Bugün 9 Eylül 2019...

09 Eylül 2019 Pazartesi

9 Eylül 1922 günü Türk ordusu İzmir’e zaferle giriyordu.
26 Ağustos’ta başlayan Türk taarruzu 30 Ağustos’ta tam bir zaferle Yunan ordusunu bozguna uğratmıştı.
Başkomutan Mustafa Kemal’in “Ordular, ilk hedefiniz Akdeniz” emri yerine geliyordu.
Bu coşkulu sevinci bugün de duymalıydık.
Bugün, yani 9 Eylül 2019’da ne yazık ki bu coşkulu sevinç, yerini kaygılı bir kararlılığa bırakıyordu.
Düşmanı topraklarından kovan, vatanına sahip çıkan ülkem başka bir baskıcı bağnazlığın hegemonyası altına girmişti.
Anayasayı fiilen ortadan kaldıran, 23 Nisan 1923’te kurulan Türkiye Büyük Millet Meclisi’ni yetkilerini daraltarak bir dertleşme ortamına çeviren “Tek Adam İktidarı”, şimdi elinin altına aldığı yargıyı daha da yönetebileceği kuralları tasarlıyordu.
Türk ordusu 2 Eylül’de Eskişehir’i alıp da zaferini sürdürürken, 2 Eylül 2019’da “Tek Adam İktidarının sarayında” adli yıl açılışı yapılıyordu.
100 bine yakın avukatı temsil eden 52 baronun boykot ettiği bu toplantıya Barolar Birliği Başkanı Metin Feyzioğlu, kendi heyetiyle katılıyordu.
Adaletten kopmuş bir hukuk sisteminin nasıl da bağımsız olduğunu, daha da nasıl emir altına alınacağını anlatan Tek Adam ve yandaşlarını dinlerken Metin Feyzioğlu acaba ne düşünüyordu, bilmiyorum.
Bilinen ise artık Saray’a iltica etmenin “eğer mevzu vatansa...” gibi hamaset etiketiyle örtülemez olduğudur.
Burada “mevzubahis olan” normalleşme değil, hukukun teslim oluşudur.
O gün, hiç değilse, bu uyduruk reform sözleri değil de, giderek artan “kadın cinayetleri” ile toplumun utancı olan “çocuk tecavüzleri” dile getirilseydi!
Bu nasıl bir toplumdur?
Bu nasıl bir Türkiye’dir?
Bu nasıl bir yönetimdir?
Bu nasıl bir ahlaktır?
Sormuyor musunuz?

Toplumu bu rezaletlerden kurtarmalıyız...
Bağımsızlık benim karakterimdir” demiştir Atatürk.
Aslında her şey karakterdir.
İnsanın nasıl insan olduğunu belirleyen, onun karakteridir.
Kadın cinayetleri, erkek kimliğinin yanlışının sonucudur.
Olgun bir erkek karakteri, kadının ayrılmasını da, ayrılmak istemesini de, hayatını değiştirmek istemesini de “kadının hakkı” olarak görür ve kabul eder.
Kadın cinayetleri, namus cinayeti değil, kadını kendi malı olarak gören ilkel anlayışın sığınağıdır.
Siyasal İslamın kadını baskı altına alan, örten, eve kapatan anlayışının bu olayda önemli payı vardır.
Dikkat edin, o kesim bu konuya uzak durmayı tercih etmektedir.
Gelelim “çocuk tecavüzlerine”... Bir kere, bu olay “taciz” değildir, “tecavüzdür”. Küçük yaştaki kız çocuklarına yapılan tecavüzler, zoraki nikâhla kapatılmak istenmektedir.
Erkek çocuklarının yaşadığı tecavüzler ise genellikle dinsel vakıflarda, derneklerde olagelmekte, bunlar da ya suskunlukla ya da bir iki sözle geçiştirilmektedir.
Bu büyük adaletsizlik böyle yaşanırken hukuk nerededir?
Bu rezaletler böyle ortada iken eğitim kurumları, anneler, babalar, öğretmenler, ruhbilim uzmanları, ruh sağlığı yetkilileri neredeler?
Bunca kepazelik gözler önündeyken yöneticiler, yönetim, bakanlar, bu ülkenin başkanı neredeler?
Ne düşünüyorlar? Ne konuşuyorlar? Ne yapıyorlar?
Büyük sorun budur.

Çözüm: Zalim yönetimden kurtulmaktır
Bugün 9 Eylül 2019.
1922 yılında bugün İzmir’i kurtardık.
Peki, bugün, hukuku bu baskı sisteminden nasıl kurtaracağız?
Eğitimi bu biat- itaat zincirinden nasıl kurtaracağız?
Kadınlarımızı bu zulümden nasıl kurtaracağız?
Bugün, çocuklarımızı bu saldırılardan nasıl kurtaracağız?
Adaleti bu zalim ayakların altından nasıl kurtaracağız?
Bu soruların tek yanıtı vardır:
Bu zalim yönetimden kurtulmak.
Bugün, 9 Eylül 2019’da görev budur...



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Istakozun intikamı! 22 Nisan 2024
Özeleştiri?... 8 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları