Suriye’de kördüğüm...

28 Ağustos 2019 Çarşamba

Saray darbesiyle Başbakanlık görevinden alınan Ahmet Davutoğlu’nun 2015 defterlerinin ucunu göstermesiyle Suriye’de karşı karşıya kaldığımız çıkmazı Moskova’da çözme arayışı aynı günlere denk geldi.
Böylece Suriye’de izlediğimiz politikanın neden bugünkü sonuçları doğurduğunu görmek ve anlatmak kolaylaştı. Tabii görmek ve anlamak isteyene!
Davutoğlu’nun başbakanlığı sürecinde, tabii ki Erdoğan’ın tam desteği ve kabulü ile Suriye’de ne olursa olsun, kimlerin desteği ile olursa olsun Esad’ı devirme hedefi benimsendi. Pek çok ülkenin terörist olarak tanıdığı gruplar, “Biraz öfkeli çocuklardı”, o kadar. Suriye’deki çatışmalarda yaralananlar tedavi için Türkiye’ye getiriliyor, tedavi sonrası silahını alan Suriye’ye geçiyordu.
Bu zaman diliminde Türkiye’ye gelen Suriyeli sığınmacılardan yüzde 20’sinin terör örgütü IŞİD’i kurtarıcı olarak gördüğü araştırma raporlarına giriyordu.

***

Suriye, iç savaşın başladığı 2011 yılından bu yana adım adım tüm bölgesel ve küresel güçlerin oyun sahası haline geldi. Türkiye, fotoğrafın tümünü görmek yerine, olayların kendi istediği gibi seyretmesi için her türlü desteğini sürdürmeyi planladı.
Rusya, 2011’e gelindiğinde Libya, Mısır yenilgilerini Suriye’de yaşamak istemiyordu. Bunun için, “Şam beni çağırıyor” zemini yaratıp girdi. Soğuk savaş dönemindeki sıkı ilişkilileri bu fırsatla daha sıkı hale getirdi.
İran, Esad’ın düşmesi halinde İsrail’in daha da güçleneceğini düşündü, bunu engellemek için “Kudüs Tugayları’nı” gönderdi. Kudüs Tugayları, İran anayasasında yer alan “devrim ihracı” hedefinin askeri gücü.
Türkiye, Rusya ve İran’la bir masa oluşturup Suriye hedeflerini ortak hale getirme arayışına girdi. 16 Eylül’de İstanbul’da üçüncü zirve var.
Madalyonun bir yüzü böyle. Öteki yüzünde ise ABD, İsrail, Suudi Arabistan var. Bu üçlü de zaman zaman genişleyip daralıyor. ABD, Suriye’yi İsrail’in bölgesel güvenliğine dayalı olarak ikiye, üçe, olabilirse dörde bölmek istiyor. Türkiye ile de bu hedefleri zamana yayıp gerçekleştirmek için güvenli bölge kurmaya çalışıyor.
Devletler arası bu kutuplaşmanın yanı sıra dünyanın dört bir yanından “cihatçı”, savaşmak için Suriye’ye geliyor. Örneğin Esad’a karşı savaşan gruplardan birinin adı şu:
Kafkas Tugayları!
Uluslararası alanda, Suriye’ye yasadışı savaşçı girişinin en çok Türkiye üzerinden olduğu görüşü hâkim. Bunu iddia edenler somut bilgiler de veriyorlar.
Özellikle İdlib’in Şam yönetimine geçmesinden sonra bölgeye dışarıdan gelenlerin ne olacağı sorusu çengelli duruyor.
İdlib’de her an göç etmeye hazır bir milyon kişiyi de alın bir kenara koyun!

***

Yukarıda sıraladıklarımıza bakıp şu tepkiyi vermemek elde değil:
Kördüğüm!
AKP iktidarı, Suriye iç savaşının 2015’teki kırılmalarını, derinleşmelerini ve yayılmalarını dikkate almadan yürüdü. Geldiğimiz noktanın özeti şu:
Suriye ordusu, 19 Ağustos’ta Türkiye’nin konvoyuna saldırıyor. 3 kişi ölüyor. Türkiye, “Onlar konvoyumuzun parçası olan yerlilerdi” diyor. Suriye, “Hayır teröristti” diyor. Rusya, “Suriye haklı” diyor. Erdoğan, 16 Eylül’deki zirveyi beklemeden atlayıp Moskova’ya gidiyor.
Ve Suriye’de bin kadar askerimiz kıskaçta!



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

İYİ Parti çıkmazı! 18 Nisan 2024
Zafer sorumluluğu... 17 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları