Sömürüye karşı isyanın öncüsü, direnişin sesi: Veganizm

03 Kasım 2019 Pazar

1 Kasım’da Dünya Vegan Günü’nü kutladık. The Economist dergisi, 2019’u Vegan Yılı ilan etse de, bu gezegende azınlığız. 

Adı döner ve kebap ile özdeşleşmiş bir ülkede hayvan özgürlüğünü savunmak, çoğu zaman bir tür “Don Kişot’luk” olarak görülür. İdeallerinin peşinde yeldeğirmenlerine karşı mücadele eden kahramanın gerçek ile hayal, erdem ile yozlaşma temalarını birbirine geçiren maceraları, Don Kişot’un dünyayı daha iyi bir hale getirme arzusunu yansıtır. 

Veganlığı “Don Kişot’luk” diye tanımlamak, bir açıdan doğrudur; çünkü onların da daha iyi ve barışçıl bir dünya idealleri vardır. Bu uğurda, yüzyıllardır yaşam pratiği haline gelen yerleşmiş alışkanlıkların çevrelediği sisteme karşı çıkarlar. 

Ancak Cervantes’in kahramanı Don Kişot (Alonso Quijano) ile veganlar arasında önemli bir fark var. Don Kişot, olan biteni kendi hayal dünyasında yaşarken, veganların karşı durduğu acımasız sistem, ne yazık ki gerçektir. 

Bu gezegende hayvanlar her gün mezbahalarda öldürülür; 

Sütlerine insanlar el koysun diye anneler yavrularından zorla ayrılır; 

Bedenleri için alınıp satılır, 

Üzerlerinde deneyler yapılır, 

Eğlence sektöründe ticaret için kullanılır; 

Erkek civcivler, beslenmeleri kârlı bulunmadığından, ya canlı canlı ya rendelenir ya da bir torbaya konarak boğulur;

Kısacası mal ya da eşya gibi görülür, köle gibi eziyet çeker, çöp gibi atılırlar...

‘Bilgi ve İletişim Çağı’nın devrimcileri

Hayvan özgürlüğü mücadelesinin veganizm ile bütünleşerek 21. yüzyılda hız kazanması, asla rastlantı değildir. 

İnsan nüfusu aşırı artmış; 

Teknolojinin gelişimiyle sanayi tipi üretimin boyutları çok büyümüş; 

Rant hırsı yoğunlaşınca kapitalist sömürü her yere yayılmış; 

Bunların sonucu olarak dünyada 6. yok oluş ile birlikte iklim krizi başlamış ve

hayvan katliamı dehşet verici boyutlara ulaşmıştır. 

Fakat aynı zamanda, “Bilgi ve İletişim Çağı”nda sömürünün boyutlarını ortaya çıkarmayı sağlayacak araçlar ve iletişim olanakları da gelişmiştir. 

Buna bağlı olarak giderek artan bilinçlenme, hayvan özgürlüğü hareketini de doğal olarak güçlendirdi. Bir zamanlar insanlar arasındaki köle ticaretini normal kabul edenlerin zaman içinde bu haksızlığı sorgulayıp karşı çıkması gibi, gerçeklerin ortaya çıkmasıyla hayvan köleliğine isyan edenler de çoğaldı. 

Baskıya, zulme, sömürüye hayır!

Veganizm, İnsan gibi bilinç sahibi duyarlı canlı oldukları bilim tarafından kanıtlanan hayvanlara uygulanan zulmü reddediştir. 

Sisteme karşı direniştir. 

Hayvan köleliğine isyanın öncüsüdür.

Yaşam hakkını savunan özgürleştirici bir etik tutumdur.

Bu mücadele, öncelikle mezbahalarda, süt, yumurta ve deri üretim tesislerinde deney laboratuvarlarında, fabrikalarda, hayvanat bahçelerinde, akvaryum parklarında, sirklerde, atlı faytonlarda, yaşamın her alanında insanlar tarafından esir edilip çalıştırılan, işkenceden geçirilen ve gaddarca katledilerek yaşam hakları ellerinden alınan milyarlarca hayvan içindir!

İnsan, hayvan ve gezegen için ortak mücadele

Ancak hayvan özgürlüğü savunusu, elbette insanın esareti demek değildir; aksine dayandığı etik devrim, insana ve gezegene yönelik sömürüye karşı olmayı da gerektirir. 

İnsan sağlığı ve çevre sorunlarına getirdiği çözüm önerileriyle, bütüncül bir adalet mücadelesinin asgari gereğidir veganlık.

Hiçbir ayırım yapmadan bütün hayvanların zulümden uzak bir şekilde yaşama hakkına saygı duyan, 

Her türlü baskıyı ve türcülüğü sorgulayan, 

Dünyayı insan olan ve insan dışı hayvanlarla birlikte yaşanabilir bir gezegen olarak korumayı amaç edinen, 

Adalet ve özgürlük talebini insanla sınırlı tutmayıp hayvanlar ve yeryüzü için de sesini yükselten, 

Çağımızın en ilerici devrimine omuz veren veganlara selam olsun!



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları