Madenci Ölümleriyle Vurgun Kapısı Kapandı

02 Aralık 2014 Salı

Açık açık yazmaya, en acılı günlerde yürekleri daha çok kanatmaya gönlüm hiç elvermediyse de, gerçekleri kulağımı tersten göstererek de olsa, hep anlatmaya çalıştım.. Türkiye’nin genel olarak iş, en çok madenci, inşaat işçisi cinayetlerinde, en suçlu ülkeler listesinde başı çekmesinin nedeni, güvenlikli üretimin, yatırımın zorunlu olduğu alanlarda, yandaş özel sektör ile İktidarlarının vurgun kazançlar, işçi emeği sömürüsü, haksızlık, hukuksuzluk üzerinden kurulu kirli paylaşım ortaklıklarıydı... Kuralsız düzene oturtulmuş paylaşım ortakıklarında ipin ucu öylesine kaçmıştı ki... Tüketerek, işçiye halka bedelini ödeterek, çevreyi yağmalayarak daha da vurgun vurmanın yolları tüketilmişti... İktidarlarının açtığı yolda maden - inşaat vurgununda kirli kâr paylaşımı düzeninde sona gelinmişti... Sermaye-yatırım kaçışında bir başka alanda vurgun kazanç arayışı kaçınılmaz kapıya dayanmıştı...
Ülkemiz insanı acılı, büyüyen ekonomiye inandırılmışken, dünyada örneği kalmamış iş cinayetleri, işçi ölümleri rekorlarını sorgularken, ortalığa saçılan her olumsuzluk, kirli vurgun düzeninden dönüş zorunluluğunda yapılacakların, aynı zamanda kirli vurgun paylaşım düzeninin suç kanıtlarının kamuoyuna ulaştırmasının belgelerini oluşturuyorlardı. Sonunda kamu vicdanı kıpırdamıştı... Kamuya çok pahalıya mal olmuş yatırımları tamam maden işletmelerinin, taşeronluk, fason işletmecilik sistemleri içinde yandaşlara yüksek kârlar içinde teslim edilmesi, en ucuza üretim koşullarında en ağır, kuralsız düzende işçi sömürüsü üzerinden, maden yataklarının en az yatırımla en verimli damarlarının yağmalanması koşullarında.. yüksek kârlar edinilmesi, sonra da siyasete paylarının verilmesi düzeni kırılma sürecine girmişti...
İlk günlerde yaşamı madene bağlı, en çaresiz bölge insanlarının patlama noktasına gelmiş öfkelerini, kamuoyunun isyanını bastırmaya yönelik atılan adımlara ne bakıyorsunuz? Çarkların işleyişini bilenler için, o günlerden bugünlere olacaklar bir bir sayabilecek kadar biliniyorlardı. Ölenlerin acılarının sıcağında ağıt yakanların, sevdiklerini madenlere göndermemek anlamında haykırışlarını anımsıyor musunuz? Ölüm acısında daha çok korkulanı, vurgun paylaşımı, kirli çıkar ağının bozulduğunu duyumsamanın kaygısında işsiz, açlıkla yüz yüze kalmak değil miydi? Sıcak öfke ile ağızdan çıkan yakınmalarda elbette; kömürün günler öncesinden için için yandığı, ölümüne üretimin sürdürülmesinden, ölen işçilerin en yakın geçmişte, yövmiyeler ödenerek seçim destekleme miting meydanına gönderilmelerine, ihale alan, en çok kazanan şirket gerçeğinden, seçmene dağıtılan kömür ilişkisine, alınmamış can güvenliği üretim koşullarına, madenci ağalığı düzeninde ödenmiş görülen ücretlerin bile altında çağ dışı koşullarda ucuza çalıştırılmaya.. pek çok gerçek kamu oyuna taşındı...

***

Siyaseten, ceza sorumluluğu olarak suçlardan sıyrılma arayışları öne çıktı... Ölenler üzerinden vicdan aklama en kolayı, kimi önlemlerin alınması zorunluluğu da doğdu. İş hesaplaşmaya gelince, en zorunlu can güvenliği, çalışma koşulları için bile kamu desteği gelmezse sermayenin özel vurgun düzeninden vazgeçmeyeceği gerçeği hemen ortaya çıktı. İktidarları zaten sorumluluğu siyaseten üzerlerine alamadığından, yandaş sermaye ortaklıkları ile hesaplaşacak konumda değillerdi.. Soma işvereninin önce devletten on milyar alacaklı olduğunu duyduk. Arkasından üretimin durdurulduğu süreç için işçilere hem işverenin hem de devletin ödeme yaptıkları ilan edildi. Devletin işverene borcu olmadığına ilişkin bir açıklama da geldi. İşçilere işverenin alacaklarına mahsuben haklarıyla ilgili ödeme yapıldığı bildirildi.
Ve ölmemiş ama madenden başka yerde çalışma şansı olmıyan işçiler için en çok korkulan son, Soma işvereninin işçilerin telefonlarına gelen bir mesajla, işlerine son verildiği bildirimiyle geldi. Sosyal sorumsuzluğun yüz karası, işçinin yasal çalışma hakkının, hukukunun her anlamda çiğnenmesi boyutundaki işe son verme mesajıyla 2800 işçi ilk aşamada işten atılmış oluyor. Dünün haberleri içinde sorumlu İktidarları ya da Soma işverenliği adına yapılmış insani boyutu olan yeni bir açıklama, durum düzeltmesi söz konusu bile değil. Sendika işten atılanların geçmişten kazanılmış haklarının ödeneceğine inanmak istiyor, bu anlamda hak arayacağını ancak söyleyebiliyor. Bu en hukuksuz, vicdansız işten atmanın asgari yasal haklarına ilişkin bile güvence sorgulanmalı. Çünkü bir önceki ölümlü kazanın ardından “verimli damarları yağmalayacak koşullar kalmadı” gerekçeli Uyar işvereninin kapatması, işçilerini atması olayının hak edilmiş alacakları hâlâ ödenmemiş, mahkemelerde... Üstüne aynı işveren aynı İktidarlarından bir başka madende Ermenek’te taşeronluk kapmış. Sonra burada da bildiğiniz üzere su basması ile işçiler bir başka biçimde vahşi iş cinayetinde ölmüşler.. Hâlâ kamu bütçesinden toprak altında kalan cenazelerinin çıkarılması çalışmaları sürüyor. Vicdanların kanaması sönüp gitmiş... Vurgun kapısı kapanınca, yandaş sermaye elinde yağma paylaşımına başka kapılar aranıyor...  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Bayram benim neyime? 9 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları