Olaylar Ve Görüşler

‘Yap, işlet, ben öderim. Bir koy üç al’

23 Temmuz 2019 Salı

 ŞEHİR HASTANELERİ 
Bundan sonraki aşama, sağlık emekçilerinin iş güvencesinden yoksun, sözleşmeli, ucuz işgücü haline getirilmesidir.

Şehir hastaneleri ile gerçekleşen kazanım ve kayıplar ülke gündeminde. On şehir hastanesi açıldı, on bir tanesi de yapım aşamasında. Peki, nedir şehir hastaneleri? Şehir hastaneleri yükümlülükleri yarım yüzyıla uzanan, devletin en azından 25 yıl kira ödeyeceği, kamucu sağlık hizmetlerinin özele devredildiği, faturasını halkın ödediği ve bugün yaşayanların torunlarının bile borçlu olacağı, devlet hazinesine hep yük olacak, sağlık hizmetlerini gelecekte pek çok tartışmalı konu haline getirecek, devletin gibi gözüküp şirketler tarafından yönetilecek bir yapılanmadır.

Neo-liberal reform(!)
Bu yapılanma ile de şehir hastaneleri devlet hastanesi değildir. Her ne kadar yönetim erki ve denetimini Sağlık Bakanlığı yapacak deniyorsa da, parayı veren kuralı koyar. Burada da devletin kira ödediği bir patronu olan hastanelerin, asıl yöneticileri hiç kuşkusuz şirketin yöneticileri olacak. Kiracısı olduğunuz evde hükmünüz ne kadar ise burada da o kadar...
AKP, daha önce denenen ve birkaç yılda iflas eden “Sağlıkta Dönüşüm Projesi” gibi, şimdi de İngiltere’de denenen ancak başarılı olamayan Kamu-Özel Ortaklık modeli (KÖO) adı altında şehir hastaneleri projesini topluma büyük bir hizmet ve siyasetin yeni algı aracı olarak sundu. Sağlıkta Dönüşüm Projesi’ni özetleyen en güzel tespitlerden biri, şehir hastaneleri konusunda çalışan ve bu dönüşüm politikalarına karşı mücadelesi ile bilinen akademisyen Prof. Dr. Kayıhan Pala’nınkidir: “Sağlıkta Dönüşüm Programı adıyla yürürlüğe konulan neo-liberal sağlık reformları temel olarak, sağlık hizmetlerinin finansmanının genel sağlık sigortası ile sağlanması, kamusal birinci basamağın tasfiye edilerek sağlık ocaklarının kapatılması ve bunun yerine birinci basamağın özelleştirilmesi yaklaşımına uygun bir aile hekimliği modeline geçilmesi ve kamu hastanelerinin işletme haline dönüştürülerek piyasalaştırılması uygulamalarını içermektedir. Sağlıkta Dönüşüm Programı’nın propagandası yapılırken Sağlık Bakanlığı tarafından dile getirilen ‘Yaygın, erişimi kolay sağlık hizmet sistemi’ iddiası gerçekleştirilememiş; Sağlıkta Dönüşüm Programı uygulamaya konduğu ilk on yılda sağlık hizmetlerinde eşitlik ve sağlık hizmetlerine erişim açısından başarısız bir sınav vermiştir.”
Kamu Özel Ortaklığı da lafın gelişi oluyor çünkü aslında ortaklık yok. İşleten ve kazanan şirkete karşın her koşulda ödeme yapan devlet var. Şehir hastanelerinde de devlet, şirket; siyasi erk, CEO; bürokrasi ve çalışanlar, taşeron; halk ise müşteridir.
İşler yolunda giderse de gitmezse de faturayı kim ödeyecek? Elbette halk! Hatta çocuklarımızı da aşarak torunlarımıza kadar intikal edecek bir borç olduğu ortada. Kalkınma Bakanlığı’nın Ocak 2016’da yayımladığı verilere göre, 17 hastane için şirketler 9 milyar 869 milyon dolar harcayacaktı. Buna karşın devlet şirketlere (2015 rakamlarıyla) 27 milyar dolar ödeyecek. Örneğin, Isparta Şehir Hastanesi’nin yatırım bedeli dikkate alınırsa 25 yıllık kira ödemesi ile 50 adet devlet hastanesi yapılabilirdi.

İki önemli sorun
Şehir hastanelerinde aynen köprülerdeki “geçiş garantisi” gibi “hasta yatış garantisi” de verilmektedir. Sızan bilgilere göre hacme dayalı hizmetler için verilen yüzde 70 “doluluk” garantisi, iki sorun içeriyor. Hastane dolmazsa devletin ekstra ödeyeceği ücretler ve ihtiyaç dışı ya da gereksiz hasta yatışı gibi etik sorunlara yol açacaktır. Bir başka sorun ise hastanelerin kent dışına yapılmasından ziyade kentteki halkın bildiği, tarihi, işlerliği olan devlet hastanelerinin “zorla” kapatılarak, halkın bu şehir hastanelerine zorlanmasıdır. Maalesef büyük sermaye tekeli için kent içindeki yaşam ve binlerce insan feda ediliyor.
Devlet hastaneleri ve uzmanlaşmış bazı hastanelerin kapatılması ile şehir hastanelerinde çalışmaya zorlanan personelin durumu çok daha ciddi bir sorun. Hem de hiç konuşulmayan bir sorun. Talepleri göz önüne alınmayan binlerce sağlık emekçisi bir kalemde özel şirketlerin kucağına bırakılıyor. Bundan sonraki aşama sağlık emekçilerinin iş güvencesinden yoksun, sözleşmeli, ucuz işgücü haline getirilmesidir. Genç sağlık çalışanlarını zaten sözleşmeli çalıştırmaya başladılar. Şehir hastaneleri bu durumu sadece artıracaktır.
Süslü algı çağı uğruna, bir hak olan sağlık hizmetinin lüks tatil gibi sunulduğu, sağlık kalitesinden çok, lüks otelcilik hizmetlerinin ön plana çıkarıldığı şehir hastaneleri maalesef artık bir realite olmuş, hatta işletmeye başlamış durumdadır. İktidar daha hastanelerin yarısı bitmemişken bazı yanlışlarını fark etti ve Meclis’e getirdiği bir torba yasada şimdi revizyon yapmaya çalışıyor. Muhtemelen sistem defalarca revize edilecek. Şirketlerin güvencesi Hazine garantisi ve uluslararası tahkim...
Tıpkı önceki yarım kalan projeler gibi daha on yılını doldurmadan bakalım başka ne dönüşler olacak? Zaman gösterecek. Ancak haklıysak devlete de halka da çok pahalıya, çok cana mal olacak. Dilerim bizler yanılırız.

Dr. Ceyhun İRGİL  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları