Nâzım Hikmet'siz Bir Onur Konukluğu (?)

13 Ekim 2008 Pazartesi

Fazıl Sayın, Nâzım Hikmet Oratoryosunu bir yaz günü güneş batarken Efes Antik Tiyatroda izlemiştim. Geçmişin geleceğe karıştığı, coşkunun kimi zaman sevince kimi zaman hüzne dönüştüğü muhteşem bir akşamdı. Kendimi sevmiştim, ülkemi sevmiştim, Fazıl Sayı sevmiştim, Genco Erkalı sevmiştim, emeği geçen herkesi sevmiştim.Ve bir kez daha bu toprakların şairi Nâzım Hikmeti sevmiştim.

Ve geçen akşam SKY Türk televizyonunda Ayrıntılar programında Fazıl Say, Enver Ayseverin konuğuydu ve yüzünde derin bir acı, TürklerinFrankfurt kuşatmasındaprograma alınan Nâzım Hikmet Oratoryosunun son anda programdan çıkarıldığını söylüyordu.

Gerekçe ise altı yaşındaki çocukların bile kanmayacağı bir gerekçeydi. Ekibi Frankfurta götürecek para yetmemiş. Alman yetkililerin Nâzımın Ülkesi Türkiyebaşlığıyla onur konuğu yaptığı koskoca Türkiye Cumhuriyeti bir oratoryoyu götürecek parayı bulamamıştı.

Tıpkı gencecik çocukların annelerine, Üç gündür ateş altındayız, ben geriye zor dönerimdiye telefon ettiği o yalnız ve ıssız Aktütün Karakolunu yenileyecek paranın bulunmaması gibi.

Tıpkı Madımak Otelinin altındaki kebapçının çıkarılması için para bulunamadığı gibi.

Nâzım Hikmet için de para bulunamamıştı.

İnsan böyle bir gerekçe ileri sürmeye bile utanır. Neden yalansız yaşayamıyoruz, Nâzım Hikmet tamamen ideolojik nedenlerle Frankfurta götürülmüyor. Benim paramla yüzlerce yazarı, çizeri Frankfurta taşıyan Kültür Bakanının bir an aynaya bakması gerek. Gençliğinde okuduğu Nâzım Hikmet şiirlerini belki hatırlar.

Fazıl Say üzgündü ve çok haklıydı.

Ertesi gün Ayrıntılar programında Enver Ayseverin konuğu Latife Tekindi. Latife fuara davet edilen ama gitmeme kararı veren yazarlardan biriydi. Gerekçelerini anlatacaktı, bir gün önce Füsun Akatlı çok net bir biçimde gerekçesini açıklamıştı. “Cumhuriyetle kavgalı bir iktidarın kültür politikasına hizmet edemem.Helal olsun!

Latife de sözünü esirgemez, kıvırtmaz. Onun nedeni çok içtendi. Kırk yıldır yapılan fuara neden şimdi Türkiye onur konuğu yapılmıştı? Latife bu işi içine sindirememişti. Bu nedenle gitmiyordu.

Gitmeyenler içinde duruşuna her zaman hayran olduğum Leyla Erbil de vardı. Meğer Pınar Kür de gitmiyormuş, aferin benim kadın yazarlarım, gene en erkek siz çıktınız!

Olup bitene bir göz atınca, iş ilgimi çekmeye başladı. Bu yazarları, çizerleri, gösterileri, kimler organize etmişti? Biraz araştırdım; yazarları, yazar örgütlerinin temsilcileri seçmişti. Acaba yazarlar seçilirken nasıl bir kriter göz önüne alınmıştı.Nasıl bir şeffaflık söz konusuydu?

Örneğin ben neden çağrılmamıştım? Ardında altı film senaryosu, biri Almanyada da sahnelenen iki oyun, gene Almanyada festivallerde gösterilen bir film, İspanyada fuarda Türkiyeyi tanıtan iki belgesel, dört çocuk kitabı, üç öykü kitabı olan ve on yıldır Cumhuriyet gazetesinde köşe yazarlığı yapan biri olarak gerçekten ben hiç kimsenin aklına gelmedim mi?

Bu seçimde ölçü ve kriter neydi?

Bunu yazar örgütlerinin temsilcilerinin yanıtlamasını isterim. Gerçi davetli olsam da Nâzım Hikmetin yok sayıldığı bir fuara gitmezdim. İşlerin aşağı yukarı nasıl gelişeceğini gittiğim film festivallerinden bilirim. Bir süre sonra Türkler Türkleri ağırlar. Gidenlere kolay gelsin, ama örgütlerimden özellikle Yazarlar Sendikası Başkanından yanıt bekliyorum.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Alay ettiler... 7 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları