Obama’nın ‘Sessiz Savaşçısı’

26 Kasım 2014 Çarşamba

ABD Başkanı Barack Obama, iki yıl önce savunma bakanlığına atadığı ‘sessiz savaşçı’ ile yollarını ayırdı. Chuck Hagel’in atanması Amerika’da 21’inci yüzyılın başlarına damgasını vuran neocon’ların başını çektiği ‘militarist’ ve ‘liberal müdahaleci’ politikaların “yenilgisi” olarak kutlanabilecek bir gelişmeydi. Peki ne oldu da Obama kalan iki yılında Hagel’den vazgeçti? “Barış zamanı savunma bakanı” olarak gelen Hagel’in gidişi, “yeni bir savaş zamanı” anlamına mı geliyor? Bizi de ilgilendiren olası tezahürlerini anlamak açısından bu vakıaya bakmak icap eder.
Amerikan siyasetinin ‘derin sularında’ yaşananları kestirmek kolay iş değil. Ama böylesine önemli görevde bulunan birisinin kim olduğuna, hangi konularda nasıl tavır aldığına bakmak bir nebze aydınlatıcı olacaktır. Zira çoğu zaman “bildiklerimiz, bilebileceklerimizin garantisidir”

***

Kendisini 15 yıla yakındır izlemeye çalışırım. 68 yaşındaki Chuck Hagel, “Hollywoodvari” yıldız potansiyeli taşımanın da “başarı kriterleri” arasında yer aldığı Amerikan siyasetinin en mütevazı isimlerinden. Görevi dolduğunda nasıl bir etiketle anılacağı sorulunca, “Görevi, bu benim etiketim demek için kabul etmedim. Ben böyle düşünmem. Bu Hagel dönemi değil, Obama dönemi” diyecek kadar… Laf dolandırmak yerine susmayı tercih eden, dürüstlüğü ve dobralığıyla Amerikan siyaseti için ‘sıra dışı’ bir isim Hagel. Cumhuriyetçi Parti üyesi olarak tutum ve çıkışlarıyla da öyle.

***

“Dubya” Bush döneminde Vietnam gazisi ve morkalp madalyalı bir Nebraska senatörü olarak aykırı duruşunu bildiğimden, Obama’nın savunma bakanı tercihi olmasını yadırgamamıştım. Tıpkı 2013 Şubatı’ndaki Senato onayının 41’e 58 gibi bir savunma bakanı için düşük çıkmasına şaşmadığım gibi.. Onay ‘filibustar’a dönüşmüş ve nihayetinde Obama kabinesinin tek Cumhuriyetçi üyesine kendi partisinden sadece dört senatör lehte oy vermişti. Sebeplerden bir demet sunayım:

***

Hagel senatörken partisinin sert tutumu sorulunca yaptığı Irak savaşı eleştirilerinden birini not almışım: “Hükümetinizi sorgulamanız vatansever olmamak değildir, hükümetinizi sorgulamamanız vatansever olmamaktır.” Hagel; Afganistan’a takviye birliğe karşı çıkmış; İran ile iştigal edilmesi gerektiğini savunup yaptırımlara karşı oy kullanmış; 2006’da İsrail’in Lübnan operasyonunu eleştirmiş, AB’nin Hizbullah’ı “terör örgütü” olarak tanımlaması için baskı yapan senatörlere katılmamış ve Yahudi lobisinin güçlü kuruluşu AIPAC’la ilgili 2008’deki röportajında “Burada pek çok insanın gözünü korkutuyorlar” demiş bir isim.

***

Obama’nın Ortadoğu angajmanlarından mümkün olabildiğince sıyrılıp dikkatini Asya’ya vermek, diğer yandan savunma bütçesini düşürerek Amerikan ekonomisini öncelik kılmak politikasının savunma bakanlığındaki tezahürüydü. Mütevazılığıyla iktidar koridorlarının başrol oyuncusu olmamaktan da memnundu. Amerikan dış politikasının görünür yüzü zaten John Kerry’yken, Kongre oturumlarında Genelkurmay Başkanı Martin Dempsey’nin yanında ‘yıldızının sönük kalması’ kendi tercihiydi. Rivayet o ki, kabine toplantılarında medyaya sızdırılır diye fazla konuşmayan Hagel, Obama’nın da teslim ettiği üzere doğrudan kendisine kanaatini söylüyordu.
“Ortadoğu’ya mümkün olduğunca az bulaşmayı” şiar edinen Obama, şimdi artık IŞİD gibi radikal tekfirci güruhlar ve “karaya inelim” diye tutturan neocon’lar karşısında vereceği tavizleri yürütmek durumunda. Anlaşılan Hagel’in “doğru isim” olmadığına hükmetti. Yoksa emektar siyasetçi Arap isyanlarını “demokrasi tezahürü” zanneden, “yanlış atlara oynayan” politikaların kusurunun yıkılacağı en son insan olsa gerek.

***

Görevden alınmasının perde arkası zamanla açığa çıkar belki. Ama son dönemde ortaya atılan “Hagel’in, Obama’nın Beşşar Esad’ı devirmek konusundaki isteksizliğinden yakındığı” iddiası Hagel’in kişiliği, duruşu ve söyledikleriyle son derece tutarsız. Bu iddia, 30 Ekim’de New York Times’a sızdırılan iki sayfalık bilgi notuna dayandırılıyor ki haber dikkatli okunduğunda bilgi notunda Hagel’in “Suriye politikasında kaygılarını dile getirip Suriye yönetimine dair daha net bir planları olması gerektiğinin” ötesinde bir tutumu yok. Bilgi notu, aksine, Amerikan kamuoyunda Şam’ın alternatifi olmadığı konuşulurken, pekâlâ “arzulanmayan seçenek” olsa da Esad’la birlikte hareket etmeyi daha realist bulduğuna bile yorulabilecek nötrlükte. Hagel’in bu meselede doğrudan sorulan sorular karşısında klasik söylemin dışına çıkıp “rejim değişikliği” arzusunu dile getiren tek cümlesi yok.

***

Şu sıralar kendi yarattıkları canavarları kontrol edemeyenlerin telaşından geçilmediği aşikâr. Ellerinden gelse Suriye’nin de Irak gibi işgal edilmesini istemekten kaçınmayacakları da öyle… Fakat Obama’dan da, Hagel’den de neocon çıkarmak mümkün değil, heveslilerin iki yıl sabretmesi gerekecek. Yoksa elbette Amerika Birleşik Devletleri’nden söz ediyoruz, Trinidad ve Tobago’dan değil. Hagel, ‘terörle savaşı gömmek için’ göreve getirilmişti. Şimdi ‘terörle savaşı’ gütmek için birisi gerekiyor.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

ABD’de darbe tehdidi 7 Eylül 2018
Zaharçenko darbesi 5 Eylül 2018

Günün Köşe Yazıları