Hikmet Çetinkaya

Düşüne Düşüne...

15 Ekim 2008 Çarşamba

Güneşli bir İstanbul sabahı...

Irmağın ufuk çizgisini geçen kuşlar Boğaz’ın mavisi üzerinden Ortaköye doğru süzülüyorlar. Tam o sırada güneş bulutların arasına girip kayboluyor.

Kahvemi yudumlarken gazetelere göz atıyorum..

Manşetler hemen hemen aynı..

Dilenci, tarikatçı, AKP yalakası gazeteler yine aynı telden çalıyor.

Gemi sağlammış, krizi aşarmışız!

Ya kayalıklara vurursa gemi?

Canım ne olacak, nasıl olsa toplum sadaka ekonomisine alıştı!

Kömür yaz aylarında dağıtıldı, erzak torbalarının dağıtımı sürüyor!

İhracat düşerse yanarız!

Yanmayız yanmayız!..

Maliye Bakanı Kemal Bey, bulur bir formül!

Tüm dünya küresel ekonomik bunalıma bir çözüm arıyor, ABD ve AB ülkeleri birlikte devletin musluklarını açıyor, bizimkiler yurtdışındaki gurbetçilerimizin gönderecekleri parayı bekliyor...

Gemi sağlam... Köşe dönücüler tetikte...

Sonra ne olacak?

Allah kerim!

Eyüp Sultanda, Telli Babada kurban keseriz, kuryecileri Almanyaya gönderir, din kardeşlerimizi tokatlarız!

Ayıp mı?

Yoooo!

Nasıl olsa din kardeşiyiz...

Ortaköyde derin bir soluk aldım...

Bugünlerde her sabah Ortaköye uğrayıp oradan gazeteye geliyorum.

Deniz havası iyi geliyor eğer lodos esmezse.

Önce dinci ve tarikatçı gazeteleri okuyorum, ardından bir iki AKP yalakası gazeteleri.

Hizbullah, İslami Hareket, Müslüman Kardeşler, Taliban ve El Kaideyi sözde terör örgütü gibi görüp önemsemeyen ve Müslümanlar adam öldürmezdiyenlerin şimdilerde, demokrasi ve özgürlük şarkıları söylemelerine illet oluyorum.

Nazlı mı Nazlı Hanımı ne zaman bir televizyon kanalında görsem hemen bir başka yere atlıyorum.

***

Nazlı mı Nazlı Hanım, öyle 70li yıllara gitmeye hiç gerek yok. Susurluk Çetesi ortaya döküldüğünde Bahçelievler katliamı sanığı Haluk Kırcıyı canlı yayın konuğu yapmıştı. Oysa o tarihte Kırcı polisçe aranıyordu.

Daha önce İstanbulda yakalanmış, Emniyet Müdürlüğünde gözaltına alınmıştı. Gözaltındayken aptes almak içintuvalete gitmiş, oradan kuş olup kanatlarını çırpa çırpa uçmuştu.

Eski faşistler, din bezirgânları ve tarikat şeyhlerinin müritleri şimdilerde sapına kadar demokrat!

Tansu Çillerin danışmanı Mümtazer, karısı AKPden milletvekili olunca öyle demokrat, öyle özgürlükçü oldu ki sormayın... Soluğu Fethullahçı Zamanda aldı. Bu ülke için, bu devlet için kurşun atan da kurşun yiyen de bizim için saygıdeğerdir, şereflidirsloganını nasıl düşünüp bulduğunu, Tansu Hanıma hangi koşullarda söylettiğini unuttu.

Şimdilerde Nazlı mı Nazlı Hanımla birlikte te-levizyonların vazgeçilmezleri!

Kadının kocası CIAnın başdanışmanı...

Yasemin Hanım, tanıdınız sanırım!

Aman ne demokrat, ne özgürlükçü!

Adam İskenderpaşa Cemaatinde, adam Almanyadaki Deniz Feneri yolsuzluğunda, para aklamasında ama hâlâ RTÜK koltuğunda haydi çocuklar okulakampanyasında konuşuyor.

Ortaköyde dün sabah yaşanan süreci, ekonomik bunalımı, din tacirlerinin devleti nasıl kuşattıklarını düşündüm.

Bunları düşünürken Erol Özkanın Türkiye özlemini anlattığı yazısı geldi aklıma...

Kirpiklerinde kurumuş Akdenizin tuzu, damağında dalında unutulmuş ballı incirlerin tadı...

Münihte ışık ülkesi Likyanın masmavi atlasını, yaşamı, aşkı çok özlemiş Erol.

İstanbuldan uçakla Münihe giderken, şalvarlı, sarıklı, kara çarşaflı kadınları ve erkekleri görünce hiç şaşırmamış...

***

Yaşam bir ırmağa benzer...

Umutsuzluğun gün gün toplumu kuşatması, sessiz çığlıkların çoğalması nedir sizce?

Bir buçuk milyon kız çocuğu ne okuma biliyor ne yazma!

Okula gönderilmiyor onlar!

Hakkâriden sonra en yoksul kentimiz Muş!

Orada yaşayan gençler yarınlardan umutsuz!

Kendi yazgımız içinde çağdaş dünyadan uzak, ırmağa benzeyen yaşamın içinde yitip gidiyoruz...

Düşüne düşüne Ortaköyden Şişliye gidiyorum....

[email protected]

Faks numaramız: 0212 343 72 69



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Aşklar ve sevinçler... 9 Eylül 2018
Hoşça kal hüzün... 6 Eylül 2018

Günün Köşe Yazıları