İşsizlerin Etkinliği

20 Aralık 2014 Cumartesi

25 bin işsiz ziraat, 20 bin işsiz gıda, 15 bin işsiz su ürünleri ve balıkçılık teknolojisi mühendisi ile yine işsiz veteriner hekim, ziraat teknikeri ile teknisyenlerini temsilen tüm yurttan gelen gençler, geçen hafta Abdi İpekçi Parkı’nda, çok ağırbaşlı, o denli de hüzünlü bir etkinlik düzenlediler. 
Sütten yoğurda, somondan bulgura, etten ekmeğe bir masa kurdular, konuştular, konuşturdular, dertleştiler. Dediler ki: 

“ABD’den buğday ithal ediyoruz. Kanada’dan mercimek, Sudan’dan susam. Çin’den sarmısak, İtalya’dan bakla, Meksika’dan nohut, Şili’den elma, Almanya’dan vişne, Panama’dan muz, Bulgaristan’dan nar. Fasulye İran’dan, marul İspanya’dan, ıspanak İtalya’dan, kabak Almanya’dan. Pirinç Avustralya’dan, somon ve uskumru Norveç’ten. Arjantin’den bal getiriyoruz. Domates tohumu İsrail ve Fransa’dan, lahana tohumu Almanya’dan, karnabahar tohumu Hollanda’dan... Hıyar tohumu ise ABD’den. Burkina Faso, Angola, Eritre, Namibya, Zimbabwe, Uganda dahil 103 ülkeden tarımsal ürün alıyoruz. Memlekette inek mi kalmadı? Yeni Zelanda’dan koyun, Uruguay’dan inek getiriyoruz.” 
O gençler, o gün, ceplerindeki son kuruşları, kendilerini dinleyenlere dağıttıkları taze simitlere verdiler!

Öğretmenler Yürüyor 
Eğitim-İş üyeleri, bugün saat 10.00’da Tandoğan Meydanı’nda olacak. Yatağan’da özelleştirmeye karşı çıkan işçilerle dayanıştılar, ilden ile yürüdüler, bugün çağdaş eğitim ve çocuklarımızın geleceği ve öğretmenlerin hakları için “Cumhuriyet eğitimini yaşatacağız” diye, “kamusal karma eğitim” diye, “laik, demokratik, parasız eğitim” diye, “ırkçı, gerici, bölücü eğitime hayır” diye çığlıklanacaklar.  

Neyin Özgürlüğü?
Komünizmle Mücadele Derneği’nden bugüne uzanan tarikat türü bir örgütlenmeleri söz konusu.
“Hizmet Hareketi” sanıyla herkesin kendilerinin “özgürlükçü” bir sivil toplum örgütü olduklarına inanmasını istiyorlar. Sanki, demokratik bir yapılanmaları varmış gibi...
Sanki, başlarındaki emekli vaizin, 12 Eylül döneminde on binler işkencehanelerde, cezaevlerinde çürütülürken hakkında tutuklama kararı olmasına karşın elini kolunu sallayarak serbest dolaştığını, Pentagoncu generallerce sırtının sıvazlandığını unutmuşuz gibi...
Sanki, bugün tüm benliğiyle ABD’ye sığınmış olan bu emekli vaizin tarikatının, özellikle Müslümanların çoğunlukta olduğu ülkelerde emperyalizm adına misyonerlik “hizmeti” üstlendiğini bilmiyormuşuz gibi...
Ne için ve nasıl örgütlendikleri konusunda habersiziz sanki...
Temel hedefleri, tıpkı bugün AKP kadrolarının, Türkiye’nin güneşi Cumhuriyeti balçıkla sıvamaya çalıştığı gibi, demokrasinin tüm gereklerinin askıya alındığı bir din devletine ulaşmak oldu her zaman.
İşte bu yüzdendir ki, açtıkları okullar, dershaneler, yurtlar ile, “ışık evleri”ndeki özel yetiştirilmiş “ağabey ve ablalar” ile küçücük çocukların bilinçlerine sızdılar.
Adliyeye sızdılar; hizmet verdiklerinin adına ordunun ulusalcı, bağımsızlıkçı kadrolarını Pentagoncu generallerin ve de Recep Tayyip Erdoğan’ın desteğiyle tasfiye ettiler.
Polise sızdılar; kendilerine muhalif olanları fişlemek, soruşturmak için. Bürokrasiye sızdılar, AKP kadrolarıyla el ele çıkarda ve hedefte birlik için...
Ekonomiye sızdılar. Kurdukları bankalar ve şirketlerle, yarattıkları işadamları ile yine aynı hedefe varmak için büyüdüler; AKP kadroları ile ortak iş yürüttüler. Ta ki, çıkarlarına dokunulunca kendileri dışındaki yolsuzlukları gündeme getirinceye dek!
Basına sızdılar... Gazetelerinde, televizyonlarında, dergilerinde; odaklandıkları din devletine ulaşma adına düşman bellediklerini suçladılar, karaladılar. Uydurdular, kaydırdılar, kandırdılar.
Daha bundan beş-altı yıl önce; sızdıkları polis teşkilatı, yargı ve sözde medya organlarını kullanarak yapısı, çalışanları, okurları ve yayın ilkeleriyle bağımsız gazetecilik anlayışına dayanan Türkiye’nin en köklü gazetesi olan Cumhuriyet’i “terör örgütü”, gazetenin başyazarı İlhan Selçuk’u da “terör örgütü başı” ilan edenler onlardı!
Son yaşanan olaylar, iki dinci anlayış arasında süren bir çıkar-iktidar anlaşmazlığının boyutlanmasının ve ortaklaşa kazdıkları gayya kuyusuna birbirlerini itme çabasının sonucudur. Recep Tayyip Erdoğan, emekli vaiz örgütünün din devleti özlemiyle kurguladığı hukuksuz, adaletsiz, yandaş yargıyı aracı kılarak; aynı hedefe varmada kendisine, ailesine ve yakın çevresine zarar vereceğine inandığı, tehlike gördüğü eski ortağına gözdağı vermektedir.
Cumhuriyet devrimlerini yok etme, ortadan kaldırma “hizmeti” ile görevlendirilmiş bu çok boyutlu gerici örgütü, hele hele de “basın özgürlüğü” adına savunmak biz Cumhuriyetçilere düşmez...
Yaşamın her alanında özgürlükten, uygar düşünceden, kadın-erkek eşitliğinden, kardeş yurttaşlıktan, demokrasiden, hukukun üstünlüğünden, akıl, bilim ve laiklikten yana Cumhuriyetçiler burada taraf değildirler. Olamazlar da...



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Şamar örnekleri 6 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları