Yazarlar Günün Köşe Yazıları Spor Konuk Yaşam Tüm Yazarlar
Brel, Otuz Yıl Sonra...
Ölümlerden uzaklaşmak istedim. Bir de ruhumu oyalamak… Kaçamak yaptım. Çok sevdiğim, tekrar tekrar sığındığım bir sese sarıldım. 30 yıl sonra bile bana iyi geldi o ses. Her şeyi unutturacak sanırken, her şeyi anımsattı. Tuttum, ardından yazdığım yazıyı buraya aldım.
İşte “kaçak” yazı…
***
Otuz yıl önce, 9 Ekim’de, Jacques Brel öldü.
Brel, şarkıcıydı. Bence, daha çok ozandı. Besteci ve yorumcuydu. Sözlerini kendi yazdığı, kendi bestelediği şarkıları, sahnede olağanüstü bir biçimde yorumlarken, yüreğinden kopan her sözcüğün, her notanın bedelini fazlasıyla ödediğini anlardınız. Her gözyaşının, her kahkahanın, alnında biriken her ter damlasının bedelini ödediğini bilirdiniz...
Brüksel’de doğmuştu. O engebesiz dümdüz ülkeyi, doğasını, insanlarını, Flamanları, limanları, buğday tarlalarını çok sevdi. Bir kuşun kendisini asabileceği, o alçak gri gökyüzünü de... Sevdiklerini eleştirmekten geri kalmadı: Flamanları ya da Fransızları...
Sevmediklerine karşı eleştirisi acımasızdı: “Savaş bezirgânları”na; yaşlandıkça daha çirkinleşen burjuvalara; “asla” ve “sonsuza dek” sözcüklerini ağızlarından düşürmeyen yalancı âşıklara; “kahraman” olabilmek için savaşı özleyenlere ve gözleyenlere, “uygarlık adına gaz odalarını, idam sehpalarını, elektrikli sandalyeleri, atom bombasını keşfeden arsız maymunlara” hep öfkesini kustu.
“Kolayı seçenlere”, yani “bağışlamak için gözlerini kapayan din adamlarına” …Yani “savaş bittikten sonra, ‘bu sonuncuydu’ deyip geçmiş ve gelecekteki ölümleri görmezlikten gelip ahkâm kesen askerlere”… Yani ellerindeki nimeti bilmeyip, “aşklarını habire hırpalayanlara”… Sanki gibi yapanlara “kendinize gelin” diye haykırıyordu.
Yeryüzünü tümden değiştirmek isteyenlere ve yeryüzünde hiç ama hiçbir şeyin değişmemesini isteyenlere, “hiçbir düş, savaşı, bombaları, cinayetleri haklı kılmaz” diyor; önümüzde uzanan pisliğin ötesine bakmayı, kulaklarımızı tırmalayan öfkeli seslerinin ötesine kulak vermemizi öneriyordu...
“Serüvene koşmak için trenler bekliyorsan, güneşi yakalayıp gözlerine yerleştirmek için, beyaz yelkenlilerin seni gelip almasını bekliyorsan... Yarına inanmak için günbatımını görmen gerekiyorsa, umudu yaşatmak için yarınları bilmen gerekiyorsa... Derin görünmek için can sıkıntısına, iyi kalpli görünmek için zayıflığa ve güçlü görünmek için öfkeye ihtiyacın varsa... Demek ki hiçbir şey anlamadın!” diyordu.
Kimi zaman öfkesini yatıştırıp af diliyordu Brel.
Sevmeyi beceremediğimiz erkek ya da kadınlar için… Bozuk para gibi harcadığımız sözcükler için… Yerine getirmediğimiz vaatler için… Attığımız nutuklar, verdiğimiz vaazlar için ve “yeryüzünde yüzbaşılardan oluşan ülkeler” için, tüm insanlardan özür diliyordu.
Neyse ki aşk vardı
Neyse ki, tüm kötülüklere, çirkinliklere, yozluklara, öfke ve kinlere karşı aşk vardı.
“Birbirimize sunabileceğimiz, paylaşabileceğimiz, yalnız aşksa... Sabahları giydirmek, yürekleri zenginleştirmek, her yol ayırımında yolumuzu bulabilmek için yalnız aşk varsa... Silahlara karşı durmak için tek sığınağımız, tek güvencemiz, yalnış aşksa” korkmamalıyız. “Çünkü hiçbir şeyimiz olmasa bile, sevmenin gücüyle, dünya avuçlarımızdadır, dostlarım.”
Sevmenin gücü sonsuzdur Jaques Brel’de.
O, sevdiğine “yağmur yağmayan ülkelerden topladığı, inci damlaları sunacaktır”; “ölümden sonra bile toprağı kazıp sevgilisinin vücudunu ışıkla ve altınla kaplayacaktır” yeter ki onu terk etmesin... Sevdiğine, yepyeni sözcükler icat edecek, ve sevdiği o yepyeni dili anlayacaktır... Ona rastlamadığı için üzüntüsünden ölen kralın öyküsünü ya da artık öldüğü sanılan bir volkanın yeniden nasıl ateş püskürdüğünü anlatacaktır... Ama isterse, hiç konuşmayacak, artık hiç ağlamayacak, yalnızca, gizlenip, onu seyredecektir. Yeter ki, sevdiği onu terk etmesin... Sevgilisinin gölgesi, elinin gölgesi, hatta köpeğinin gölgesi olmaya razıdır, yeter ki sevdiği onu terk etmesin...
Brel, ardında sayısız ölümsüz şarkı, sayısız hayran bırakıp, kansere yenildi. Dinleyicilerini sonsuz mutlu etti, ama birlikte yaşadığı kadınları mutlu kıldı mı bilemiyorum. Belki de bu kadınlar, boylarından büyük bir işe kalkışmışlardı: Ona hayran olmak yerine, âşık olmuşlardı...
Ölümünden otuz yıl sonra Brel’e ve tüm sevenlere sevgiler…
Faks: 0 212 257 16 50
Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları
Günün Köşe Yazıları
Video Haberler
- Meclis'te gerilim
- Tarım Bakanlığı'nda 'Suriyelilere kadro' iddiası
- Özel, Cumhurbaşkanı Erdoğan ile ne zaman görüşecek?
- Davutoğlu'ndan yanıt
- Kırmızı ete yüzde 40 zam! Yurttaş isyan etti
- Erdoğan ıstakoz sevdalısı AKP'lileri unuttu
- Sancaktepe Belediyesi'nin lüks makam katı pes dedirtti!
- Başarır'dan tutuklanan Kepez Belediye Başkanına ziyaret
- Bahçeli önce 'yeni anayasa' için çağrı yaptı
- KULLANMAYA MECBUR BIRAKILDIK
En Çok Okunan Haberler
- Altından yeni rekor!
- Saldırı sonrası İran'dan ilk açıklama
- 'Ben artık Fenerbahçeli değilim'
- AKP'de 'Rolex' kazası: Paylaştı, sildi
- Gaziosmanpaşa'da toprak kayması!
- Erdoğan’dan flaş İsrail-İran açıklaması
- 'Nezaketsiz, pervasız, iftira dolu...'
- İzmir'de deprem!
- 'Kadınlarımız soyundukça soyunuyor'
- İmam şiddetine skandal karar!