Cüneyt Arcayürek

Demokratik Bir Ülke mi Dediniz!..

23 Aralık 2014 Salı

Meclis Soruşturma Komisyonu’nun dört bakanla ilgili Yüce Divan kararını oylayacağı günden bir gün önce Başbakan AD çeşitli yorumlara yol açan bir konuşma yaptı.
Konuşmasında, “Kim” diyordu “şu veya bu gerekçeyle milli hazinemize, kaynaklarımıza yolsuzluk niyetiyle yaklaşırsa, kim herhangi bir şekilde harama bulaşırsa…
….kardeşimiz de olsa onun kolunu koparmaya kararlıyız”.
Düne kadar eski Başbakan RTE’den bu türden nutuklar dinleyenler bu kez bu konuşmaya, yeni başbakanın aynı türden bir palavrası deyip geçemediler.
Zira dört bakanla ilgili yolsuzluk ve rüşvet olayları yalnız içeride değil dünyada da o denli dal budak saldı ki...
Kimileri bu nedenle dün saat 15.00’te topla-nacak soruşturma komisyonundan çıkmasını bekledikleri Yüce Divan olası kararlarına AD’nin son konuşmasını önsöz diye yorumladılar.

***

Bu olasılıkları elbette dikkate almak gerekiyor ama lakin..
…halkın gözünde rüşveti ve yolsuzluk yapanları himaye eden bir iktidar olmamak için, şimdiden dört bakanı veya içlerinden bir ikisini beraat ettireceği suçlamalarla Yüce Divan’a göndermesi de olası bu iktidarın ve…
…seçimden önce bunların beraat etmesi ya da yargılanmalarının devam etmesi durumunda; işte rüşveti ve yolsuzlukları, bakan da olsa yargıya teslim eden iktidar diye propagandaya hazırlanmış olması da elbette güçlü bir olasılık.
Soruşturma komisyonuna üye AKP’li vekillerin tepeden gelen siyasal stratejik emirler doğrultusunda mı, yoksa gerçekten vicdanlarının sesine uyarak mı oy kullandıkları ancak dün akşam üzeri, bu satırlar yazıldıktan çok sonra gündeme düşecek...

***

Bu iktidarın ülkeyi ne hale getirdiğini medya haberleri hemen her gün yeni bir örnekle sergiliyor.
İktidar, RTE’den devraldığı zorbalığı öylesine kullanıyor ki, bırakalım toplantı ve yürüyüş özgürlüğünü kullanmayı… halk herhangi bir konuda hakkını ve adaleti aramak için sokağa çıktı mı… başta tazyikli su ve diğer baskı olanaklarıyla engelliyor.
Bu ülkede laikliğin ve laik eğitimin karşılaştığı engelleri protesto etmek için başkentte toplanan, Meclis’e ya da Milli Eğitim Bakanlığı’na yürümeyi ve orada protesto nedenlerini iktidara duyurmayı amaçlayan binlerce öğretmen polis şiddeti ile karşılaştı.
Coplandılar, laikliği savunan öğretmenlerden 177’sini polis gözaltına aldı.
Ertesi gün gazetelere baktım; ne yazık ki hiçbirinde gözaltına alınan öğretmelerle ilgili tek satır yoktu!

***

Bir başka alanda, üstelik vatandaşın her açıdan güvencesi olan yargının ne hallerde olduğunu bir kez daha ortaya koyan haber dün -ne yazık ki-yalnız Zaman’da yer aldı.
Daha öncede yazdım. Zaman gazetesi ve sözcüsü konumunda olduğu öne sürülen Gülen’le uzak yakın hiçbir zaman ilişkim olmadı.
Ama ben öncelikle hangi grubun yayın organında çalışırsa çalışsın hiçbir gazetecinin, hangi suçtan olursa olsun gözaltına alınmasına, tutuklanmasına yanlı değilim.

***

Yargının iktidarın emrinde olduğu durmadan yineleniyor. Bunun son örneğini Zaman Gazetesi Genel Yayın Müdürü Ekrem Dumanlı’nın savcılıkça tutuklanması istemiyle sevk edildildiği sulh ceza mahkemesindeki duruşmada tanık olduk.
Olay şöyle: Dumanlı, hâkime sordu: “Bana isnat edilen suç nedir?”
Hâkim Bekir Altun, “Anlatacağım” dedi ve suçlama kanıtları olarak Nisan 2009’da yayımlanan iki makale ve bir haberi gösterdi.
Dumanlı’nın “Bu kadar mı” sorusuna hâkimin yanıtı, “Evet bu kadar”. “Yani hakkımdaki iddia bu kadar mı” sorusuna hâkim “Evet” diyor.
Yargının düştüğü şu acıklı duruma bakınız.
Bu ülkede savcı, bir genel yayın müdürünün, iki makale ve bir haberle suçlayarak tutuklanmasını isteyebiliyor.

***

Nasıl bir demokrasiyle yönetildiği her gün kanıtlanan ahı gitmiş vahı kalmış bir ülkede yaşıyoruz!



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Viraj ustası 10 Mayıs 2015
Ya sen nesin? 9 Mayıs 2015
Anlamaz 8 Mayıs 2015

Günün Köşe Yazıları