Ergenekon’da İki Gelişme...

24 Kasım 2014 Pazartesi

Geçen hafta Ergenekon davasına ilişkin iki ciddi gelişme yaşandı. Davanın 14 yıl hüküm giyen sanıklarından İbrahim Özcan, kendisine atfedilen tapelerin sahte olduğunu, tapeleri yapan polislerin de itiraf etmesini sağladı...
Ergenekon soruşturmasının ana dayanağını oluşturan ve yıllardır Kanada’da yaşayan Tuncay Güney hakkında yakalama kararı verildi.
Her iki gelişme de 5 yıl süren ve halen Yargıtay aşaması başlamayan Ergenekon davasının temellerinin ne kadar çürük olduğunu ortaya koyuyor.
İbrahim Özcan, duruşmalar boyunca kendisinin hiç bilgisayarı olmamasına karşın, iddianamede “Kişisel bilgisayarından çıkan deliller” diye bir başlık bulunduğunu, 5 adet telefonun da kendisinin üzerine yazıldığını haykırdı durdu. Mahkeme heyeti Özcan’ın bu haykırışlarına kulak tıkadı, savcılar sanık lehine olan delilleri de bulup dosyaya koymakla yükümlü oldukları halde tersini yaptı.
Yattığı 5 yıl hapis dikkate alınarak kararın verildiği 5 Ağustos 2013’te serbest kalan İbrahim Özcan, ilk iş olarak kendisine ait olmayan telefonların peşine düştü. O telefonlardan yapılan konuşmaların tapelerini hazırlayan polislerin adı belli değildi. Sadece sayfa diplerinde sicil numaraları vardı. Oradan iz sürdü, polisler Mehmet Ali Doğan ve Ali Avcı’nın saptanmasını sağlayıp dava açtı.
Geçen perşembe günü Çağlayan Adliyesi’nde görülen davada polisler şu ifadeyi verdiler:
“Her gün yüzlerce sayfa tape yapmak zorundaydık. 15-16 saat çalışıyorduk. Çok yorgun düşüyorduk. Sehven böyle bir hata yapmış olabiliriz.”

***

Böylece Teğmen Mehmet Ali Çelebi’nin cep telefonuna yüklenen yanlış telefon numaralarından sonra İbrahim Özcan’ın üzerine geçirilen cep telefonları da açığa çıkmış oldu. İbrahim Özcan tutuksuz yargılansaydı, bugünkü yargılama koşulları içinde suçlu olmadığını kendisi ispatlamak zorunda kalacağı için ne yapıp edip 6 yıl sonra ortaya çıkan gerçeğe birkaç ay içinde ulaşabilecekti.
Ergenekon davasının hemen tüm delillerinde olduğu gibi telefon tapelerinde Aziz Nesin’i aratmayacak bölümler var. Belli bir kurumda çalışanlara o kurumun santral telefonu da yüklenmişti. Örneğin Cumhuriyet Ankara bürosunun bütün telefonları bana ait özel telefonmuş gibi işlem görmüştü. Mehmet Perinçek’e de araştırma görevlisi olarak çalıştığı İstanbul Üniversitesi’nin santralı yüklenmişti. İbrahim Özcan’dan anlaşılıyor ki, herhangi bir kurumda çalışmayanlara da Ergenekon soruşturmacıları cep telefonu armağan etmişler. İçindeki deliller de bonusu...

***

Tuncay Güney ise duruşmalar boyunca sanıkların hâlâ kulaklarından gitmeyen bir başka feryadıydı. Onun ifadelerine dayalı olarak suçlanan sanıklar soruyordu:
“Bizleri tutuklu yargılıyorsunuz, Tuncay Güney bu davanın neresinde? Hiç değilse tanık olarak ifadesine başvurun, gerçekler bir nebze ortaya çıksın...”
Mahkeme heyeti bunlara da kulak tıkadı, çünkü dava, kararı verildikten sonra açılmıştı.
5 Ağustos 2013’te karar verildi. Dosya Yargıtay’a gönderildi... Ve yıllar sonra bir başka mahkeme Tuncay Güney’i sanık sandalyesine oturtmaya karar verdi.
Tuncay Güney Kanada’dan verdiği demeçlerde oyuna getirildiğini, günah çıkarmak gerektiğini söylüyor. Bunlara karnımız tok, Tuncay Güney çok adil yargılanmalı, bu davaların kurgusu hakkında bildiği her şeyi açıklamalı. 



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları