Miyase İlknur

Türkiye sağının ODTÜ kompleksi

13 Temmuz 2019 Cumartesi

Dünyanın en iyileri sıralamasına yıllarca Türkiye’den giren tek üniversite oldu. Sınavlara yıllarca bu üniversitenin öğrencisi olma hayaliyle hazırlandı öğrenciler. Yüksek puanı nedeniyle ülkenin en zeki, en çalışkan öğrencileri bu üniversiteye alındı ve alınıyor. Tüm ülkenin gözünü çevirdiği, kulağını kabarttığı toplumsal duyarlılığın zekice dışavurulduğu, mezuniyet törenlerinin mizah şölenine dönüştüğü yer olarak belleklere kazındı. Bilimsel makaleleri, araştırmaları ve teknoloji üretimiyle ülkenin yüz akı bir bilim yuvası unvanını taşıdı, taşıyor.
Bu olumlu yönlerine rağmen ODTÜ’den ülke olarak gurur duyacağımıza, her dönemde bir kesimin okları bu bilim yuvasına çevrildi nedense. Sürekli ODTÜ’yü anarşinin üssü olarak göstermek gayretindeler. ODTÜ olsa olsa “Onurlu Duruşun Türkiye’deki Üssü” olarak tanımlanabilecek bir bilim yuvasıdır. İtiraz etmek, sorgulamak, ortak üretim ve karar alma iradesi ancak ODTÜ’ye girecek kadar yüksek puan almayı başaran zeki öğrencilerin ve o zeki öğrencilere ders vermeyi hak edecek kadar bilimsel üretim yapmış öğretim üyelerinin yuvalandığı yerdir.
Niye ülkenin yüz akı bir üniversite ile bu kadar uğraşılır anlamak güç. Yetiştirmeye çalıştıkları neslin bu okula girmeyi başaramamasından gelen kıskançlık mı; öğretim üyelerinin, siyasi erkin himmeti ve gayreti ile akademik unvan sahibi olan diğer öğretim üyelerine benzemeyişi mi; öğrencilerinin özgür düşünme ve itiraz etme konusundaki boyun eğmez tavrı mı?
ODTÜ bildiğiniz gibi sağ bir iktidarın, DP iktidarının döneminde, 1956 yılında “Ortadoğu Yüksek Teknoloji Enstitüsü” adıyla kurulmuştu. Bugünkü yerine ise araziler kamulaştırıldıktan sonra kampus inşaatlarının tamamlanmasının ardından 1963 yılında geçebilmişti. ODTÜ kampusunun bugünkü haline gelmesinde üçüncü rektör Kemal Kurdaş’ın emeği ve katkısı büyüktür.
Kampus için kamulaştırılan Küçük Yalıncak köyünü gezen dönemin rektörü Kurdaş, köy evlerinin basamakları ile cami duvarındaki taşlardan şüphelenerek arkeologları köye davet etmiş ve yapılan araştırmalar soncunda bu taşların MÖ 3 bin yıllarında hüküm süren Hititler dönemine ait eserler olduğu ortaya çıkmıştı. Taşların tarihi eser olduğu tescillendikten sonra da köyde arkeolojik kazı başlatılmış, Rektör Kurdaş da amele olarak kazı ekibinde yer almış ve kazma kürek ile çalışmıştı.
Öğrencilerin bugün kesilmemesi için direnç gösterdikleri ODTÜ ormanını yaratan da Rektör Kemal Kurdaş’tı. 1962 yılında öğrencileri ile başlattığı 1.5 milyon ağaç dikme hedefine halkı da dahil ederek yarattı o ormanlık alanı. Ankara halkını da ağaç dikme kampanyasına davet eden Kurdaş, her 200 ağaç diken Ankaralıyı Eymir Gölü’ndeki üniversite tesislerinde her yaz ailesiyle birlikte ağırlayacaklarını duyurdu. Rektörlükten ayrılırken de yine ağaç dikme kampanyasıyla vedalaştı.
Kurdaş’tan sonra Rektörlük koltuğuna Erdal İnönü geldi. 68 öğrenci olaylarının zirve yaptığı dönemde ODTÜ her gün jandarma baskınına uğruyordu. AP iktidarı ve iktidarın atadığı okulun Mütevelli Heyeti gerek rektörün gerekse öğrencilerin üzerinde baskılarını artırıyordu. Mütevelli Heyeti, Akademik Konsey’in kaldırılmasını ve üniversitenin güvenlik kuvvetlerine teslim edilmesini dayatıyordu. Akademik Konsey, Rektör İnönü ve öğrenci dernekleri de buna karşı direniyordu.

Somer ya da İnönü olmak
Güvenlik kuvvetleri okula üs kurmuş, yurtları boşaltarak öğrenime 6 ay ara verilmesini dayatmıştı. Bu dönemde Rektör İnönü, öğrencilerine bu durumu anlatarak herkesin okul açılıncaya kadar memleketlerine dönmesini istemek zorunda kalmıştı. O konuşma sırasında bir öğrencinin “Hocam bizim sizin gibi babamızın bir Pembe Köşkü yok gidecek” demesi üzerine Rektör İnönü, “Muhasebeye talimat verdim memleketine gidecek parası olmayan öğrencilere 500 lira ödenecek” deyince öğrenciler alkışlarla çıkmıştı toplantıdan.
Bu baskılar karşısında Erdal İnönü rektörlükten istifa edecekti. İnönü’nün rektörlüğü döneminde ortaya çıkan bir skandalı da okulun öğrenci derneği ile birlikte Rektör İnönü ortaya çıkarmıştı. O yıllarda merkezi sınav sistemi yerine özel bir sınavla öğrenci alan ODTÜ’nün sınav kâğıtları Milli Eğitim Bakanlığı’nın basımevine verilmiş, ancak sorular çalınmıştı. Özellikle sağ ve gerici öğrencilerin kaldığı yurt ve otellerde bu sınav soruları elden ele dolaşıyordu. Öğrenci Derneği sınav sorularını dağıtan şebekeyi rektörlüğe ve güvenlik güçlerine ihbar ederek yakalanmalarını sağlamıştı. ODTÜ’ye zekâyla giremeyenler, para ile girmeye çalışmışlar ama kayaya toslamışlardı.
12 Eylül döneminde de rektör eliyle kampusa bir cami ve İslam kültür merkezi kurulmak istenmişti. Herhalde belki “din yoluyla imana gelirler” diye yapmak istedikleri merkezin ve caminin parasını da Suudi destekli Rabıta örgütünden istemişlerdi. Olay ortaya çıkınca rezil rüsva oldular.
ODTÜ Rektörü Mustafa Verşan Kök’ün önünde iki yol var. Ya Kurdaş ve İnönü gibi bir rektör olup okulun tarihine adını altın harflerle yazdıracak ya da Tarık Somer ya da Mehmet Gönlübol gibi devri iktidarın emir eri olarak yazdıracak. Karar kendisinin.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Siyasetin finansmanı 16 Mart 2024

Günün Köşe Yazıları