Vatan satmak

07 Ağustos 2019 Çarşamba

Bir şeyin satılabilmesi için onun bir meta olması ve satan kişiye ait olması gerekir.
Böyle bakıldığında, vatan bir meta değil ki, nasıl satılacak diye düşünülebilir.
Kaldı ki o bize değil biz ona aidiz.
Kuşaklar gelir geçer, vatan bulunduğu yerdedir.
Mülkiyeti bizim olan bir mülk değil ki, nasıl satalım?
Fakat vatanseverlik, vatana ihanet gibi kavramların yanında, vatanı satmak kavramı da kendine yer buluyor.
Şimdi bu kavramın nasıl bir şey olduğunu araştıralım...
Fakat bunu yapmadan önce biraz daha farklı bir kavram üzerinde, ruhunu şeytana satmak kavramı üzerinde durmak isterim.

***

Öncesi mutlaka olmalı, fakat bildiğim kadarıyla ruhunu şeytana satan en ünlü kişi, bu bir roman (tragedya vb.) kahramanı da olsa, Goethe’nin Faust’udur.
Dr. Faust yaşlılığında,yeniden gençlik gücü ve bu gücün avantajlarını kazanmak için şeytanla bir sözleşme yapar.
Bu sözleşme, özetle, bedensel zevklere yeniden ulaşma uğruna kişiliğini şeytanın emrine vermektir.
Yaşamın doğal akışına aykırı böyle bir sözleşmenin söz konusu kişinin mahvına yol açacak olması en baştan bellidir.
Nitekim öyle de olur.
Ruhunu şeytana satan kişi, uğruna bunu yapmayı göze aldığı sevgilinin yok olmasına neden olacak, bu yok oluşa göz yumacak ölçüde alçalarak kendisi de kişiliğini tümden yitirip yok olacaktır.

***

Ruh ya da kişilik, meta olmamasına karşın alınıp satılabiliyor.
Vatan ise, bir kavram olmanın ötesinde, taşıyla toprağıyla, deniziyle ormanıyla, bütün maddi varlığıyla, yaşayan, canlı bir varlıktır.
Bir ülkede elinde siyasal erki tutan güç, bu maddi varlığı bütünüyle ya da kısmen, parça parça satabilir.
Bu erkin, özel mülkiyet alanlarına girmesi büsbütün olanaksız değilse de, kuşkusuz daha güçtür.
Fakat kamu alanı söz konusu olduğunda, kendini daha rahat hissedecektir.
Ülkemizde şu anda yaşanmakta olan tam olarak budur.

***

Bugün, demokrasinin olanaklarında yararlanarak bulunduğu yere gelmiş olup bu demokrasiyi şimdilik gücü yetebildiğince ortadan kaldırmış olan siyasal erk, kamuya ait varlıklar üzerinde babasının malıymış gibi istediğini yapıyor.
Kaldı ki babanızın malı üzerinde bile böylesine keyfi, böylesine yasa tanımaz ve kural dışı davranamazsınız.
Örneğin evinizi yıkıp bir yenisini keyfinizce yaptıramazsınız.
İzne ve ölçülere bağlıdır.
Daha uygarlaşmış ülkelerde bu ölçüler çok daha sıkı sınırlar içindedir.
Bugün bizde yaşanmakta olanlar ise, Güney Amerika ve Kuzey Amerika’nın işgal ve iskân dönemlerinde olanları anımsatıyor.
Vatan topraklarımızın üstü ve altı, ormanlarımız, denizlerimiz, bütünüyle vatanımız, ölçü ve kural tanımazca satılıyor, kiralanıyor, işgal ediliyor, yağmalanıyor.
Bunu yapan güç, gözü dönmüşçesine, akıl ve vicdanla bütün köprüleri atmışçasına, gemileri yakmışçasına, ruhunu şeytana satmışçasına, milletle arasındaki bütün bağları koparmışçasına, tek silahı olan yalan ve tehdide sarılarak yoluna devam ediyor.
Daha doğrusu devam etmek istiyor...
Bunun böyle sürüp gidemeyeceğini pazar günü katıldığım Kaz Dağları direnişindeki binlerin coşkusunda, bilincinde, kararlılığında bir kez daha, yerinde ve somut olarak gördüm...
Vatan ve millet kalıcıdır.
Ruhunu şeytana, altına, iktidar hırsına satmış vatan satıcılarının sonları ise hızla yaklaşıyor...



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Ülkem için korkuyorum 24 Nisan 2024
Devlet suç işliyor 17 Nisan 2024
Bir bayram kutlaması 10 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları