarıyla konum bulmaya çalışanlar, AK Parti’nin gölgesini kendi gölgesi sananlar içi boş çuval gibi devrilecektir. Onların ne peşinde olduğu değil, bizim ne iş yaptığımız önemli” diye konuştu.
AK Parti’nin iktidara geliş süreci Demokrat Parti’nin iktidara geliş sürecine benziyor. İkinci Dünya Savaşı sonrasının ekonomik sorunları CHP’yi bitirirken DP’nin önünü açtı. 2001 krizi de DSP-MHP-ANAP hükümetini bitirip AK Parti’nin önünü açtı. Üstelik 12 Eylül askeri darbesinin merkez sağ (DYP, ANAP) ve merkez solda (SHP, CHP ve DSP) yarattığı parçalanmışlık da AK Parti iktidarının doğmasını kolaylaştırdı.

İlk ciddi çatlak
AK Parti de iktidara geldikten sonra merkez sağda tanımlanabilecek pek çok küçük partiyi ya yuttu ya da partilerin önemli isimlerini/liderlerini transfer etti. Bu yükseliş döneminde onu rakipsiz kılan nedenlerden biriydi. Tuğrul Türkeş, Numan Kurtulmuş, Süleyman Soylu gibi isimlere Ertuğrul Günay gibi bir ismi de eklemek sanırım yeterince açıklayıcı olacaktır.
AK Parti 27 yıllık CHP iktidarından sonra en uzun süre iktidarda kalan parti. Bu süre içerisinde kadrolarını yenileyerek kendisini güncelleyebildi. Ancak ilk kez kendi içerisinde ciddi bir çatlama eğilimi baş gösterdi. Bu rahatsızlık bir süredir hissedilse de yerel seçim sonuçları rahatsızlığın gün yüzüne çıkmasını kolaylaştırdı. AK Parti içerisindeki rahatsızlık ve çatlamadan, yeni bir partinin kurulmasından nasıl bir sonuç çıkar? Bu gruplar iktidara alternatif olabilir mi? AK Parti içerisindeki muhalefetin partileşme çabası gerçekleşebilir. Bununla birlikte başarı şansının olduğunu düşünmüyorum. Bana 28 Şubat sürecinde DYP’nin parçalanarak Demokratik Türkiye Partisi’nin kurulmasını hatırlatıyor. DTP, başarılı olamasa da DYP’nin sonunu hazırlayan nedenlerden biri oldu. Benzer durum AK Parti için de geçerli olabilir. Nitekim, AK Parti de bu sorunları masaya yatırarak değerlendiriyor. Sağlıklı bir analiz yapıp strateji değişikliği yapabilirler mi? Elbette mümkün. Çünkü AK Parti -son yıllarda izlediği politikalar göz önüne alındığında- Türk siyasal hayatının en “pragmatik” partisi olarak dikkat çekiyor, her ne kadar DAVA partisi olduğunu belirtse de Söz konusu DAVA partisi olma iddiası da ayrı bir yazı konusu olarak incelenmeyi bekliyor.
Sonuç olarak Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi, AK Parti’ye devlete tamamıyla egemen olma imkânı sağladıysa da yüzde 50+1’e dayanma zorunluluğu iktidarın en kırılgan yanı. Bir başka ve temel sorun ise gücü tek elde toplaması. Diğer bir sorun ise AK Parti’nin diğer merkez sağdaki küçük partileri kendine çekme gücünü yitirerek kendi içerisinde kırılganlık yaşamaya başlaması. Dolayısıyla hem AK Parti içerisindeki dinamiklerle ülke içerisindeki dinamikler ve hem de dünyadaki gelişmeler AK Parti için yükseliş trendinin sona ermek üzere olduğunun sinyallerini veriyor. Üçüncü olarak AK Parti karşısındaki muhalefetin CHP’den ibaret olmaktan çıkması. Saadet Partisi’nin bir direnç merkezi olarak çıkışı, Meral Akşener’in liderliğindeki İYİ Parti’nin merkez sağda büyük bir boşluğu doldurması CHP’yi muhalefette yalnız olmaktan kurtarıyor.

AKP zorda
Siyasal ortamın değişmesi, ekonomi ve dış politika alanında yaşanan sorunlar AK Parti’yi zorluyor. 23 Haziran öncesi Abdullah Öcalan ve Osman Öcalan meselesinde AK Parti’nin yaptığı stratejik hata bir çaresizliğin de göstergesiydi. Bu noktada HDP’nin İmralı/Kandil ekseniyle nasıl bir politika izleyeceğini görmek için zamana ihtiyaç var. Türkiye için şartlar olgunlaşmış görünüyor. Son bir iki yıllık süreç AK Parti karşısında aranan muhalefeti yaratırken yapılan iki İstanbul seçimi muhalefetin aradığı lideri de yaratmış durumda... Türk siyasetinde kırılma anlarından birini yaşıyoruz. Dileyelim ki kazanan Türkiye’nin toplumsal refahı, barışı ve demokrasisi olsun. Artık seçimle geleni seçimle göndermeyi öğrenelim.

Prof. Dr. Hakkı UYAR 
9 Eylül Üniversitesi Öğretim Üyesi  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları