Japonya dizisinin  ardından...

28 Temmuz 2019 Pazar

Yazı aramızda, gezi-inceleme dizi­lerinden sonra okurdan ileti almayı özlemişim...
Beş günlük Japonya dizisinin daha duyurusu sırasında pek çok beklenti al­mıştım, “Şu şu alanlardaki son durumu da öğreneceğiz, değil mi” türünden...
Dizinin bitimi ile birlikte özellikle eğitim, 2020 Tokyo Olimpiyatları, “onur intiharları”, Türkiye ile Japonya arasında karşılaştırma­lar, kadının durumu üzerine okurun yorum­ları kayda değerdi.
Prof. Dr. Selçuk Apaç, Osman Gazi Köprüsü inşasındaki iş kazasında kendisini sorumlu tutup intihar eden Japon mühen­dis Kişi’nin anısının köprüde yaşatılması gerektiğini vurguluyor, Recep Tepe de bu davranışın altında yatan gerçeklere gön­derme yapıyordu.
Bora Kürekçi, gazetenin çizgisine duy­duğu saygı ve ilgiyle birlikte yorumunu göndermişti.
Lale Sönmez, kısa bir süre kaldığı Japonya’dan örnek alınacak çok şey oldu­ğunu anlatıyordu.
Mesut İzgili’nin dizinin neredeyse her gününden esinlenerek yazdığı yorumlar, ayrı bir bölüm olabilirdi. “İşte tam bir Cum­huriyet Okuru” demekten kendimi alama­dım.
Japonya’nın Ankara Büyükelçisi Akio Miyajima ile Ankara’da TBMM Başkanlığı konutunun hemen yanındaki rezidansında Japon çayı içimi bir saatsohbet ettik. Ül­kesinin Türkiye’deki yatırımlarına gönder­me yapıp şöyle diyor:
Türkiye ile önce güven köprüsü kurduk, sonra bildiğiniz köprüleri, fabrikaları inşa ettik...
Kadın üniversitesi için de şunu söyle­mekle yetindi:
Beklemediğimiz yerden gündeme gel­dik!

***

İnsan kendi bütçesiyle gezi planı yapınca hem tam özgür oluyor hem de gezideki her dakikanın kıymetini biliyor. Aile üyelerini de gezisever yapmak, ayrı bir zenginlik oldu.
Eski-meyen Cumhuriyet okurları anım­sayacaktır; 1980’li, 1990’lı yıllar boyunca her yıl dünyanın bir bölgesini seçip sırt çantasıyla dolaşıyordum. Üç yıllık planlar yapıp bir sonraki, ardından bir sonraki yılın hazırlıkları ayrı bir çalışma sahasıydı.  
1989, Brezilya, Arjantin, Şili...
1990, Japonya, Güney Kore, Filipinler, Hong Kong...
1991, SSCB, Polonya, Çekoslovakya, Macaristan, Romanya...
1992, Yunanistan, Mısır, Ürdün, Irak...
1993, İspanya, Fas...
1994, Çin...
1995, ABD, Meksika, Nikaragua, Guate­mala...
1996, Güney Afrika Cumhuriyeti, Zim­babwe...
1997, Bulgaristan, Yunanistan, Make­donya, Bosna Hersek, Arnavutluk...
1998, Moğolistan, Kazakistan, Kırgızis­tan, Özbekistan, Türkmenistan, Azerbay­can...
1999, Bahreyn, Birleşik Arap Emirlikleri, Suudi Arabistan, Yemen...
2007, Avustralya...
Bu gezilerin tümü Cumhuriyet’te dizi ol­duktan sonra kitaplaştı... Sekiz kitapta top­ladığım bu geziler için, “Beni en çok eğiten süreç” desem abartmış olmam...
Görerek öğrenmek başka bir şey... Moğol steplerinin kokusunu ne kadar an­latırsanız anlatın, içinize çektiğiniz an baş­kadır... Yemen’deki Türkler mezarlığı tarif değil, dokunmak ister... Bu kitaplar, “Bizi ihmal etme” deyip duruyor!

***

Japonya’ya 29 yıl sonra yeniden gidişin notları da, “Balbay kardeşim bu iki geziyi birleştir, ayrı bir kitapta topla” diyor...
Japonya üzerine beni en çok etkileyen kitap, yıllar önce okuduğum Prof. Bozkurt Güvenç’in Japon Kültürü (İş Bankası Yay.) idi. Prof. Dr. Cafer Tayyar Sadıklar’ın Kalkınma Yolunda Japonya Örneği, Erdal Güven’in kitapları da yerinden gözlemdi. Son gidiş öncesinde Petek Kitamura’nın Kiraz Çiçeklerinin Ülkesi (Epsilon Yay.), Serdar Nazım Kölürbaşı’nın Modern Bir İmparatorluğun Anatomisi (Küsurat Yay.), Onur Ataoğlu’nun Japon Yapmış Türk Gezmiş (Çınar Yay.), Janet Hunter’in Modern Japonya’nın Doğuşu (İmge Yay.) benimleydi.
Gezekalın...
 



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

ABD ile Hamas gerilimi! 24 Nisan 2024
Istakozgiller! 23 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları