Talat Halman...

08 Aralık 2014 Pazartesi

Afrika atasözü; “Bir bilge öldüğünde bir kütüphane kapanmış olur” der. Prof. Dr. Talat Sait Halman, içinde edebiyatın hemen her alanında eser bulunan dev bir kütüphane gibiydi.
Bundan da öte, tam bir insandı.
1990’lı yılların başından beri, seyrek de görüş-sek giderek pekişen bir dostluğumuz oldu. 2-3 ayda bir Bilkent çevresinde, onun çok sevdiği yerlerde akşam yemeklerini paylaşırken tarifsiz bir insan sıcaklığıyla yaklaşırdı. Her şeyi açıklıkla konuşma, öğrenme duygusu verirdi. Diyaloğumuzu demir parmaklıklar da engelleyemedi, gerek gazete sayfalarındaki yazılarıyla gerekse gönderdiği mesajlarla, yalnız olmadığımızı hissettirdi.
Prof. Dr. Halman’la en son 14-15 Kasım’da gerçekleştirilmesine öncülük ettiğim 100. Yılında Birinci Dünya Savaşı Sempozyumu sürecinde yoğun diyalog kurdum. Ağustos ayında projeyi anlattığımda, “Ben bir edebiyatadamıyım, burada yerim ne olabilir” deyince, kendisine yıllar önce ODTÜ’de Yıldız Kenter’le birlikte sahneledikleri Anadolu tarihi anlatımını anımsattım. “Hocam, siz her şeyden önce bir kültür insanısınız. Savaşların kültüre verdiği zararı anlatmanız uygun olmaz mı” diye sorunca, o enfes mütevazı duruşuyla, şu karşılığı verdi:
“Anladım, bana böyle bir ödev veriyorsunuz...”

***

Aynı sempozyum için Prof. Halil İnalcık’ın da kapısını çalmıştım. O da Cumhuriyetin 100. yılına dek uzanacak, “100. yıllar” projesini beğendi, Türkiye’nin bugünkü gidişini tarihten örneklerle anlatıp bu yönde bir bildiri hazırlayabileceğini söyledi. Ancak sempozyum tarihi yaklaşırken 93 yaşındaki Prof. İnalcık’ın sağlığı seyahate elvermeyecek bir boyut kazandı. Bunu üzülerek Prof. Halman’la paylaştım, şunu önerdi:
“Bence bu sempozyumda mutlaka bir İnalcık bildirisi olmalı. Kendisi gelmese bile bildirisini bir başkası okuyabilir...”
Bu öneriyi Prof. İnalcık’a götürdüğümde, benimsedi, “Olur” dedi, ama bir şartla; bildiriyi Prof. Halman okursa.
Bunu Prof. Halman’a ilettim. Gülümseyerek, “Anlaşıldı Sayın Balbay, bana bir ödev daha veriyorsunuz” dedi.
Ne haddim olabilirdi ki... Ama Prof. Halman’ın büyüklüğü karşısında bildiğimiz cümleleri söylemekten başka bir şey diyemedim.

***

Prof. Halman sempozyumda hem kendi bildirisini sundu hem Prof. İlancık’ınkini. Her ikisi de derin tarih bilincinin yanında bugünü ve geleceği görme ufkunu içeriyordu. Prof. İnalcık, Osmanlı’da iktidar odaklarının dine bakışının yarattığı sorunları işlemişti. Prof. Halman’ın o şiir yüklü sesi hâlâ kulaklarımda. Bildirisindeki şu saptamayı paylaşmak isterim:
“Bugün devleti yönetenler sık sık Mevlana’dan sözler aktarıyorlar. Mevlana’nın şu sözü de vardır: Cehaletle silah aynı kişide buluşursa yeni firavunlar doğar...”
Bilkent Üniversitesi İnsani Bilimler ve Edebiyat Fakültesi Dekanı olarak makam kapısı hep açık olan Prof. Halman’ın gönül kapısı da herkeseaçıktı. Bir sohbette Bilkent Üniversitesi’nden öğrencilerin Cumhuriyet gazetesinde staj yaptığını söyledim; gazeteye verdiği önemi vurguladı, şöyle devam etti:
“Orada staj için bana da yer var mı?”
Prof. Halman Türk edebiyatını dünyanın her yerinde anlatırken evrensel bir kişilikle dünyadaki ve çevremizdeki uygarlıkları da Türkçeye taşıdı. Shakespeare’i Türkçeye çevirme gücündeki Prof. Halman dilimize Ortadoğu ve Mısır şiirini de kazandırmıştı.
Yeryüzündeki bütün sözcüklerin, insanın üretebildiği bütün güzel değerlerin başı sağ olsun.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

ABD gezisi iptal gibi! 25 Nisan 2024
ABD ile Hamas gerilimi! 24 Nisan 2024
Istakozgiller! 23 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları