Olaylar Ve Görüşler

Mustafa Kemal’in askerleri...

07 Ağustos 2019 Çarşamba

Birinci Dünya Savaşı sonu­cunda İstanbul işgal al­tındadır. İstanbul’da çıkmak­ta olan Alemdar gazetesi­nin başyazarı Refii Cevat Ulu­nay Mustafa Kemal Paşa ile Şişli’de Mustafa Kemal’in otur­duğu evde bir söyleşi yapar. Söyleşi bittiğinde Mustafa Ke­mal, Ulunay’a “Her şeyi sor­dunuz, ülkenin nasıl kurtula­cağını sormadınız” der. Ulu­nay şaşırır, “Böyle bir şey ola­bilir mi” diye sorar. “Evet” der Mustafa Kemal, “Eğer birileri Anadolu ya geçer ve ulusu ör­gütler, düşmana karşı koyar­sa bu olur.” Cumhuriyet kurul­duktan sonra Ulunay bu görüş­meyi Sadi Borak’a anlatırken “Baktım ki” der “Adam deli de­ğil, zır deli, ülke yanmış yıkıl­mış, orduları dağıtılmış, birile­ri Anadolu’ya geçecek, ulusu örgütleyecekmiş, bu ülke kur­tulacakmış.” Sadi Borak “Ama” der “Sonunda Mustafa Kemal haklı çıktı, dediğini yaptı”, Ulunay, “Hayır ben haklıyım, o dönemde herkes benim gi­bi düşünüyordu, bir tek o öyle düşünüyordu” diye yanıtlar.
Tıbbiyeli Hikmet’e yanıt
Mustafa Kemal düşündük­lerini yapar Anadolu’ya ge­çer. Amasya Genelgesi ve Er­zurum Kongresi’nden sonra 4 Eylül 1919’da Sivas Kongre­si toplanır. Yurdun dört bir ya­nından delegeler katılır bu top­lantıya. Çok kişi başka bir çö­züm göremediğinden bir bü­yük ülkenin mandası altına girmeyi düşünmektedir. Mus­tafa Kemal’in düşüncesi ise ne pahasına olursa olsun tam ba­ğımsızlıktır. Sivas Kongresine Tıbbiyelileri temsilen katılmış bulunan İstanbul Tıp Fakülte­si 3. sınıf öğrencilerinden Hik­met Bey (Hikmet Boran) top­lantıda söz alır. Mustafa Ke­mal Paşa’ya “Biz Türk gençliği olarak tam bağımsızlıktan ya­nayız. Hiçbir biçimde mandayı kabul etmeyiz. Eğer siz manda­yı kabul ederseniz size de kar­şı çıkarız” der. Tıbbiyeli Hik­met bir süre önce yitirdiğimiz ünlü sunucu Orhan Boran’ın babasıdır. Mustafa Kemal’in gençleri böyledir. En güç ko­şullarda bile tam bağımsızlık­tan ödün vermezler. Yiğitçe duruş sergilerler.
Mustafa Kemal’e bile böyle yiğitçe seslenebilen Türk gen­ci, Mustafa Kemal’in tırnağı bi­le olamayacak yöneticilere kar­şı hiç susmaz. Olmadık neden­lerle gençleri gözaltına almak, cezaevlerine doldurmak boşu­nadır. Hukuksuzlukları protes­to ettiler diye, Cumhuriyete ve devrimlere sahip çıktılar diye gençlere karşı gösterilen acıma­sızlık boşunadır. Onlar Musta­fa Kemal’in gençleridir. Yanlış­lıklara karşı, her zaman göğüs gereceklerdir. Cumhuriyete her zaman sahip çıkacaklardır.
Türk genci devrimlerin bekçisidir
Mustafa Kemal ünlü Bursa Söylevi’nde bu gençlere sesle­nir. “Türk genci Cumhuriyetin ve devrimlerin sahibi ve bekçi­sidir. Haksızlıklara karşı sus­maz. Cezaevine düşmüş olsa bi­le sinmez, susmaz. Ben inanç­larımın gereğini yerine getir­dim, eylemimde haklıyım. Eğer buraya haksız olarak gelmiş­sem bu haksızlığı ortaya koyan neden ve etkenleri düzeltmek­te benim görevimdir diyecektir. İşte benim anladığım Türk Gen­ci ve Türk Gençliği.” Bu söz­ler bir süre önce 30 Ağustos’u küçümseyen Bursa’nın AKP’li belediye başkanına bir şeyler anımsatıyor mu?
31 Mart yerel seçimlerinde, 23 Haziran İstanbul seçiminde alanlarda, salonlarda binlerce genç “Mustafa Kemal’in asker­leriyiz” diye bağırdılar. Mus­tafa Kemal’in askeri olmak ay­dınlanmaya, çağdaş, demokra­tik ve laik Türkiye ye, tam ba­ğımsızlığa, ulusal egemenliğe inanmaktır. Onun için bizler 16 Mayıs 1919 günü İstanbul’dan Samsun’a hareket eden Ban­dırma Vapuru’ndaydık. “Ulu­sun bağımsızlığını ve esenliği­ni yine ulusun inanç ve kararlı­lığı kurtaracaktır” diye kaleme alınan Amasya Genelgesine biz de imza attık. Erzurum, Sivas kongrelerinde oradaydık. 23 Ni­san 1920 de Ankara Ulus’ta açı­lan TBMM’deydik.
Cumhuriyet’i
sokakta bulmadık
27 Mayıs 1919 günü Aydın işgal edildiğinde kurulan Kuva­yı Milliye’nin içinde Yörük Ali Efe ile birlikteydik, düşmana karşı Malgaç baskınını birlikte yaptık. Kuşadası’nda Selçuk’ta Mahmut Esat Bozkurt’la birlik­te silah kuşanıp savaşan bizler­dik. 30 Ağustos utkusunu bir­likte kazandık. Ve 9 Eylül gü­nü İzmir’e şanlı bayrağımızla birlikte girdik. 29 Ekim 1923’te Ankara’da Cumhuriyeti birlik­te ilan ettik. Onun için Türki­ye Cumhuriyeti’nin temelinde gözyaşı, emek, kan ve ter var­dır. Biz Cumhuriyeti sokak­ta bulmadık. Cumhuriyetimi­zin bir Ortadoğu ülkesi olma­sına göz yummayız. Türkiye Cumhuriyeti’ni tarikatlara, ce­maatlere ve tek adama teslim etmeyiz. Bizim bildiğimiz ve ta­nıdığımız bir tek adam vardır o da Mustafa Kemal Atatürk’tür.

EROL ERTUĞRUL



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları