Ankastre fırın!

14 Temmuz 2019 Pazar

Depresyon ilacı kullanan sayısında her ay patlama yaşanıyormuş.
Geçim sıkıntısı, gelecek kaygısı, baş dönmesi ve uykusuzluk şikâyeti ile hastanelerin psikiyatri bölümlerine başvuran vurana.
Freud’a atfedilen bir tavsiye var:
Kendinize depresyon vs. teşhisi koymadan önce çevrenizdekilerin ve tepenizdekilerin sinir bozucu kimseler olmadığından emin olun!

*

Eğer demokrasimizden kuşku duyuyorsanız, milli birliğimizden de emin değilseniz “no problem!
Yarın resmen, 15 Temmuz Demokrasi ve Milli Birlik Bayramı.
Kutlu olsun!
Doya doya, güle güle eğlenin!
Sayın Cumhurbaşkanımız ve vatan sathına yayılmış tüm AKP ricali bu konuda elinden, dilinden ne geliyorsa, milletimizden zerre esirgemeyecektir.

*

Bu bayramın artık hatıraları da oluştu:
O lanetli 15 Temmuz 2016 gecesi, başkent sokaklarında “kuşkulu asker ve subay” avına çıkmış polis ekiplerinden başka kimse yoktu. Şans eseri sorgusuz sualsiz Ankara Bürosu’na salimen ulaşmıştım.
Gecenin karanlığında helikopterler, jetler alçaktan uçuşuyor, uzaklardan bomba patlamaları geliyordu. Gökyüzüne yükselen alev aydınlığı ve ardından sağır eden patlama sesleriyle camlar sarsılıyordu.
Genç iki muhabir arkadaşımız Ozan Çepni ve Sinan Tartanoğlu ile büroda yalnızdık. Kulağımız çalan telefonlarda ve gözlerimiz TV ekranında, canlı canlı darbe izleme ve yazma çabasındaydık.

*

Depremi andıran bir gümbürtüyle irkildik. Tavan tepemize yıkılacak gibi oldu. Yakınımızdaki TBMM’den yükselen alevler göğü aydınlatmıştı.
Meclis’in bombalanması hiç hayra alamet değildi. Bu ancak bir düşman ülke saldırısı olabilirdi.
O sırada TRT’nin kadın spikeri donuk bir ifade ile Yurtta Sulh Konseyi’nin bildirisini okuyordu.
Nihayet bir darbe sahnelendiği resmen anlaşıldı.
Ama garipten de tuhaf, tuhaftan da acayip bir darbe idi bu.
Gazeteciye düşen de oturup haberini yazmaktı.

*

1960 dahil tüm darbeleri görmüş ve yaşamış bir gazetecinin yazacağı şeyleri şafak sökerken sıcağı sıcağına kâğıda dökmeye çalıştım.
“Yurtta Sulh Konseyi”miz neyi yutturmak istediyse hedefi tutturamadı.
Önce sergiledikleri kanlı ve kasti “yanlışlar”, sonra da Cumhurbaşkanı ile Başbakan’ın soğukkanlı tutumu sayesinde darbe ellerinde patladı.
Ama yeterince kan dökmeyi de, Türk Silahlı Kuvvetleri’ne fazlasıyla zarar vermeyi de başardılar. Hiçbir darbede şöyle bir uyarı duyulmamıştı:
“Sokakta silahlı-üniformalı asker görürseniz, Alo 155 Polis İmdat’ı arayın!”
Hedef, asıl misyonu PKK ile savaşmak olan ordunun içine nifak sokmaksa ve sokaktaki Mehmetçik’i “makul şüpheli” yapmak idiyse bu başarılmıştır.
TSK’nin süngüsü düşürülmüştür!

*

17 Temmuz 2016 günü çıkan bu yazıyı buraya koymaya gerek yok. Başlığını yazmak yetecek:
“Hayrı görülesi bir darbe!”

*

Darbenin hayrı (!), ne yazık ki birçok bakımdan görüldü ve görülmekte...
Bin yıldır iftihar ettiğimiz ve “peygamber ocağı” diye övündüğümüz Türk Ordusu, işin içine bedel ve döviz de sokularak, peygamber ocağı olmaktan çıkarılıp “Ankastre Fırın”a dönüştürülüyor...

*

Bombalanan, fiziken yok edilmeye çalışılan TBMM, ne yazık ki fiilen ve hukuken işlevsiz hale getirilmiştir.
Üç yıl önceki bu yazı şöyle bitiyordu:
- De Gaulle’ün “Politika ve Üniforma” adlı kitabı şöyle başlar: “Dünya durdukça birlikte uygun adım yürüyecekler. Devlet adamının kazandığı hiçbir zafer ulusal savunmanın ışığından yoksun değildir.”
Başkomutan” olduğunu her vesileyle anımsatan Erdoğan bir anlamda “zafer” kazandı.
Dileyelim “uygun adım” yürüsün.
Ama tek başına yürümeye kalkmasın.

*

Keşke aklına getirmeseymişiz!  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Erdoğannâme... 14 Nisan 2024
At binenin 7 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları