İki Rapor: Kontrol, Eşitsizlik, İşkence…

15 Aralık 2014 Pazartesi

Geçen hafta iki rapor yayımlandı. Bunlardan biri, Amerika Senatosu İstihbarat Komisyonu’nun açıkladığı, CIA’nın işkenceleriyle ilgili rapordu. İkincisi de internetin gelişmesini izleyen World Wide Web Vakfı tarafından hazırlanmış WEB İndeks 2014-15 raporuydu. Birincisi malumu ilan ediyordu ama “dünyayı sarstı.” İkincisi, internet kullanımı ilk yayılmaya başladığında büyük bir heyecanla savunulan, “eşitlik, özgürlük getiriyor” iddialarının ne kadar abartılı olduğunu sergileyen “beklenmedik” gelişmelere ilişkindi ama medyada gördüğü ilgi, tek tük yorumcuların köşelerinden öteye geçmedi.

Panama’dan Ebu Gariyb’e
Amerika Senatosu İstihbarat Komisyonu’nun, dokuz yıl ıkınıp sıkıldıktan sonra hazırlayıp ancak ufak bir kısmını açıklayabildiği rapor, CIA’nın tutuklulara Güçlendirilmiş Sorgulama Tekniklerini (işkence) yaygın biçimde uyguladığını ama bu tekniklerin hiçbir sonuç vermediğini anlatıyordu. CIA başkanı televizyona çıktı, “aslında abartılıyor, tehlike ne kadar büyük bilmiyor musunuz? Bu teknikler sayesinde terörist planları bozduğumuz da olmuştur ama sorgulama teknikleriyle, ulaşılan bilgilerin doğruluğu arasında neden-sonuç ilişkisi kurulamaz, ne kadar etkin olup olmadıkları bilinemez” gibisinden kimseyi tatmin etmeyen açıklamalarla kurumu savundu. Artık yapmıyoruz açıklaması üzerine “Bir gün gelen bu tekniklere geri dönebilir misiniz” sorusuna “Buna karar vermek bizim işimiz değil siyasiler bilir” gibi bir cevapla, işkence olasılığını tümüyle yadsımadı
CIA ve (genel olarak istihbarat çevreleri) işkence (pardon - güçlendirilmiş sorgulama tekniklerini diyecektim) sözcükleri 1970’lerden beri sık sık yan yana geldiler. Panama’daki işkence okulu, buradan mezun olanların, Latin Amerika’dan Tayland’a cuntalara verdiği hizmetler üzerine çok yaygın bir literatür zaten vardı. Irak’ın işgalinden sonra yüzlerce işkence fotoğrafı ortaya çıktı, Guantanamo’da tutuklulara uygulananlar da biliniyor. Pentagon onaylı filmlerde de sık sık işkence yapılıyor. Bu rapor bu yüzden en fazla malumu ilan etmiş oluyor.
Bu raporu, üzerinde fazla durmadan, geçen ay bir yazımda (10 Kasım 2014) sözünü ettiğim “çifte hükümet” yapısında, “seçilmiş ama aslında iktidarsız vitrin hükümetinin yıpranan meşruiyetini arada sırada güçlendirme gerekir” varsayımı içinde değerlendirmek, ulusal güvenlik kurumlarının bildiklerini okumaya devam etmesini beklemek bence yeter.

İnternet ve düş kırıklığı
WEB indeksi 2014-15 Raporu bence CIA işkence raporundan çok daha önemli. Bu rapor internet ortaya çıktığından bu yana dijital teknolojiye atfedilen “eşitlik, özgürlük” getirme beklentilerinin sınırlarını, düş kırıklığı yaratacak düzeyde ortaya koyuyor.
Raporun ayrıntılarına geçmeden, bu beklentileri kısaca şöyle özetleyebiliriz: İnternet yeni ve toprağa bağlı olmayan (deterritorialized) bir “sanal uzay” yaratıyordu. Burası herkesin bilgi alışverişine açık, dahası hükümetler tarafından denetlenmesi olanaksız bir özgürlükler alanıydı. Dünyanın hemen her yerinden insanlar, kültürler etkileşim içinde kaynaşacak, birbirlerini anlamaları kolaylaşacak, giderek daha bütünleşmiş, özgür, eşitlikçi demokratik bir dünya inşa edilebilecekti.
Radyo ilk ortaya çıktığında da benzer bir iyimserliğin yayıldığını “politikacılar artık yalan söyleyemeyecek” iddiaları ama sonra radyonun devletlerin ve diktatörlerin propaganda, sermayenin para kazanma aracı haline geldiği çoktan unutulmuştu. “Her teknolojinin, kendisinin üretilmesine olanak veren toplumsal ilişkilerin bir ifadesi olduğu” da...
Daha sağlıklı bir yaklaşımla, internetin de her teknoloji gibi “farmakolojik” olabileceği, toplumsal sağlığa “hem iyi gelebileceği hem de zehir etkisi yapabileceği”, bu konuda kararı toplumdaki ekonomik siyasi güçler arasındaki pazarlık ve mücadelenin dinamiklerinin verebileceğini düşünmek gerekirdi.
Toplumsal güçler dengesi ise kapitalizmden ve onun devletlerinden yanaydı... Kapitalizme muhalefet uzun bir gericilik döneminde çıkmaya çalışıyordu, örgütsüz, programsızdı; en yeni ve dinamik kesimleri (internetle de ilişkili bilişim sektöründe, simgesel -kültürüretim alanında çalışan işçiler) henüz “kendisi için bir bilinç” geliştirmekten uzaktı, geleneksel kesimleri (sanayi işçileri) de yılgın, savunmada, hatta muhafazakâr (dinci, milliyetçi, ırkçı basınçlarla bölünmüştü) '62ir ruh halindeydi.
WEB indeksi 2014-15 Raporu’nun “web gittikçe daha az eşitlikçi, daha az özgür oluyor, hükümetlerin denetimi ve gözetimi altına daha çok giriyor” olarak özetlediği bulguları, bu durumu çok iyi yansıtıyor.
Rapora göre internetten ve “dijital devrimden” en çok, görece daha zengin ve iyi eğitimli insanlar yararlanıyorlar. Bu yalnızca bireyler için değil ülkeler için de geçerli. Zengin ülkelerde internet kullanımı son 10 yılda yüzde 45’ten yüzde 78’e yükselirken yoksul ülkelerde hâlâ yüzde 10’un altında kalmış. Yoksul ülkelerde internete bağlanma maliyeti zengin ülkelerden 80 kez daha yüksek.
İşgal ve isyan hareketlerinin, hackers saldırılarının gösterdiği gibi internet çok güçlü bir silah ve hükümetler bunun kendilerini eleştirenler tarafından kullanılmasından hoşnut değiller, interneti gittikçe artan oranlarda denetim altına alıyorlar. Rapora göre, kullanıcıların ifade özgürlüklerini, özel yaşam haklarını koruyan yasalardan yoksun ülkelerin oranı, toplam içinde on yılda yüzde 63’ten yüzde 83’e yükselmiş.
Freedom House’un yayımladığı bir başka raporda da ülkeler internet kullanma özgürlüklerini kaybetme hızına göre sınıflandırılmışlar. İnternet özgürlüklerinin en hızlı gerilediği, kişi özelinin ortadan kalktığı ülkeler listesinin başında Rusya ve Türkiye geliyor.
Siyasi iktidarın muhalefetin interneti kullanmaya başlamasına ilk tepkisi, yasaklamayı denemek oluyor. Ancak hükümetler bu yönde kaygılanırken internetin “sanal uzayın” alanları, adeta emperyalizme açılan yeni toprakların sömürgeleştirilmesine benzer biçimde özel şirketler tarafından ticaret amaçlı olarak “çevreleniyor”, giriş çıkış serbestisi kaldırılıyor, erişim ücret ödemeye bağlanıyor.
Bu koşullarda internet yasaklamanın ekonomik maliyeti bir yandan, interneti veri madenciliği yapmak, trafiği izleyebilme olanakları öbür yandan, hükümetleri, doğrudan yasaklamak yerine, interneti muhalefeti izlemek, halk üzerinde yaygın bir denetim, istihbarat toplama ağı oluşturmakta kullanmaya doğru itiyor.
Rapor, “halkın konuşma ve ifade alanının gittikçe daha fazla güçlü devlet aktörleri ve ekonomik seçkinler tarafından belirlendiğini vurguluyor.” Rapora göre en az 1.8 milyar kullanıcı, sansür ve izleme teknikleri yüzünden ifade özgürlüklerini, özel yaşamı mahremiyetini kaybetmiş durumda.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları