Hangisi gerçek, hangisi yalan?

10 Eylül 2019 Salı

Artık yüzde doksan beş üstü ele geçirilmiş medya güdüleme araçlarından, baskın, ortak koronun sonuçta tek doğrultuda algı yaratma taktikleri yetmiyor.. En ustaca senaryolarla oluşturulmuş, sonucu garantili varsayılmış kampanyalarında, giderek daha sık, çarpıcı boyutları ile kendi sınır tanımaz tek amaca, algıya yönelik senaryoları ile kendi çelişkiler yumağını, en yalın haliyle “yalanları” açığa çıkaran, gerçeklerle yüzleşmeyi hızlandıran sonuçları üretiveriyorlar..
Dün sabah Edirnekapı hattından Vezneciler’e giden otobüsün içinde belediye binasının önünden geçiyorduk. Yolcuların kendi aralarındaki sohbetlerinde, önce şimdilerde İmamoğlu’nun kullanmak zorunda olduğu, Erdoğan’ın siyasal yükselişine basamak olmuş binanın kaçak inşaat olduğunun ayrıntılı bilgilendirilmesine kulak misafiri olduk.. İnşaat için ilan edilmiş yeşil alan üzerinden gerçekleştirilmiş kaçak inşaat tezinin, bir dizi yargı kararı ile beslenen özet bilgilerini geçmiş gazetecilik yıllarım içinden anımsıyordum.
Sıra, sırasıyla Erdoğan sonrası belediye başkanlığı yönetimlerine, görevden kendi parti içi alınıp da, gerekçelendirmelerinin, suçlamalarının kapalı kapılar arkasında örtülüp, kamuoyunun hiç bilgilendirilmemesine, söylentiler üzerinden çok daha vahim şayiaların da büyümesine kapı açılmasına gelmişti. Parti içinde kalan ayıplı durumların tamamının açıklanma gereği bile duyulmaksızın örtbas edilmesine karşılık, çok geçmişte kalmış İşcan, Sözen dönemleri, CHP’li ilçe belediyeleri için, güncel CHP belediyeciliğini hedef alan eleştirilerin gündeme taşınmasıyla, gündem şaşırtmaca taktiklerine geçilmişti ki..
AKP cephesinden öfkeli, bağırarak savunma sesleri yükseldi. Kamuoyunun yakından bildiği üzere belediye binasının havuz kenarında, işten haksız, hukuksuz atıldıkları savı ile direniş yapanların kalabalığı hedef alınarak “İmamoğlu’nun söz verdiği halde, gariban işçinin ekmeği ile oynayarak, işten atmasına niye ses çıkarmıyorsunuz? Garibanın, fakirin ekmeği ile oynuyor..” anlamında epeyce küfürlü, tehditli, bağırışlı çıkışlarına, çoğunluk sakin oturanlardan tek tek, beklenmedik ayrıntılarla yanıtlar sıralanmaz mı? Alışık olmadığımız toklukta, “Bunlar mı haksız mağdur edilmiş, ekmeğinden edilmiş işçiler? İçlerinden gerçekten mağdur edilmişler çıkarsa, geri alınmazlarsa o zaman konuşursunuz..” çıkışları noktalanmıyor.. Sonunda küfürlü çıkışlarla bağırıp çağıranları, çoğunluk korosu “tehdit etmeyin, küfürle, bağırarak kimseleri kandıramazsınız..” çıkışlarıyla susturuyorlar. Otobüs şoförü sanki benzer sahnelerle sık sık karşılaşmış, deneyimli, tıkanmış trafikte kapıları açmayı seçiyor. Bağırıp, küfrederek çıkış yapanlar, otobüsten inip, eylemci protestocular grubuna katılıyorlar..

***

Sizi bilemem ama bendeniz profesyonel gazetecilik bakış açısı içinde, en çok yandaş kimlikleri önde uzman siyasetçi, hukukçu, gazetecilerin satır araları içinde giderek renklenen yeni görüşler, bilgilerden yararlanır oldum..
Örneğin Erdoğan, atamalı bakanları başta, en çok eleştirisi yapılan Yenikapı’da “İsraf haramdır” sloganı ile sergilenen araçlar üzerinden hemen hemen aynı vitrindeki kişilerle sürdürülen tartışmalardaki hızlı dönüşüm dikkatinizi çekmiyor mu? Önce İmamoğlu’nun kendi ayağına kurşun sıktığı havalarında, belediyelerde işlerin duracağı, iftiraların başa bela olacağı tehditleriyle söze girdiler. Aynı kişiler topu topu üç gün içindeki değişen söylemlerinde israfın kanıtlanırsa elbet haram olduğu noktasındaki cümlelere sürekli katılarak “Tamam Sayıştay raporunda yol yapmamış bir aracın üzerinden dudak uçuklatan rakamlı gerçekdışı yakıt faturası harcaması kaydı var. Ama bize gelen bilgilendirmelere göre teknik yanlışlıkla, satır kaymaları olmuş, rapor henüz kanıtlanmamış.. Yeni rapor da daha hazırlanmamış..” çark edişleri de var..
Haksız, söz verilenin aksine işçi çıkarmalarına ilişkin suçlamalar üzerinden savunmalarda ise, yumuşak yumuşak çark edişlerin örnekleri giderek katlanıyor. Sözün özü yandaş gazeteciliğin, hukukçu, araştırmacı, bilim insanı kimlik damgalanmasından arınma yolunda, amalı, ancaklı, fakatlı çıkışlarla çaktırmadan dönüşümler sürecine geçişler yaşanıyor.
Memur-Sen’in “Ben imzalamadım mahkeme karar verdi” diyebilmek uğruna, sözleşme masasında çalışma koşullarına ilişkin kazanılmış birçok önemli haktan vazgeçtiği gerçeğini sakın unutmayın. Hak-İş’in dünün tarihi ile “CHP ve HADEP’li belediyelerde çalışan üyelerimizden 23 bin 900 işçi istifa ettirildi” açıklamasına ne dersiniz?



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Bayram benim neyime? 9 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları