Öztin Akgüç

Öngörüler Gerçekleşirken

19 Aralık 2014 Cuma

İnandırıcı olmasa da, kabul görmese de yıllar öncesinden ekonomimizin, ekonomi yazınında stagflasyon olarak tanımlanan düşük büyüme hızı, yüksek işsizlik ve enflasyon sürecine girdiğini savunmaya, anlatmaya çalıştım.
TÜİK katkısı ile yüzde 3,0’lık bir büyüme hızı; çift haneli gelişmiş ekonomilerin en az beş kat daha hızlı enflasyon, yüzde 10’unu aşkın işsizlik düzeyi, stagflasyon, ekonomik durgunluk içinde enflasyon tanımı için yeterli olmayabilir. Bazı yorumcular, ekonomistler, kişi başına geliri 40-50 bin USD’ye ulaşmış ekonomilerin büyüme hızları ile ite kaka yüzde 3,0’lık bir büyüme hızını karşılaştırarak ekonomik performansımızı yeterli hatta başarılı buluyorlar. Nitekim akademik unvanları da olan bazı ekonomistler çağrıldıkları TV kanalının eğilimine, tutumuna ve/veya beklentilerine göre yorum yaparak, günümüz koşullarında yüzde 3,0 düzeyinde büyümenin başarı olduğunu savunuyor.
Analizde oran kullanmak, değerlendirme yapmak uygundur; ancak yorum yapılırken aritmetiğin bazı özelliklerini de göz önünde tutmak gerekir. Bir oranın paydası büyüdükçe, oranın değeri küçülür; buna karşı payda küçüldükçe oranın düzeyi yükselir. Bu özellik analizde baz etkisi olarak ifade edilmektedir. Baz etkisi nedeniyle analiz, yorum yapılırken oranlar, yanı sıra mutlak rakamlardadeğişmeler de dikkate alınır. Örneğin kişi başına geliri 50 bin USD’yi bulmuş bir ülkede yüzde 1,0 oranında büyüme, salt tutar olarak kişi başına geliri 500 USD artırırken; kişi başına geliri 10 bin USD olan bir ülkede, nüfus artışı bir yana yüzde 3,0 düzeyinde büyüme, salt tutar olarak geliri 300 USD artırır. Kişi başına gelir arasındaki salt tutar olarak fark azalmaz, giderek de artar.
Gelişmiş ülkelerle Türkiye arasında gelirin satın alma gücü açısından fark olduğu, satın alma gücüne göre düzeltme yapılmadan karşılaştırmanın eksik kalacağı söylenebilir. Doğrudur.
Satın alma gücü paritesi (SPG) değerine göre düzeltilmiş kişi başına gayri safi yurtiçi hasıla (GSYH) endeksi, Avrupa Birliği İstatistik Ofisi (Eurostat) tarafından 2013 yılına ilişkin olarak açıklandı. Avrupa Birliği İstatistik Ofisi’nin açıkladığı SPG’ye göre kişi başına GSYH endeksi, Avrupa Birliği ülkeleri için 100, Birliğin Euro Bölgesi için 107 düzeyinde iken Türkiye’nin endeks değeri 53, 37 Avrupa ülkesi arasında sıralamadaki yeri de 31’inciliktir. Satın alma gücü paritesine göre de Türkiye’nin sıralamadaki yeri Romanya’nın gerisindedir. Bu ölçüye göre sıralamada Türkiye’nin ardında kalan ülkeler, Karadağ, Sırbistan, Makedonya, Bosna-Hersek ve Arnavutluk’tur.
Türkiye’nin kişi başına geliri Özal döneminde başlayan, AKP döneminde de süren revizyon ve baz yıl değişimi ile, özür dilerim ite kaka 10 bin USD’ye yükseltildi. Ancak 10 bin USD’ye takılı da kaldı. Şimdi yeni bir revizyona, vizyona gereksinim var.
Bunun kapısı da aralanmaya başlandı. “İstatistiklerimiz gerçek geliri, refah düzeyini yansıtmıyor, düzeltilmesi gerekir.” Yakında milli gelir hesaplarında bir revizyon, düzeltme beklenir. Bakarsanız kişi başına GSYH 12 bin USD’ye yükseltilerek, istatistikler gerçek geliri, refah düzeyini yansıtır hale getirilmiş. Böylece bir çırpıda orta gelir tuzağından da kurtulmuş, eşiği aşmış, bir iki revizyonla daha 2023 yılı kişi başına 20 bin USD gelir hedefine ulaşmanın yolu da açılmış olur. Ancak bu tür düzeltmeler, bizi Avrupa Birliği sonunculuğundan kurtarır mı? Hatta 2023’te dünyada ilk yirmi ekonomi içinde kalmamızı sağlar mı? Kendimizi aldatmayalım.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları