Krize Kesin Çözüm Var mı?

16 Ekim 2008 Perşembe

Yeni yüzyılımızın ilk büyük krizi şaşırtmaya devam ediyor. Kimileri o kadar şaşırdılar ki, olanı biteni sosyalizme dönüş, kapitalizmin sonu, tarihin bittikten sonraki ikinci bitişi diye tarif etmeye başladılar.

İşin çapı büyük, sermaye düzeninin finansal krizden yediği darbe çok acıdır. Bu nedenle de ideolojik körlük, ekonomide telaş, siyasette şaşkınlık ister istemez o ölçüde büyük oluyor.

İşte bizim Başbakanımız da bu nedenle konuşmayın ulan hainler dozunda laflıyor. Yangına ülkemizden körük tutanlar var diyor.

Türkçesi Başbakan’a ait, ama biz de bu saptamaya ilgi göstermeliyiz.

***

Kim yangına körükle gidiyor?

Dışardaki körükçülerden başlayalım.

IMF Başkanı Dominique Strauss-Kahn Dünya finans sistemi çökmenin eşiğindedir diyor. ABD’nin bulduğu çözüm pek işe yaramadı. AB ülkeleri uzak durdukları çözümler için harekete geçiyorlar. Durumu gizlemek yerine yakıcı sözlerle ifade etmekten kaçınmıyorlar. İlaç acı olsun da etkisi büyük ve çabuk olsun, bankalar, şirketler, yani ekonomi kurtulsun derdindeler.

İlaç kimin için acı olacak, bu soru şimdilik dillendirilmiyor.

***

İçerdeki körükçülerin başında ise TÜSİAD geliyor. Sanayiciler korku içindeler. Tıpkı ABD ve AB gibi Türkiye’nin de çözüm yollarını bulmakta gecikmemesini, bir kriz masası oluşturmasını istemekteler. Sanayicilerin önde gelenlerinden Eczacıbaşı, Gündemi saptırıcı, gerçekleri saklayıcı iletişim stratejisinin yararı olacağını düşünmüyorum diyor.

Peki Başbakan ne diyor?

Yangına körük tutmayın, Türkiye güvenilir bir limandır evvelallah diyor.

***

Türk ekonomisine hep sermayenin penceresinden bakmış olanların korku ve tedirginlikleri somut verilere dayanıyor.

Şöyle anlatıyorlar: Haziran ayı itibarıyla Türkiye ekonomisinin toplam dış borcu 284 milyar dolardır. Bu borcun 191 milyar doları özel sektöre aittir. Borcun vadesi bir yıldan az olan kısmı 48 milyar dolar civarındadır. Durum nasıl sorusuna yanıt arıyorsanız, bu borç çevrilebilir mi ona bakacaksınız.

Bu, krizin yalnızca sermaye açısından görünüşüdür. Öteki açılar, öteki boyutlar, halkın bu durumla ilişkisi sorunun kapsamına girmemektedir.

Peki Başbakan ne diyor?

Türkiye güvenilir bir limandır evvelallah diyor.

***

Gelecek değil, çoktan gelmiş olan kriz, ihracatta daralma, tüketimde azalma, şirket iflasları, fabrikaların kapılarına kilit vurulması, işten çıkarmaların artması demektir. Sanayicilerin, küçük işletme sahiplerinin, ihracatçıların, ithalatçıların, hepsi birbirini bağlı bu sermaye dünyasının telaşı, korkusu boşuna değildir. Bu nedenle Başbakan istediği kadar evvelallah iyiyiz desin, onlar Çözümü görelim, devlet baba gel bizi bir an önce kurtar diye yakarıyorlar. Küreselleşmeyle yatıp küreselleşmeyle kalkanlar, krizin de küresel olma ihtimalini pek sevmediler.

***

Ulusal sınırlar içinde her türlü hakları ellerinden alınmış, sendikaları iğdiş edilmiş olanlar, küresel davranma istekleri, başka ülkelere göçleri kanla önlenen yoksullarsa krizi çoktan derinlemesine yaşıyorlardı.

Onların sessizliği, tevekkülü devam ediyor.

Piyasadan sürülüp çıkarılmış olan devlet, şimdi sermaye tarafından yeniden göreve çağrılırken krizin asıl yükünü çekecek olan yığınların bu sessizliğini neye yormalı bilmem.

Gün o gün değil biliyorum, ama isterdim ki, bu krize sermayenin küresel kriz masaları değil, onlar çare bulsunlar.

O zaman, işte o zaman gerçekten Marx geri mi döndü şakasını, telaşını tartışabilir, sermayenin derdine kesin bir çözüm bulabilirdik.

e-posta: [email protected]



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Sondan Bir Önceki 7 Eylül 2018

Günün Köşe Yazıları