Hikmet Çetinkaya

Sıfıra Sıfır Elde Var Sıfır...

18 Aralık 2014 Perşembe

Korku imparatorluğunda yaşıyoruz... Halkımız suskun ve yılgın... Konuşmaktan bile çekiniyor...
Ya başıma bir ‘bela’ gelirse?
Soruyorum sıradan yurttaşlara:
“17 Aralık neyi anımsatıyor sana?”
Susuyor...
Gözlerinde bir ürkeklik var!
Yanıt vermek istemiyor!
Peki, gazeteciler niçin susuyor, köşeleri tutan arkadaşlar?
Merkez medya yerlerde sürünüyor, patronlar yazarların yazılarını sansürlüyor:
“Aman abi kimseye söylemeyin, bizim gazeteden dört yazarın yazılarını kırptılar...”
Medya sindirilmiş, işadamı, sokaktaki simitçi, mahalledeki bakkal bile sindirilmiş.
Kimse konuşmuyor!
17/25 Aralık Yolsuzluk ve Rüşvet Operasyonu unutturuldu.
Artık 17 Aralık konuşturulmuyor...
Sultan öyle istiyor!
İktidar kendi polisini, kendi savcısını, yargıcını, öğretmenini yaratmak istiyor.
Baskıcı bir rejim artık apaçık kendini gösteriyor, temel hak ve özgürlükler çiğneniyor.
Bir yıl önce bugün (dün) Türkiye’yi yerinden sarsan bir yolsuzluk ve rüşvet operasyonuyla uyanmıştık.
Dört bakan ve çocukları...
Cumhuriyet tarihinin en büyük yolsuzluk ve rüşvet operasyonuydu bu!
Yolsuzluk ve rüşvet döngüsü alıp başını gitmiş, 100 milyar doları aşmıştı...
Bir yıl önceye dek “can ciğer kuzu sarması” olan AKP hükümetiyle Fethullah Gülen Cemaati birbirlerini düşman ilan etmişlerdi...

***

Çalanın, çırpanın baştacı edildiği bir ülkede yaşıyoruz.
Acılar denizindeyiz...
Hüzünlerimiz giderek yoğunlaşırken merkez medyanın sergilediği tavır havuz medyasıyla yarışıyor artık...
Birkaç dik duran, kalemini satmayan, onun yerine kırmayı yeğleyen meslaktaşımız kaldı, o kadar!
Dolar hızlı yükselirken halkımızın umursamazlığı korkudan, karanlıktan kaynaklanıyor...
Umur Talu dün yazısında ne diyor:
“17 Aralık’ta darbeye maruz kalanlar, belki sabotaj-şantaj denebilecek, isterseniz kabotaş-balotaj diyeceğiniz ama montaj-dublaj olmadığı besbelli kısık sesleriyle bir kere bile ‘darbeden’ bahsetmemiş o gün.
Tam tersine ‘şunun bunun oğullarını alıyorlar’ derken bile ‘yolsuzluk operasyonu’ deyivermişler.”
Ve ardından ekliyor Umur:

“Darbede insan ya tank üstüne çıkar, ya balkondan seslenir, yahut kendisi saklanır.
Oysa vakamızda ‘saklanan’ dolarlar, Avrolar.”

***

O dolarlar, Avrolar...
Kutu kutu paracıklar...
Yatak odalarında çelik kasalar...
Bu toplum bunları tartışamadı, konuşamadı, yazıp çizemedi!
Bugün faşizmin daniskasını yaşıyoruz siyasal iktidarla birlikte...
Gezi olaylarını, ölen çocuklarımızı, bu ülkeyi soyanlar, talan edenler bizlere unutturmaya çalışıyor...
Berkin, Ali İsmail, Ahmet, Abdo, Ethem terörist... Kızıltepe’de babasıyla birlikte öldürülen, bedenine 13 polis kurşunu saplanan Uğur Kaymaz, şarapnel parçasıyla ölen Ceylan terörist...
Roboski’de bombalanarak genç bedenleri yanan yoksul kaçakçı çocuklarımız terörist...
Rüşvetçiler, talancılar dünyasında oluyor bunlar, “Yeni Türkiye”yi kurmak için.
Din eksenli siyaset, rüşvet ve yolsuzluk!
Nasıl da yakışıyor zorbalar evreninde...
Bir yıl geçmiş aradan, ses veren yok, birkaç gazeteciyazar dışında...
Eh, işler matematik üzerinden...
Sıfıra sıfır elde var sıfır...

***

Okura not:
Sosyal Dönüşüm Vakfı Girişimi’nin, Ataşehir Belediyesi’yle işbirliği içinde gerçekleştirdiği “Aile İçi Şiddete Karşı Eğitim” başladı.
Vakıf sözcüsü Gamze Akkuş İlgezdi, kadına şiddetin 12 yılda yüzde 1400 arttığını, günde 2-3 kadının öldürüldüğünü açıkladı.
İşte Türkiye’nin bir başka acılı yüzü...  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Aşklar ve sevinçler... 9 Eylül 2018
Hoşça kal hüzün... 6 Eylül 2018

Günün Köşe Yazıları