Bizim 'Kriz'imiz Başka...

16 Ekim 2008 Perşembe

Dünyanın en güçlü bankalarını devlet desteğine muhtaç bırakan kriz için her şey söyleniyor ama şunun yanıtını ara ki bulasın;

Krizin temel nedeni ne?

Anlaşılmaz bir piyasalar lafı, her yöne çekilebilecek ürktü”, sakinleşti”, “tedirgin vb. sözlerle sürüp gidiyor. Sanırsınız ki bir insanın durmadan değişen ruh halinden bahsediyorlar...

Oysa bizim Kerem, şehircilik öğrencisi arkadaşlarını önceki yıl Nail Çakırhanla tanıştırdığında, çağdaş mimarlığımıza yöreselliğinönemini anımsatan cumhuriyet bilgemiz bakın ne demiş;

Mimarlıkta yerel değerleri kavrarken ekonomide de öz kaynaklarımıza dönmeliyiz. Çünkü kapitalizm 1929dan beter bir krize girecek, kurtulmak için sömürgeciliğe daha fazla sarılacak...

Pazartesi Gökova kıyısındaki Akyakadan son yolculuğuna uğurladığımız Nail Amcamızı keşke şu kapitalizm”, “sömürgecilik gibi sözcüklere modası geçmiş diyenler de dinleselerdi.

Belki o zaman krizin nedeni için lafları yuvarlamak yerine, şunu açıkça söylerlerdi; küresel kapitalistler sadece kendilerini zenginleştirip dünyayı yoksullaştırmanın krizindeler; paralı müşteri bulamamanın açmazını yaşıyorlar...

Emperyalizm, küresel yoksullaşmanın piyasa krizini yaşıyor... ABD ve İngiliz hükümetlerinin bankalarına yardımlarına sosyalist gibiler(!) diyenlere de şu gerçeği anımsatmak gerekiyor:

Çünkü onlar halkın değil kapitalistlerin devletleridir; bu gibi durumlar için vardırlar ve görevlerini yapmaktadırlar...

‘Siftah’ süpermarketin

Ekonomideki gerilimlerin gerçek sorumlularını göz ardı eden güncel söylemlerden biri de kriz çarşı-pazarı da etkiledi...

Haber özetle şöyleydi; ABD kaynaklı finansal krizin etkileriyle öğlen saatlerinde bile siftah yapamayan esnaflar var...

Bakırköy çarşısında bayram satışlarının bile düştüğü, nakit sıkıntısı çekildiği, şok indirimlerin de işe yaramadığı, hatta çaycıların bile daha az çay demledikleri anlatılarak deniyordu ki; küresel kriz tezgâhtarlarda da işsizlik korkusu yaratmış...” (Milliyet-09 Ekim 2008)

Oysa asıl neden şu dev tüketim hangarlarının yaygınlaştırılması değil midir? Alışverişin esnafımızdan değil küresel sermayenin shopping-centerlarından yapılması, hatta pazar günlerinin de kapitalizmin tüketicisi olmaya ayrılması,; bunun için de tarihi çarşılarımızın bile zorla kapalı tutulması... Başka ne sonuç yaratabilirdi ki?

Eğer o gazeteci kardeşlerim aynı caddedeki azman alışveriş merkezine de girselerdi, insanların kredi kartlarıyla kasalarda nasıl kuyruk olduklarını, böylece siftahların da kimlere gittiğini görürlerdi...

Belki o zaman şu süpermarketleri dizginlemeyasasının neden 5 yıldır bekletildiğini de merak eder, haberi şöyle yazarlardı; Halkın tüm parasını küresel sömürgecilere akıtmak için esnafımız gözden çıkarıldı; kültürel zenginliğimiz olan çarşı ve pazarlarımız kapanma noktasında...

Timsah gözyaşları

Hükümetin ve yandaşı ekonomistlerin Bize bir şey olmaz demelerine kızan TÜSİAD ve kimi liberal iş çevrelerimiz ise adeta timsah gözyaşları döküyorlar.

Bu hanımefendiler ve beyefendiler, ülkeyi tutsak alan üretim yerine rant politikası karşısında yıllardır ne yaptılar? Hangi talan projesine karşı çıktılar, hangi ayrıcalıklı imar kararına dava açtılar?

Siz hiç kalkınma gökdelenle, rezidansla olmaz, şu yağmaya bir son verin diyen TÜSİADcı duydunuz mu?

Eğer tarım böylesine ihmal edilmeseydi; ulusal kaynaklar örselenmeseydi; sanayi dışlanmasaydı; çarşı-pazar sahipsiz bırakılmasaydı; siyaset ve ekonomi imar yağmasına sevdalanmasaydı; vergi rekorlarını bankalar, spekülatörler değil sanayiciler, üreticiler kırabilseydi... Kim korkardı ABD bankalarının çökmesinden?

Artık o göğüs kabartan fabrika açılışları tarih oldu; bol nutuklu törenler her yere alışveriş merkezi, rant gökdeleni ve pazarlama siteleri için...

Bu soygunun adı yatırım olduğu sürece, küresel kriz şöyle dursun, biz kendi krizimizden kolay kurtulamayacağız...

[email protected]



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları