Dibine kadar hukuk...

19 Aralık 2014 Cuma

Bir diktatöre direnmenin en etkili yolu, toplu hareket etmek... 
Yürürlükteki hukukun ve yasal hakların bilincinde olmak ve sonuna kadar hukuk yollarını denemekten vazgeçmemek.... 
Çözümü siyasetçilerden, kurumlardan, gençlerden beklemek veya halkın isyanını gözle görülür biçimde ortaya koyması için de dua etmek de elbet bir tercihtir. 
Ama en etkili tercih yasal yolları “dibine kadar” kullanmaktır. Bu hem hukuk devletinde yaşamanın hem de yurttaşlık bilincinin bir gereğidir. Anayasa bireysel başvuru hakkını tanıyalı dört yıl oluyor. 
Bir bireyin girişimi sayesinde Anayasa Mahkemesi (AYM) darbe kalıntısı yüzde 10 seçim barajını incelemeye aldı. 
Oysa bu başvuruyu peş peşe yüzlerce, hatta bilerce kişinin birden yapması ve AYM’nin bir tür “başvuru bombardımanı”na tutulması gerekiyor. 
Cumhuriyet’te uzun yıllar parlamentoda görev yapmış gazeteci Günseli Önal, yargıya sistematik başvuruların gösteri yapmaktan daha sonuç alıcı olduğunu savunuyor. 
Yüce mahkemenin bir tek başvuru yerine, binlerce başvuruya muhatap olması “toplumsal direnme hakkı” bakımından önemli... 
Günseli sızlanmak, söylenmek ve yakınmak yerine demokratik ve anayasal hakları korkmadan, çekinmeden mahkemelere yansıtmanın sonuçlarını şahsen gördüğünü anlatıyor. İstanbul’da oturduğu sitenin yeşil alanlarına göz diken arazi yamyamı müteahhitlere karşı açtıkları tüm davaları kazandıklarını anlatıyor. 
Şaka yollu takılıyorum: 
“Yamyam kabilesi reisi TOKİ devreye girmemiştir de ondan!” 
Yanıtlıyor: 
“AKP’li belediye de ondan daha az yamyam değildi. Ama kazandık!” 
Belki de haklı. Türkiye’de her şeye rağmen yargıya güvenmek gerek. 
Yegâne dayanağımız seçimler... 
Seçimlerin tek güvencesi de yargıçlar. 
Her şeye rağmen onlara güvenmek zorundayız. Ülkelerin “dövizsizlikten” değil, “adaletsizlikten” batacağını önce onlar biliyor.

Gülen’in esin kaynağı Kanuni mi?  
Cemaat ile hükümet savaşıyor.
Vatandaş seyrediyor.
Sonuna kadar savaş hali yaşanıyor.
Hükümetin elinde medya var, Emniyet var, adliye var...
Cemaatte görünürde biri iki gazete ile TV var.
Başka kozları da var. Ama şimdilik belli değil.
En etkili, en can yakıcı silah ise Fethullah Gülen’in bedduaları.
Tayyip Bey belli ki Gülen’in bu silahından çok korkuyor.
Bakanları, danışmanları “Beddua etmenin günah olduğunu” söyleyip duruyorlar.
“Beddua gerçek bir din adamına yakışmaz!” diye demeç veriyorlar.
Elbette çoğu kez olduğu gibi halkı yanıltıyorlar, doğru söylemiyorlar!
“Beddua” geleneklerimizin, tarihimizin kültürümüzün çok önemli bir silahı.
Din adamına beddua yakışmaz demeleri korkudan değilse zır cehaletten.
Tarihimizin en büyük bedduacısı Kanuni Sultan Süleyman Han.
Gülen, belki de ilhamını Kanuni’den alıyor.
Muhteşem Süleyman’ın “Bedduanamesi” kanunnamelerinden de keskin.
Vakıflar Genel Müdürlüğü’nce çerçevelenip türbesine asılan Bedduaname’nin özeti şöyle:
(Kim ki Vakfiyemi değiştirir, bozarsa)
Alınlarından tutularak cezalandırıldıkları gün Allah onların hesabını görsün.
Malik onların isteklisi, zebaniler denetçisi ve cehennem nasibi olsun!”

***

Benzer bedduanamelerden başka padişahların da var.
Aslında bedduadan hak edenler korkar.
Erdoğan korktuğuna göre, demek ki bu bedduaları hak ettiğine inanıyor.
Osmanlı’ya sahip çıktığına, kendisini “Ümmetin Lideri” diye reklam ettiğine göre, neden Gülen’e aynı silahla karşılık vermiyor ve bedduaya başvurmuyor.

Biyografi...
Ünlü İngiliz tarihçi E. H. Carr’a “Tarih Nedir” diye soruyorlar.
O da aynen bu adla, Türkçeye de çevrilen ünlü kitabını yazıyor.
Ve tarihi şöyle tarif ediyor:
“Tarih, büyük adamların biyografisidir.”

***

Türkiye Cumhuriyeti’nin tarihi, kuruluşu-kurtuluşu ve ilk on beş yılda dünyanın saygın ülkeleri arasına girmesi aslında bir Mustafa Kemal Atatürk’ün biyografisidir.
Recep Tayyip Erdoğan ise, Cumhuriyet değerlerini ortadan kaldırmaya yönelirken aslında Atatürk’ü tarihten silmek ve kendisi için bir biyografi yazmaya çalışıyor.
Çamlıca Tepesi’ne cami, yanına kendisi için türbe ve nihayet koskoca bir ormanı yok ederek ortasına bir kaçak saray dikmesi tarih yazma heveskârlığıdır.
Ancak 17-25 Aralık’ta patlayan cerahat bu hevesini kursağında bırakacaktır.

Başınıza gelmesinden korktuğunuz şeyleri fazla düşünürseniz, gerçekleşme ihtimalini artırırsınız. Bilimde buna “Ters Çaba Kuralı” deniyormuş.

***

Mutlu edilme bakımından kadınlar ile seçmenler benzeşiyormuş. Turgut Uyar ise “olabilir!” demiş ve eklemiş: “Kadını mutlu etmenin 20 yolu var. Bu 20 maddeyi ise tek maddeye sığdırmak mümkün: Dürüst olun yeter!” Üstadın bu tavsiyesiyle, bir kadını elbette ebediyyen kendinize bağlayabilirsiniz. Ama “dürüstlük” seçmeni bir seçim bile kendinize bağlamaya yetmiyor. Ne kadar az dürüstseniz, o kadar çok oy alıyorsunuz! İnanmayan 17-25 Aralık sonrasındaki seçim sonuçlarına baksın! 



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Erdoğannâme... 14 Nisan 2024
At binenin 7 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları