Beyin Kadrosu

22 Aralık 2014 Pazartesi

Görmüş geçirmiş bir CHP milletvekili, “Gönlünde, gelecek yıl milletvekili adayı olma aslanını yatıran tüm partililere hayırlı olsun” dedi:
“Listelerde önemli sıralara yapılacak atamaları Genel Başkan Yardımcısı Sezgin Tanrıkulu, Genel Sekreter Gürsel Tekin ile gölge Genel Başkan Yardımcısı Erdoğan Toprak belirleyip Kemal Kılıçdaroğlu’nun önüne koyacaklar.”
“Gezi ruhunu yeşertmek” amacıyla 71 yaşındaki -kendisine uzun, sağlıklı ömürler diliyoruz- Ankaralı Murat Karayalçın’ı İstanbul’a il başkanı atayan bir “beyin kadrosu” yönetiyor CHP’yi.

Meşguliyetten
Necip Hablemitoğlu öldürüldüğünde AKP iktidardaydı. Aradan 12 yıl geçti, AKP yine iktidarda ve Hablemitoğlu’nun katili hâlâ bulunmuş değil. CHP’li Kadir Gökmen Öğüt, Necip Hablemitoğlu suikastının araştırılması için Meclis’te komisyon kurulmasını isterken şu gerekçeyi dile getirdi: “Türkiye’de işlenen tüm siyasi nitelikli cinayetlerin amacı; demokrasiyi güçsüz kılmak, toplumun demokrasiye olan güvenini sarsmak ve toplum nezdinde yasakçı, baskıcı bir algı oluşturmaktır.” Devletin polisi ve istihbarat teşkilatı, son 12 yıldır cemaatin güdümünde, muhalifleri ve ulusal orduyu tasfiye etmekle meşguldü. Şimdi de Recep Tayyip Erdoğan’ın hükümranlığını pekiştirmek adına o cemaati temizlemekle meşgul. Haliyle cinayetleri çözmeye zaman bulunamıyor.

Bir Bilmece
Bilmece, İbrahim Eroğlu’ndan: Sokakta olur, Çarşı’da olmaz... (Yanıt: Darbe)

Öyle Özgürüz ki! 
Özün tözü karıştı, altüst edildi.
Kadının kapatılması, “fıtratı gereği eşitsizliği”: Bireysel özgürlük...
ABD’ye sığınmış emekli vaizden emir alan ya da parti genel merkezinde belirlenen listelerle atanan hâkim ve savcıların uygulamaları: Bağımsız yargı işlemi.
Bir cemaatin, tarikatın ya da iktidarın borazanlığını yapmak: Basın özgürlüğü.
Her gün hört zört etmek, ağlaya ağlaya, dövüne dövüne saçmalamak, uydurulmuş belgeleri bavullamak, tetikçilik yapmak, iftira atmak, onu bunu ihbar etmek, suçlamak: Düşünce özgürlüğü.
Devleti dönüştürmek için, bürokraside, poliste, orduda sinsice kadrolaşma: Örgütlenme özgürlüğü.
Topluca insan yakmak: Toplantı ve gösteri özgürlüğü.
Din eğitimini anaokuluna değin indirmek: Din ve vicdan özgürlüğü.
Tıpkı, kapitalizmin çalıştıracak işçi bulabilmek için serfleri, iş edinemezlerse açlıktan ölecek kadar özgürleştirmesine Marx’ın getirdiği tanım gibi:
Öylesine özgürüz ki, özgürlüğümüzden bile özgürüz!

Felsefe Sorusu
Kemal Kılıçdaroğlu, geçen hafta bir sempozyumda dedi ki:
“Dindar insan bu ülkedeki vatandaşın parasını çalan insan değildir.”
Bu sözü nasıl anlayacağız?
“Para çalanlar, dindar değildir” diye mi?
“Dindarlar, para çalmazlar” diye mi?
“Dindar olmayanlar, para çalarlar” diye mi?
Sizce hangisi doğru?
Ya da hepsi birden doğru olmayabilir mi?

Skandal
Zaman gazetesinin 17 Aralık 2014 tarihli sayısının 19. sayfasında gözümüze çarpan bir tümce:
“Hükümet, Ergenekon ve Balyoz tutuklularını serbest bırakacak skandal bir karara da imza attı.”
Özgürce yazıyorlar işte: Delik deşik olmuş, uydurmaca olduğu belirlenmiş, kurgulandığı anlaşılmış davalardan yıllarca cezaevinde tutulan insanların serbest kalması “skandal”mış!

İşin Sonu Yok
Bütçe görüşmeleri sırasında MHP Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran Bulut, sözü, okullarda zorunlu Osmanlıca derslerine getirip önerdi: “Bizim tarihimiz sadece Osmanlı’dan ibaret değil. Yenisey Yazıtları’nı da okumak için Göktürkçe dersi de neden seçmeli olarak okullarda okutulmuyor, teklif edilmiyor? Buradaki bizim yazıtlarımızın, Yenisey Yazıtları’nın, Orhun Kitabeleri’nin okunması gerekiyor. Eğer mezarlıklardaki taşları okuma hevesindeyseler birileri, orada rahmet okusunlar, ama tarih sadece oradan gelmiyor. 5 bin yıllık Türk tarihi içerisinde bizim tarihi birikimlerimizin de öğrenilmesi gerekiyor.” Biz de Hattice, Frigce ve Asurcayı öneriyoruz!

Haber Alma Hakkı
Hukukçu dostumuz ve eski Yazıişleri Müdürümüz Fikret İlkiz ile söyleşiyorduk. “Fikret Ağabey” dedik, “son günlerde basın özgürlüğü çok tartışılır oldu. Ne dersin?” Acı acı güldü: “En iyisi basın özgürlüğünden vazgeçmek. İşe yaramıyor. Neden vazgeçmeli? Gazeteciler basın özgürlüğünü eskitti. Çünkü, kendi yaptıklarını, sevaplarını ve özellikle günahlarını haber yapmanın vaktidir. Artık halkın gerçekleri öğrenme hakkının zamanıdır. Gerçekleri eğip bükmeden haber yapan ve bunun için inadına gazetecilik yapanların basın özgürlüğünün korunması için halkın haber alma hakkı sağlanmalıdır.”  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Aman, Beni Bırakma... 23 Mart 2024

Günün Köşe Yazıları