Bin başlı canavar: Kapitalizm

17 Kasım 2019 Pazar

Mao’nun şu sözünü sık sık anımsarım: “Kapitalizm kâğıttan bir kaplandır.” Ne yazık ki, yaşadıklarımız kapitalizmin bin başlı bir canavar olduğunu bizlere her gün öğretiyor. Kâğıttan bir kaplan yok karşımızda, kendi amaçları için ülkeler yıkan, binlerce insanı ölüme sürükleyen, insan kanıyla, çocuk kanıyla beslenen bir canavar var. Canavar, dünyanın bütün madenlerini, bütün sularını, bütün ağaçlarını, bütün çocuklarını yutmak için gece gündüz faaliyette, durmuyor. Sürekli aç! Ve elinde silahlar, gazeteler, kitaplar var. Her ülkede satın aldığı vatan hainleri var! Onları iyi besliyor, canavar öldüğünde ya da kollarından birini yitirdiğinde deliriyor. Daha vahşi, daha gaddar oluyor. Canavar 400 çokuluslu şirketin logosunu taşıyor. Ülkelere ölüm, o logolu şirketler aracılığıyla geliyor.

Canavar iki yeri asla terk etmiyor: Bir Ortadoğu’yu bir de Latin Amerika’yı. 2006 yılında Bovilya’ya gitmiştim, Che’yi ihbar eden köylülerin, daha sonra Che’yi bir aziz olarak kabul ettikleri Bolivya’ya. İlk kez bir Kızılderili Bolivya’yı Evo Morales başkanlık seçimine katılmıştı. Otobüsle yaptığımız uzun yollar boyunca Kızılderili rehberimiz heyecan içindeydi. Nihayet onlardan biri iktidarı ele geçirecekti. Ve o gün  Eva Morales’in başkanlığı kazandığı gün, otobüsten inip hep birlikte Çav Bella şarkısını söylemiştik. Şili’de de seçim vardı, ilk kez bir kadın hem de sosyalist (Michelle Bachelet) seçimi kazanmıştı. Latin Amerika’nın çok uzun zamandır beklediği mutlu günlerdi.

Dört kez başkan seçilen Evo Morales neler yapmıştı? Altın, lityum, kalay ve doğalgaz kaynaklarını logolu şirketlerin ellerinden alıp devletleştirmişti. Amerika sert bir şekilde Evo Morales’i uyarmış, kokainin ana maddesi olan coco bitkisinin ülkede yasaklanmasını istemişti. Morales buna gülmüş, “Sen önce ülkendeki kokain laboratuvarlarını kapa” demişti. Bunları yazarken gene Amerika’nın o zamanki başbakanına verdiği emir aklıma geliyor. “Afyon ekimini yasakla!” Rahmetli Ecevit dinlememişti, sonu Allende gibi oldu. Allende gibi kurşunlanarak ölmemişti ama ölümü benim için hâlâ bir sorudur.

Morales, Latin Amerika’da bağımsızlık savaşlarını başlatan Simon Bolivar’ın bir sözünü bütün resmi dairelere astırmıştı: “Miras değil alınteri.

Bugünlerde dördüncü kez başkan seçilen Morales istifaya zorlandı ve Amerikancı bir darbeyle uzaklaştırıldı. Yerli halk isyanlarda! Latin Amerika ülkeleri Amerikancı darbelere alışıktır, savuşturmaya da!

Bunları yazarken kendi ülkemi düşündüm. Jeopolitik açıdan öyle bir yerdeyiz ki, logolu şirketlerin bizim ülkeyi kendi haline bırakması mümkün değil, üstelik tıpkı Bolivya gibi ülkemiz de maden açısından çok zengin, artık uydudan çekilen fotoğraflar var, ülkenin batıdan doğuya tüm yeraltı, kolayca çıkarılacak altın madeniyle döşeli. Doğu’da bor, gene batıda trilyum, bunlar gelişmekte olan uzay teknolojisi için vazgeçilemez madenler. Ayrıca Türkiye hâlâ kirlenmemiş toprak ve su zengini. Canavarın gözü kulağı bizde. Ama artık Türkiye’de darbe yaparak işe koyulmanın gereksiz olduğunu düşünüyor. Çünkü haini çok olan bir ülke bulduğu için canavar pek bir keyifli. Ayrıca üç darbeyle demokrasinin ana damarlarını kopardığı için canavar, ülkemizde rahat rahat işini görüyor. Sadece halkın biraz daha cahilleşip, biraz daha dindar olması, biraz daha tüketim arsızı olması gerekiyor. Bunu da satın aldıklarıyla çok başarılı bir biçimde yapıyorlar. Sözün kısası, kapitalizm tıpkı Latin Amerika gibi bizi de bırakmayacak! Peki, hepimiz bunları biliyoruz da, ne öneriyoruz? Vallahi benim haddime düşmez ama ben başından beri tüketim boykotundan yanayım. Ayrıca her din fetvasına karşı küçük küçük eylemler düşünüyorum. Örneğin RTÜK, fetva alıp dondurma reklamlarını yasaklayacakmış, çünkü genel ahlakı bozuyormuş öyle mi, öyleyse yüz kadın birleşelim dondurma yalaya yalaya caddelerde dolaşalım. Bakalım genel ahlak ne olacak?

Sırada ekonomiyle ilgili kötü söz söyleyenlerin terörist olarak damgalanması var. Bir günlüğüne tüm sosyal medya, sadece ve sadece işsizlikten, bir başka gün filenin kaç liraya dolduğundan söz etsin. Yani hepimizi içeri alsınlar! Görelim. Bir de millet siyanürle kendini öldürürken, bir buçuk yıla yakın kızı Rabia Naz’ın katilini arayan, deli denilerek akıl hastanesine kapatılmak istenen, sürekli gözaltına alınan babasına ve kırk günlük bebesiyle bu mücadeleye katılan annesine sahip çıkalım. Şu siyah Doblo kimin?



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları