Öner Yağcı

Şükran Kurdakul

14 Aralık 2019 Cumartesi

Kırk yılın sömüre sömüre sömüre bitiremediği” yurduna sevdalı bir yazar, “Ülkesi ağıdistana dönmüş bir ozan” olarak Cumhuriyet’teki “Bu Aşamada köşesiyle “ışığı titremeyen dirence selam gönderen 1927 doğumlu Şükran Kurdakul, 15 Aralık 2004’te aramızdan ayrılmıştı.

40 kuşağının bir genç savaşçısı olarak henüz 19 yaşındayken “komünizm propagandası olarak bilinen, yıllarca düşünce ve düşünceyi aktarma özgürlüğünün savunucusu olan solcuların başına bela olan 142. maddeden tutuklandı.

Eskisine benzemeyen, tedirgin bir özgürlük dönemi”nin başladığı bu tutuklanma, ona zorlukla ve zorbalıkla savaşla dolu bir yaşam getirdi.

 

Biz’ demek


Asıl güc”ün “kalem”de, “birlikte çalışma”da, “biz” demede olduğu bilincini edinmişti. 1947’de arkadaşlarıyla birlikte, Cahit Sıtkı Tarancı’nın “En yavuz evladı bu memleketin/ Nâzım ağabey hapislerde çürür” dediği “Bir Şey adlı şiirinin son iki dörtlüğünün de çıktığı Genç Nesil dergisini çıkardı. 1950’lerdeki Yeryüzü, Beraber’le başlayan dergicilik tutkusunu Yelken ve Eylem’le sürdürdü.

1964’te girdiği TİP’te Balıkesir İl Başkanı, 1967’de Merkez Yürütme Kurulu üyesi oldu. 1964’te Türk Edebiyatçılar Birliği Genel Sekreteri, 1976’dan sonra Türkiye Yazarlar Sendikası (TYS) ikinci başkanıydı. PEN Yazarlar Derneği Kurucu Genel Başkanı, Nâzım Hikmet Kültür ve Sanat Vakfı yöneticisi oldu.

 

Şiir ve kavga


Şiirini “İzmir’in içinde Amerikan neferi/ Yiğit olan evinde duramaz gayrı... Götürün İzmirlere doğru bizi dünyalar kadar/ Kitabınızın ardından, inancınızın ardından/ Aydın yüzünüzün bilince ulaştığı yerde/ Bütün kitapların eyleme dönüştüğü yerde/ Sesleriniz geliyor özgürlük alanlarından/ Bir bayrak yarışı bu, mutlaka geçeceksiniz/ Güzel başladınız çocuklar, güzel bitireceksiniz” dizelerinin de yer aldığı şiirlerle 1960’larda yükselen toplumsal, siyasal kavga ile buluşturdu.

12 Mart’tan sonra “Biz ki acılar döneminden/ Ellerimizi kirletmeden geçtik/ Direncim senin olsun/ Sevgim senin olsun...” dedi.

Aydın duyarlılığı, yazma tutkusu ve örgütlü olma bilinciyle dolu olarak toplumsal yaşamın derinliklerinde toplumcu gerçekçi okyanusun dirençli bir ırmağı olarak yaşadı.

 

Özgürlük ve adalet için yazmak


Tanığın Biri, Beyaz Yakalılar, Kurtuluştan Sonra, Onların Çocukları öykülerinde, adaletsizlik, Kurtuluş Savaşı’nın insanları, beyaz yakalılar dediği kafa emekçileri konularını işledi. Şairce Düşünmek’te “Her şey, her türlü tutsaklığa son vermekle başlar” düşüncesiyle özgürlük için çıktığı yolda yıllardan beri yazdığı yazıları yayımladı. Zindandaki Şair’le Namık Kemal’i oyunlaştırdı.

Çağdaş Türk Edebiyatı ile gizlenen, yok sayılan gerçekliğimizi yazarak kültürümüzü aydınlattı. Nâzım’ın Bilinmeyen Mektupları ile Direncin, kendisi gibi tutsak edilemeyen Türkçe gücünün güzelliği” olan Nâzım Hikmet’in 1945-50 arasındaki Bursa hapislik yıllarını aydınlattı.

 

Anılar tarihtir


Yakın geçmişini anlamak isteyenlere 40’lı yılları anlatarak başladığı Cezaevinden Babıali’ye Babıali’den TİP’e adını verdiği anılarında geçmişe yolculuk yaparken geleceğimizi aydınlattı. 1951 TKP tutuklamalarında Şefik Hüsnü, Reşat Fuat Baraner, Mihri Belli, Behice Boran, Sadun Aren, Ahmed Arif, Enver Gökçe, Ruhi Su’nun da olduğu koğuşta nasıl yaşadıklarını, neleri tartıştıklarını portrelerle anlattı.

Hakkında Alpay Kabacalı ile benim kitap yazdığımız, Yeni Dünya Düzeni’nin kirli imparatorluğunun BOP’un bir parçası kılarak dinsel bağnazlığın kucağına atmak, parçalamak istediği yurdumuzda aydınlığımızın yürekli duruşuydu Kurdakul.

Onun duruşunu çoğaltmak sorumluluğumuz var.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Eğitim ve kitap 20 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları