Erdoğan’ın Batı’dan Kopuşu

22 Aralık 2014 Pazartesi

Artık Batı’nın talepleri ile Erdoğan’ın talepleri “örtüşme noktasından uzaklaşmaya başladı”. AKP kurulurken ve iktidara getirilirken ona her türlü desteği veren ABD ve AB de bugün AKP’den korkuyor.
Çünkü Türkiye hızla, “piyasalar ve küresel güçler tarafından da kontrol edilemeyecek bir kutuplaşma sürecine sokuldu.”
Erdoğan’ın kendine özgü otoriter ve dinci girişimleri Türkiye’yi, “Batı’nın hiç istemediği bir noktaya götürüyor.”
Türkiye içine kapanıyor
2002’de iktidara geldikten sonra Türkiye’yi ticaret ve pazar koşulları açısından hızla dışarı açan, hatta “neredeyse bir arka bahçe” durumuna sokan AKP yönetimi 2008’den beri Türkiye’yi hızla içine kapatmaya başladı.
Hem de neredeyse, Cumhuriyetin bütün birikimlerinin satılmasına ve özelleştirilmesi-ne karşın.
Yalnız AKP (ve Erdoğan) ile Cemaat arasında değil, Batı ile arasındaki ortaklık da bozuldu. Erdoğan yalnız İslamcı ortağı Gülen’i değil stratejik (!) Batılı ortaklarını da “dışlamaya” başladı.
Erdoğan’ın 2008’den itibaren içerdeki otoriter gücünü hızla arttırmaya başlaması ve “kendine özgü dini, siyasi, iktisadi ve kültürel bir dünya yaratmaya odaklanması bunun en önemli nedenidir.”
Senteze karşı ‘ötekileştirme’
Erdoğan, Atatürk’ün (ve Cumhuriyetin) sentezci politikasına karşın kutuplaştırmayı ve ötekileştirmeyi öne çıkardı, stratejisini buna göre kurdu.
Çünkü düşündüğü yeni Türkiye düzeni, içine kapanmayı ve demokrasiden kopmayı gerektiriyor. Batı ile çatışmaya başlamasının temelinde ise “İslamcı bir devlet olarak, oyunun kurallarının dışına çıkması esastır.”
?2003’te 1 Mart tezkeresinin reddedilmesine rağmen elinden gelen her şeyi yapmıştı.
?Kürdistan’ın altyapısının oluşumu konusunda “ABD ve AB ile uyumlu çalıştı.”
?Batı bu nedenle, iki yıl öncesine kadar, Türkiye’deki antidemokratik uygulamaları görmezlikten gelmiştir.
Erdoğan’ın “kendine özel bir Türkiye” şablonunda direnmesi ABD ve AB’yi uyandırmıştır. Çünkü yeni Türkiye’nin (!) bir İslam cumhuriyetine dönüşmesi Batı’nın kabullenebileceği bir şey değildir. Bunun Batı’ya bedeli, yarın çok daha büyük olur.
14 Aralık sonrası
14 Aralık ABD ve AB açısından son iki yılın gelişmelerine eklenerek yanıt bulmuştur.
?AB ve Avrupa Konseyi çok sert tepki gösterdiler.
?ABD eleştiriyi oldukça ılımlı geçiştirdi.
?Erdoğan ise 2007’den beri sürdürdüğü trendi korudu; AB’ye rest çekti; “Alıp almaman umurumda değil, ben kendi yolumda gidiyorum” dedi, çıtayı yükseltti.
Türkiye’de iktidar Kürdistan açılımı sonucu Lozan’ı tartışılacak noktaya getirdi. Bu sonuç “ABD ve AB’nin desteklediği bir oluşumdur.” Erdoğan bu yüzden destek almıştı.
Ancak onun “kendine özel otoriter ve totaliter İslamcı uygulamaları” Batı’yı korkuttu. “Dimyat’a pirince giderken eldeki bulgurdan olmak” açmazına soktu.
IŞİD’e verilen destek “Batı için bir turnusol kâğıdı oldu”, uyandırdı.
Erdoğan ise Batı’nın eleştirilerine verdiği tepkilerle “Batı ile arasındaki köprüleri at-maya başladı.”
Cemaat olayında olduğu gibi, “Batı ile eski işbirliği de duvara tosladı.” Erdoğan’ın kurmak istediği düzen Batı tarafından artık desteklenmiyor.
Bu da Erdoğan’ı Batı’dan kopmaya zorluyor.
 



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları