Zehirlenen bayram...

12 Ağustos 2019 Pazartesi

Küçük kız çocuğu evin sevgilisiydi.
İki erkek çocuktan sonra doğan sevimli kız, evin neşeli küçüğü, ağabeylerinin gözdesi olmuştu.
Bir Kurban Bayramı’nın günlerce öncesinde alıp bahçeye bağladıkları koç, küçük kızın en sevdiği canlı olmuştu. Onu eliyle besliyor, verdiği üzümleri yerken sevinç duyuyordu.
Ama bayramın birinci gününde bu sevgili hayvanı işte şimdi kesiliyordu. Küçük kız donup kalmıştı. Ağlayarak kaçtı.
Sonra, bütün aileyi şaşırtan bir şey oldu. Küçük kız konuşmuyordu. O şen şakrak kızımız konuşmuyor, ağzını açtığı zaman koç gibi meliyordu.
Ağzından sadece bu “meee” sesi çıkıyordu. Aile telaşlandı. Doktorlar, psikologlar, konuşma terapistleri hiçbir çare bulamadılar. Küçük kız melemeyi sürdürdü.
Aslında, kurban edilen sevgili koçunun yasını tutuyordu.
Bir yıl böyle geçti. Sonra yas hafifledi, ama “o” artık et yemeyi reddetti.
Tanınmış, çok sevilen bir ailenin küçük kızının yaşadığı olayı gene bir bayram günü bize anlatan-artık yaşlanmış-hanımefendiyi dinlerken donup kalmıştım.
Anlattığı kendi yaşadığıydı.
Şimdi hiçbiri hayatta değil. İki sevgili ağabeyi de, kendisi de yaşamlarını bize bırakıp aramızdan ayrıldılar.
Ama bu yaşanmış kurban olayını unutmam, unutamam.

***

Kurban Bayramı, paylaşmanın, dayanışmanın bayramıdır.
Ama bu bayram, doğanın kurban edilişiyle zehirlendi.
Bu bayram, bu ülkenin duyarlı insanlarına zehir oldu.
Bu bayram, siyanürle zehirlendi.
Alamos Gold diye bilinen Kanada kökenli bir maden şirketi, hiç bilemediğimiz pazarlıklarla ülkemizde altın arama ruhsatı aldı.
Altın çıkarma yöntemi şudur; bölgedeki ağaçlar kesilir, düzleşen arazinin tonlarca toprağı büyük havuzlarda toplanır, çok su gerektiren işlem, büyük havuzlarda toprağın siyanür katılmış suyla karışmasıyla sürer. Siyanür, altını ayrıştırır. Şirket bu altını alır, çeker gider. Size de çok küçük bir pay bırakır.
Ülkeniz, çokuluslu şirket tarafından soyulmuştur.
John Perkins tarafından yazılan “Ekonomik Tetikçi” kitaplarını okumanızı öneririm. April Yayınevi tarafından yayımlanan bu kitaplar Amerika’da basılamadı. Çünkü Amerika derin devleti baskı yaptı ve yayıncılar çekindiler.
Bu kitap, çokuluslu şirketlerin soygununu birinci ağızdan anlatmaktadır.
Kalkınma kamuflajıyla örtülmüş soygunlar, verilen rüşvetler, gizli pazarlıklar, hepsi hepsi apaçık.
Şimdi bu altın çıkarma soygunu, Bergama’da yaşananlar, bu kez Kaz Dağları’nda, Kirazlı’da yaşanıyor. Artvin’in yeşil dağları, şimdi Gediz Havzası’ndan Murat Dağı’na uzanan doğa yağması, vatanın nasıl sorumsuz ellerde olduğunu anlatıp duruyor.
Siyanür zehrinin tekinsiz bir çağrışımı var.
Potasyum siyanür, Nazi suçlularının çok sevdiği bir zehirdir.
Hitler, 30 Nisan 1945’te, Sovyet askerleri Berlin’e girip Hitler’in sığınağı olan Führerbunker kapılarını zorlarken her şeyin bittiğini kabul eder. Siyanür kapsülünü içer, tabancayla kendini vurur. Eva Braun da intihar etmiştir. Arkasından gözde bakanı Joseph Goebbels ile karısı Magda da intihar edeceklerdir. Fakat daha önce Magda, altı küçük çocuğunu da siyanürle zehirler. Onlar öldükten sonra kendileri de gene siyanürle intihar ederler.
Böylece, saplantılı önyargılı bir Führer, ülkesini de, dünyayı da acılara boğduktan sonra hayatını sonlandırır.

***

Gelin sevgili dostlar, her şeye yeniden başlayalım.
Bu yağmacılığı, bu soygunları, bu talanları durduralım.
Ülkemize, doğamıza, vatanımıza sahip çıkalım.
Bize hayat veren toprağımızı, havamızı, suyumuzu koruyalım.
Daha doğru bir hayatı, daha adaletli bir yaşamı, daha eşit bir toplumu hak ettiğimizi kanıtlayalım.
Mücadeleden vazgeçmeyelim.
Asla mücadeleden vazgeçmeyelim.
Ülkemiz bizim ülkemiz olsun.
Bayram bizim bayramımız olsun.
Kararımız, azmimiz bu olsun...



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Özeleştiri?... 8 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları