Validebağ Korusu: Halk direnişini bir din ve doğa diyaloğuna dönüştürmek

28 Kasım 2014 Cuma

Günlerdir özellikle sosyal medya kanalları ve nadir olarak gazeteler Validebağ Korusunun koru olarak bugünkü doğal haliyle kalması için halkın verdiği uğraşı aktarıyor. Validebağlılar imza topluyorlar, basın açıklamaları yapıyorlar, dava açıyorlar, yürüyüş yapıyorlar, koruyu korumak için geceli gündüzlü nöbet tutuyorlar. Bir sivil toplum insiyatifi olarak birbirleri ve diğer sivil toplum insiyatifleri ile dayanışma yaparak barış içinde eylemler yapıyorlar. Üsküdar Belediyesi’nin inşaatın durdurulması yönündeki mahkeme kararlarına rağmen inşaata devam etme ısrarına karşı direndikleri için zabıta ve kolluk kuvvetleri tarafından dövüldüler, gözaltına alındılar, plastik mermilere hedef oldular ve bol bol gaz yediler. Giderek büyüyen gerginlik, Validebağ Korusu girişine yapılmak istenen camii ile krize dönüştü. Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez "Her şeyden önce bize yakıs¸mıyor. I·badet sevgisi ile tabiat sevgisi kars¸ı kars¸ıya gelecek sevgiler degˆildir" beyanatı ile krizin çözümü için gereken din ve doğa diyaloğunu ortadan kaldırdı. Mehmet Görmez’e göre ibadet sevgisinin ölçüsü camii yapımı. Camii inşa ederken ağaç kesilmesi, toprağın çimento ile kapatılması, orada yaşayan börtü, böcek, kuş ve diğer canlıların yerinden edilmesinin bir önemi yok gibi görünüyor. Validebağ Korusu civarında halkın ibadet edebileceği pek çok camii olmasını dikkate bile almıyor. Validebağ Korusu’nun doğal alan olarak korunması konusunda bir başka din insanının yorumuna rastlamadım.

Ülkemizdeki İslam alimlerinin çevre sorunları, doğanın korunması ve sürdürülebilir yaşam konularında sessiz kaldıklarını İslam’da Çevrenin Yeri başlıklı yazımda (adres ver) değinmiştim. “Doğa teolojisi” üzerine yoğunlaşarak, doğal çevre ile insanın uyumlu beraberliğini formüle eden çalışmalar yapılmıyor. Hükümetin materyalizm ve büyüme temelli ekonomik gelişme programının ana ögesi olan inşaat sektörünü besleyen camii inşaatlarını ibadet kabul edecek kadar İslam etiğinden uzaklaşıyorlar.

VALİDEBAĞ KORUSU DİRENİŞİNE İSLAMİ ÇEVRE ETİĞİ AÇISINDAN BAKMAK

İslami düşünceye göre evrenin kendisi Allah’ın ilk vahyidir ve doğada her varlıkta Allah’ın belirtilerini görmek mümkündür. Bu nedenle evren kutsaldır. Birlik, denge ve uyum ilkeleri ile yönetilir. Bu anlayış, İslami etiğin ilk ilkesi tevhidi oluşturur. Doğa sadece insanların kullanımı için yaratılmamıştır ve asıl Tanrı’nın gücünü yansıtmak için vardır. Her varlık hak sahibidir ve insanoğlunun buna uygun davranması gerekir. Doğanın sahibi değil hizmetinde olmak İslami çevre etiğinin ikinci ilkesidir. Gelecek nesillerin haklarını korumak ve onlara doğal çevreyi temiz bırakmak da üçüncü temel ilke olarak kabul edilir.

Validebağ Korusu Üsküdar İlçesi Altunizade Mahallesi’nde insan eliyle ağaçlandırılmış Anadolu yakasının ikinci en büyük yeşil alanıdır. Koru giderek betonlaşan İstanbul’da nadir kalan yeşil vahalardan biridir. Validebağ Korusu’na meyve ağaçları egemendir. Meyve ağaçlarının çogˆunlugˆu as¸ılı armuttur. Küçük gruplar halinde ak ve mor dutlar ile ayvalara rastlanır. Ayrıca koruda atlas sediri, Himalaya sediri, kızılçam, fıstık çamı, sahil çamı ve defneler büyük gruplar hâlinde bulunur. Tarihi binaların çevresinde pavlonya, karaağaç, defne ve saplı meşeler görülür. Koru 1999 yılında 1. Derece doğal SİT alanı ilan edilir. 1995 yılında oluşan Validebağ Gönüllüleri korunun SİT ilan edilmesinde aktif rol oynarlar. 2001 yılında dernek olarak tüzel kimlik kazanan Validebağ Gönüllüleri son yirmi yıldır Validebağ Korusunu sahip olduğu doğal ve tarihi değerleriyle birlikte bozulmadan gelecek kuşaklara aktarılması için çabalıyor.

Koru 200 yıllık bir tarihe sahip ve içinde farklı dönemlerde yapılmış tarihi binaları barındırıyor. Bu binaların en tanınanı pek çoğumuzun halen severek izlediği Hababam Sınıfı filmlerine mekan olan Adile Sultan Kasrı. 1853 yılında Sultan Abdülaziz’in kız kardeşi Adile Sultan için yapılan bu bina günümüzde öğretmen evi olarak kullanılıyor.

Cumhuriyet’in kuruluşu ile Validebağ Korusu kamulaştırılarak mülkiyeti Milli Emlak Genel Müdürlüğü’ne verilir. Zaman içinde Milli Eğitim Bakanlığı, Sağlık Bakanlığı ve Marmara Üniversitesi’ne korudan arazi tahsis edilir. Milli Emlak Genel Müdürlüğü’nce koru 8 Ağustos 2014 tarihinde İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne devredilir. İstanbul Büyükşehir Belediyesi doğal SİT alanı olan ve doğallığını kaybetmeden bugüne kadar gelen koruyu çimento dökerek, yüzyıllık ağaçları keserek seyir terası, gözlem kulesi, dinlenme tesisleri, sosyal tesis ve camii yapmak için harekete geçer. Çimentonun içinde havası, suyu, görüntüsü kirli İstanbul’da yaşayan, doğaya hasret Validebağlılar için bu plan bir hizmet değil hem doğaya hem kendilerine kesilmiş bir cezadır. Kanuna da aykırıdır. İBB’nin ve Üsküdar Belediyesi’nin imar planlarını durdurmak için Validebağ Gönüllüleri harekete geçer.

Validebağ Korusunun kısa tarihini, Validebağ Gönüllülerinin taleplerini ve direnişin çıkış öyküsünü okuyan okurlarımın, Validebağ Korusu Direnişini İslami çevre etiğinin temel ilkelerine bakarak değerlendirmelerini istiyorum.

NAMAZGAHLAR

Namazgahlar sürdürülebilir çevre anlayışına uygun, ibadetlerin cami, mescit ve ev gibi kapalı alanlarla sınırlandırılmayıp doğanın içinde, açık havada da yapılabileceğini kanıtlayan mekanlardır. Namazgahlar açık havada namaz kılınan yerlerdir. Hz. Muhammed’in devrinden beri böyle mekanlar edinilmiştir. Bizdeki örnekleri Selçuklular dönemine kadar uzanır. Bir zamanlar İstanbul’da 153 namazgah olduğu söylenmektedir. Namazgâh mekânı olarak genelde büyük ağaçların bulunduğu yerler seçilmiş¸; ağaç yoksa, bu alanlar kısa sürede ağaçlandırılmıştır. Namazgahlar bulundukları çevrenin imkanlarına ve geleneklerine göre taş, ahşap, kerpiç gibi farklı malzemelerden yapıldıkları gibi sınırları belirlenmemiş düz bir alanda olabilir. Hepsinin ortak özelliği kıbleyi gösteren mihrap denilen bir taşa sahip olmalarıdır.

Bakara Suresi Allah’ın yeryüzünü bize döşek, gökyüzünü tavan yaptığını söyler. Validebağ Korusu’nda Allah’ın izini taşıdığı için kutsal kabul edilen topraktan döşeği, gökten tavanı olan, kıbleyi gösteren ağaçtan mihrabı ile, korudaki ağaçların serinlettiği bir namazgah doğa sevgisi ile ibadet etmenin huzurunu vermez mi?

 

 



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları