Server Tanilli

Konumuz Kapitalizmin Kendisidir...

18 Ekim 2008 Cumartesi

Şu içinde bulunduğumuz aya girerken, Birleşik Amerikada patlak veren ve dünyaya yayılan mali bunalım, tartışmalarda baş köşede: Tartışmalar gitgide yaygınlaşırken, yeni konularla besleniyorlar.

İşte gazetemizin Salı günkü nüshasında manşet: Fatura Yoksullara!”

IMF ve Dünya Bankası başkanları, yoksul ülkelerin kalıcı hasarlarla karşı karşıya olduğunu belirtmişler, çare arıyorlarmış. Sivil toplum kuruluşları da, gelişmiş ülkelerdeki bunalım nedeniyle yoksul ülkelere yardımın geri plana atıldığına dikkat çekerek IMF ve Dünya Bankasını eleştiriyorlarmış.

Ama kimse konuyu kapitalizme getirmemiş...

Oysa, patlak veren mali bunalımın ve Üçüncü Dünyanın yoksullarına fatura çıkarılmasının temelinde kapitalizm bulunuyor. İnsanlığı beladan belaya götüren o!

*

Bir de şu: Malûm malî bunalımla, Karl Marxın güncelliği ilan edildi.

Ayol, gündemden hiç çıkmadı ki!

1989’da Berlin Duvarının yıkılışı, arkasından da Sovyetler Birliğinin çöküşü ile kapitalizmin küreselleşmesine bakıp, kimi aceleci kalemler, tarihin sonunun geldiğini ilan etmişlerdi.

Ancak, dedikleri çıkmadı.

Yüzyılımızın başlarındaki en çarpıcı gerçek şudur: Kapitalizm, bir süredir, tek başına ve yeni liberalizm adıyla, iletişim devriminden de yararlanıp dünyanın yeni bir fethine çıkmıştır; onu, doğası ve insanıyla yağmalarken, var olan eşitsizlikleri derinleştirir; ortaklaşa olanı yok eder, emeğin kazandığı mevkileri çiğner ve gelecek için umutları da karartır. Küreselleşme, her şeyin metalaştırıldığı bir süreç olur ve paranın totalitarizmi başlar.

Öte yandan, Kuzey - Güney zıtlığının günden güne arttığı bir dünyada kapitalizm, yeni teknik olanaklardan da yararlanıp ülkeleri ve halkları, kültürleri ve değerleri -şaşırtıcı biçimde- sultasına alır ve değirmeninde öğütür. Çelişmeler, dikkat ediniz sevgili okurlar, yalnız ekonomik değil, sosyal, siyasal, moral ve kültüreldir.

İşte böyle bir ortamda, Marxın hayali yeniden dolaşıyordu.

En başta şu nedenle ki, insanlar, olan biten hakkında, bölük pörçük değil, bütünlüğüne bir açıklama ihtiyacı içindeydiler. Gitgide karmaşıklaşan bir dünyayı anlamada, gözlerin Marksizme çevrilmesinin bir nedeni buydu.

Bugün de böyle...

Ben, çağındaki olan-bitene ilgi duyan bir kalem olarak, yüzyılımızın başında kopan büyük tartışmalara bakıp Değişimin Diyalektiği ve Devrim, Marksizm Üstüne Yeni Düşünceler adlı kitabımı yazmış ve 2001 yılında yayımlamıştım.

Bakıyorum, eser güncelliğini sürdürüyor...

Artık, konudan konuya gireceğiz.

Ancak, unutmayınız: Konumuz, şu ya da bu uyduruk sorun değil, doğrudan doğruya kapitalizmin kendisidir...

*

Nail Çakırhanın adını Nâzım Hikmetin şiirlerinden duymuştuk. Birlikte çıkarttıkları bir kitabı da biliyoruz. Çakırhanın adı, bu bildiklerimize, uzun bir ömür içinde yaptığı daha başka fetihleriyle eklendi: Şair ve yazar, doğayla uyumlu mimarlığın öncüsü olarak da anılacak. Çok şeyimiz gibi, doğamızın da yağmalandığı bir dönemde, Akyakayı da miras olarak bizlere bırakıyor.

Bir Cumhuriyet bilgesi olarak da anılacak.

Birkaç gün önce, Nâzım gibi o da Elveda dünya, merhaba kâinat diyerek aramızdan ayrıldı; hayır, gönüllerimize gömüldü...

Halet Çambelin duyduklarını da paylaşıyoruz...


Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Türkiye Nereye Gidiyor? 10 Ağustos 2009
Masal ve Gerçek... 7 Şubat 2009

Günün Köşe Yazıları