Arzu Süzmen

Modanın tarihten gelen utancı

26 Kasım 2014 Çarşamba

Kürk giyen insanlar var. Kürkü moda olarak gören ve her sonbahar kış sezonunda pazarlayan modacılar olduğu gibi. Siz kürk giyer misiniz? Ben giymem... Ölü bir tilki bedeni sarsam omuzlarıma, o tilkinin aniden canlandığını farz ederim. Bir an için gözlerime soru sorar gibi bakarsa, ona ne cevap vereceğimi bilemez, utançla kafamı çeviririm. İşte bu utançla göz göze gelmemek için ben kürk giymem.

Oysa ki moda endüstrisi kapitalist sistemin ağır çarklarıyla hızla dönerken, her sonbahar-kış sezonunda koleksiyonlarında kürk kullanmaktan utanmaz. Misal 2014 Sonbahar-Kış sezonunun en öne çıkan trendlerinden biri kürktür.

Bu sezon Alexander McQueen, Fendi, Roberto Cavalli, Chloé, Pucci ve Versace gibi markalar, 'moda dünyasının vazgeçilmez klasiğini' yamalı ve renkli görünümlerle yeniden yorumlamış; ölü hayvan bedenleri, parlak kırmızı ışık huzmeleri saçarak 'ruhumuza neşe katmıştır.' Giy giyebilirsen...

MODANIN TARİHTEN GELEN UTANCI: STATÜ SEMBOLÜ OLARAK KÜRK

Hayvanların en büyük şanssızlığından biridir belki de, insanoğlunun elinde olmak.

Tarihin en eski dönemlerinden beri önce hava koşulları ve çevre şartlarından korunmak amacıyla, sonra da statü sembolü bir gösteriş giysisi olarak popülerliğini hep korumuştur kürk. Çünkü kolay ulaşılır, çünkü dayanıklıdır, çünkü ne kadar ‘zengin’ olduğunuzu dosta düşmana ispatlar. Nasreddin Hoca kendi şahsına değil de kürküne itibar gösteren Akşehir beylerine ne güzel mesaj vermiştir vaktiyle; “ye kürküm ye!”

Antik çağlardan beri kürkü en çok sahiplenen ve himayesi altına alanlar ise yönetici sınıf olmuştur. Mısır'da M.Ö 3000-300 yıllarında krallar ve dinsel törenlerde üst düzey rahipler tarafından giyilen aslan ve leopar derisi, gücü sembolize eder.

11.Yüzyılın başında Batı Avrupa’da samur, as, vizon, çinçilla gibi lüks kürkler yalnızca kraliyet ailesi, asiller, ruhban ve burjuva sınıfı tarafından giyilebiliyor; 1200’lerde sosyal sınıflar arasındaki farkı belirginleştirmek için kürk kullanımı yasalarca sınırlandırılıyordu.

Fransa'da 1294’de çıkan kanunla orta sınıftan kadın ve erkeklerin as kürkü giymesi yasaklandı. 17 ve 18. Yüzyıllarda kürk hala elit sınıfın egemenliği altındayken, lüks kürkleri almaya gücü yetmeyenler daha ucuz olan tilki ve tavşan kürkleriyle ‘idare etmek’ zorunda kaldı. Omuzlarına konan o tilkiyle hiç göz göze gelmişler midir, bilinmez.

Modern çağa baktığımızda, kürk kullanımında homo sapiens’ten çok da fazla ileriye gitmiş olmadığımızı görüyoruz. 1970’li yıllarda dönemin moda ikonlarından Amerikalı dansçı Lester Wilson’un önderliğinde ‘funky’ akımı, bilezikler ve pırlanta yüzüklerle birlikte kürk ceketleri de erkeklerin gardroplarına soktu. 1990’larda Dolce Gabbana, Jean Paul Gaultier gibi tasarımcılar erkekler için postiş, korse, payet ve kürklü fetiş giysiler tasarlayarak moda dünyasında şok etkisi yarattı. PETA (Hayvanlara Etik Muamele İçin Mücadele Edenler) gibi hayvan hakları gruplarının protestolarına rağmen, moda dünyası kürkün sıcaklığından vazgeçmedi.

Her tasarımcı kürk kullanacak diye bir kural yok elbette. İngiliz moda tasarımcısı Stella McCartney, hayvan haklarına duyduğu saygıdan dolayı tasarımlarında kürk kullanmıyor. İngilizlerin efsanevi The Beatles grubunun dört üyesinden biri olan Sir Paul McCartney ile fotoğrafçı ve hayvan hakları aktivisti Linda McCartney’in kızı olarak bu anlayışa sahip olmasaydı şaşırtıcı olurdu.

Stella McCartney tasarımlarında kürk kullanmaz. Ne de olsa o rakunlar, köpekler, kuşlar için şarkı sözü yazan grubun üyesi olan bir adamın kızıdır. Ne de olsa onun babası, “Bir insanın gerçek karakterini, hayvanlara davranışına bakarak tahlil edebilirsiniz” diyen Paul McCartney’dir.

Paul McCartney eminim tıpkı benim gibi, fokları avladığı için tepki aldıktan sonra, kurduğu ‘fok you’ markasıyla bir de deri fuarına katılan Hatem Yavuz’la aynı dünyada nefes alıyor olmaktan çok utanıyordur.

Siz kürk giyer misiniz? Ben giymem... Sırtımda taşıdığım ölü hayvan bedeni, vicdanıma yük olur. İşte bu yükü taşımamak için ben kürk giymem, The Beatles’a kulak veririm:

‘Ve gece puslu iken, hala üzerimde parlayan bir ışık var. Bırak, olsun…’



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları