Öner Yağcı

Sanat ve ‘muhalefet’

20 Temmuz 2019 Cumartesi

Sanat, nelere karşı olduğu, muhalifliği sorunuyla hep ilgilenmiş, sorunu sürekli olarak tartışmıştır. Yaşamın anlaşılması, yaşam durumlarının, anlarının, olaylarının saptanması, gelecek zamanlara aktarılması, karşılaştırılması; yaşamdaki duyguların, olayların, yalanların, gerçeklerin, düşlemelerin belirlenmesi gereğinden ortaya çıkan sanat, muhalifliğini sürekli gündemde tutmuştur.

İnsan gerçeğini yakalamak
Dünden gelen sanat yapıtlarından insanlığın dünüyle ilgili yaşam biçimlerini ve yaşamlarındaki değişimleri, savaşımları, yenilikleri öğreniriz. Günümüz sanat yapıtlarından da bugünün insan gerçeğine ve gelecek düşlerine ilişkin ipuçları yakalama işlevi beklenir.
Günümüzdeki sanatın ve sanatçının muhalifliğini bu saptama ışığında değerlendirirsek bir şeylere karşı çıkan sanatın neye, nelere karşı olduğu ya da neye, nelere karşı olması gerektiği sorusunun yanıtında konuyla ilgili birçok ipucu bulabiliriz.

Vazgeçilmeyen
Sanat insanlığın yaşam serüveninde vazgeçilmeyen bir olgudur. İlk uygarlıklardan beri dilsel ve görsel olarak gelişen sanatın, yaşamın geleceğe aktarılması konusunda kendisini sürekli geliştirerek çok önemli görevler yerine getirmiştir.
Sanat yapıtının özünde insan ve yaşam gerçekliği bulunur. İnsan ve yaşam gerçekliği ise sürekli bir merak, arayış, sorgulama, boyun eğme-direnme, ilerleme-gerileme ve değişimle doludur. Aynı zamanda, sürekli bir yenilikle eskiliğin, aydınlıkla karanlığın, ezilenle ezenin, sömürülenle sömürenin savaşımı olan insanlık tarihindeki sanatın yeri, insan yaşamının birikimini geleceğe taşıyanların yanıdır.

Sanat ve sanatçı ‘muhalif’ doğar
Yaşamın sürekli gelişmesi ve gerçeğin devrimci olması nedeniyle sanatın görevi insanın arayışıyla çakışır. Güzelliğin bilimi olan, estetikle yüklü olması gereken sanatın yaşamla, insan gerçeğiyle buluşmuş, yoğunlaşmış, harmanlanmış özelliği, doğasına muhalifliği de ekler. Yani sanat ve sanatçı muhalif doğar.
Sanat, yaşama, içinde bulunulan düzene, düzenin insanın güzelleşmesine engel olan bozukluklarına karşı bir duruşla kendini var ederken, bu varoluşundaki başarıya göre de güçlenir, büyür, etkinleşir. Bunlar sanatın insan yaşamını etkilemesindeki payını çoğaltır.

Sanatın ve sanatçının ‘muhalifliği’
Yaşamı etkileyen, daha doğru bir deyişle yaşamı etkilemesi gereken sanatın nelere karşı olup olmayacağını belirleyense içinde bulunulan düzenin gerçekleridir.
Tarih bize, içinde barındırdığı düzenlerin sömürü düzenleri olduğunu, insanları ezdiğini gösteriyorsa ve sanat da insanı savunan, güzelleyen, insani bir eylemse düzenlere karşı olmak zorundadır.
Sanatın muhalifliği işte bu noktada ortaya çıkar. Örneğin edebiyatımızın yakın tarihinde Nâzım Hikmet’in savaşımı, Sabahattin Ali’nin öncülüğünde Aziz Nesin, Rıfat Ilgaz, Mim Uykusuz’un yarattığı 1940’ların Markopaşa efsanesi, ‘40 Kuşağı’nın, Köy Enstitülü edebiyatçıların direnişi en anlamlı muhaliflik örnekleridir.
Yaşanılan gerçeklik sanatın ve sanatçının yüzyıllardır süren muhalif olma özelliğini hızla yok ederken gerçek sanatçılara, sanata düşen görev, geleneğine, yaşama, insana sahip çıkmaktır.
Ülkenin dört bir yanında zorluklarla baş ederek yayınını sürdürmeye çalışan dergilerle, ayakta kalma savaşımı veren kültür merkezleriyle, salonlarla, yaratılan mekânlarla, yapıtlarla, fuarlarla, şenliklerle, eylemlerle bu yanlış gidişe dur demeye çalışan bir avuç sanatseverin çabası, günümüz gerçekliğinin en saygın ve kıvanç duyulacak emeğidir.
Diyebiliriz ki sanat kendisini, gerçeğini, sahibini, sanatçıyı; sanatçı sanatı arıyor.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Eğitim ve kitap 20 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları