Küresel Ekonomi Kendine Çekidüzen Vermeli

15 Ekim 2008 Çarşamba

Başlığı Küresel ekonomiyi nasıl demokratikleştiririzolan geçen haftalarda yazdığımız bu yazıyı, küresel ekonomide yaşanan baş döndürücü olaylar nedeniyle yeniden hatırlamakta yarar var diye başlığını değiştirerek yeniden sizlerle paylaşıyorum.

Artık tüm ekonomik çevrelerin önemli bir kısmı, küresel bir krizin olduğu, bunun 1929da olduğu gibi bir buhrana da dönüşebileceği hususunda kaygılı. Bu, küreselleşmenin ve küresel ekonominin yeniden tartışılmasını öncelikli ve önemli hale getirmiş durumda. (Bu kaygı doğru çıktı, küresel buhran nereye varacağı belli olmayan bir duruma geldi.)

Küresel ekonominin yarattığı faydadan tüm insanlık âleminin dengeli yararlanmasını sağlamak ve bu nedenle de küresel ekonominin demokratikleştirilmesini tartışmaya açmak şart. Bazı adımları madde madde şöyle sıralayabiliriz:

Uluslararası mali kuruluşlar yeniden yapılanmalıdır.

Dünya Bankası, Dünya Ticaret Örgütü, Uluslararası Para Fonu (IMF) genellikle büyük ülkelerin hükümetleri ve çokuluslu şirketlerin etkisi altında. Gelişmekte olan ve azgelişmiş ülkelerin bu kuruluşları etkilemesi çok zor. Bu nedenle bu kuruluşların tüm dünya milletleri tarafından temsil edilen, çevreye, yoksul halklara, insan haklarına duyarlı bir biçimde yeniden yapılandırılması ilk adım olacaktır.

Çokuluslu şirketlerin sosyal sorumluluğu arttırılmalıdır.

Demokrasi ve hukuk devleti anlayışını anlamsız kılan kapitalizmden en fazla yararlanan çokuluslu şirketlerin, ülkelerin siyasal sistemlerini kendi lehlerine çevirecek güç kullanımından ve etkilemelerinden uzak tutucu yasal önlemler alınmalıdır. Türkiye gibi gelişmekte olan bir ülkede yabancı sıcak paranız 100 milyar doları aşmışsa, borçlarınız 400 milyar dolarlar civarında ise çokuluslu şirketlerin menfaatları doğrultusunda siyasal ve sosyal sistemlerinizi değiştirmek zorunda kalırsınız. Bu nedenle çokuluslu şirketlerin, vahşiliğini törpüleyecek sosyal sorumluluğa sahip olmaları sağlanmalıdır.

Yabancı sermayenin küresel dolaşımı için küresel finans yapısı kurulmalıdır.

Bugün spekülasyon ve türev piyasalarında günde 1.5 trilyon dolar işlem yapılmaktadır. Yıllık dünya ticaret hacminin 6 trilyon dolar olduğu hatırlanırsa bu, parasal işlemlerin uzun vadeli kalkınma pahasına kısa vadeli kazançlar sağlayarak fonların şişmesine ve devamlı piyasa aramasına sebep olmaktadır. Bu finansal sistem yeniden inşa edilmelidir. Bunu sağlayacak en önemli araçlardan biri, yabancı sermayenin geldiği ülkeden belli bir süreden önce çıkması halinde Tobin adı verilen bir verginin alınmasıdır. Özellikle Türkiye gibi ülkelerin bu vergilemeyi yapması kaçınılmazdır.

Tüm borçlar küresel bazda konsolide edilmeli veya silinmelidir.

Bütün ülkelerin uluslararası kuruluşlara olan borçları uzun vadeli konsolide edilmeli ve bir takas sistemi ile netleştirilmelidir. Borcu borçla ödemekten ve faiz yükü altında fasit daire içinde kalmaktan ancak borçların konsolidasyonu ile kurtulabilinir. Ancak bu görüşü küresel ekonominin savunucularının kabul etmesi mümkün değil. Ülkemizin bazı iktisatçıları da bunu vatan hainliği ile eş tutabilirler.

Ticaret anlaşmalarında insan hakları temel alınmalıdır.

Yapılacak tüm ticaret anlaşmalarında şirket hakları değil insan hakları esas alınmalıdır. Çevrenin korunması ile ilgili hükümler, olmazsa olmaz koşullar olarak bu anlaşmalarda yer almalıdır.

Tüketim çılgınlığına son vermek, kalkınmayı hedeflemek ana gaye olmalıdır.

İnsan ve çevre için adil ve sürdürülebilir kalkınma esas amaç olarak kabul edildiğinde tüketime esir olmaktan kurtulabiliriz. Bu nedenle küresel ticaret ve yatırım bu ana amacı sağlamada araç olarak kullanılmalıdır. (Şu anda herkes tasarrufu öneriyor, günaydın!)

Küresel yeniden yapılanmada kadınların haklarına öncelik tanınmalıdır.

Dünya nüfusunun yarısı kadındır. Buna rağmen küresel ekonominin karar vericilerinin yüzde 5i kadın, küresel varlığın da yüzde 1inin kadınlara ait olduğu ileri sürülmektedir. Aile kavramının yaşaması ve adil paylaşım, kadınların ekonomik bağımsızlıklarını kazanmalarına bağlıdır.

Karar vericileri denetleyen güçlü mekanizmalar kurulmalıdır.

İşçi sendikaları örgütlenmeleri, ekonomik karar vericileri denetleyen sistemlerin geliştirilmesi şarttır. Sosyal sorumluluk kriterlerine uygun yatırımlar desteklenmelidir.

Uluslararası ticaret adil olmalıdır.

Uluslararası ticaret, ezen, sömüren, küçük bir azınlığa büyük kazanç sağlayan yapısından herkese, her ülkeye adil kazanç temin eden bir sisteme dönüştürülmelidir.

Bunlar gerçekleşebilir mi? Yakın vadede zor. Ama küresel ekonominin demokratikleşmesini sağlayamaması halinde insan ve doğanın geleceğinin karanlık olduğunu iddialı bir biçimde söyleyebiliriz.

Bu söylendiklerimize bugün bir şey daha eklemeliyiz; yaşanan bu ekonomik kriz dolar imparatorluğunun bir oyunu ve hedef Çin, Hindistan yani Asya ise Allah dünyamızı korusun

pamukm@superonline.com



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları