Seçici körlük...

16 Aralık 2019 Pazartesi

Körleşme” yazarların çok ilgisini çekmiştir. Elias Canetti de, Jose Saramago da “körleşme”yi yazmışlardır.

Gerçekten de merak uyandıran bir konudur “körleşme”.

İnsan, gözünün önünde duran bir gerçeği nasıl olur da görmez?

İnsan fizyolojisinin bu soruya yanıtı vardır: Göz bakar ama beyin görür.

Gören, beyindeki merkezdir. Görme merkezi sadece görmekle de kalmaz, gördüğünü yorumlar, gördüğüne anlam verir. Onu benzerleri içine yerleştirerek belleğe kaydeder.

Beynin işlevi olan “zihin”, böyle çalışır.

Onun için de “zihinsel şartlandırmalar” beyinde “seçici körlük” yaratarak kişinin düşüncelerini daraltır, duygularını yönlendirir, onu kendi yörüngesine sokar.

Zihinsel şartlandırmalar” bu yüzden çok önemlidir.

Dogma şartlandırmaları.

Önyargılar.

Geleneklerin değişmeyen kuralları.

İnançların kalıpçı fanatikleri.

Her şeye “seçici körlük” ile bakarlar.

Görmek istediklerini görürler, görmek istemediklerini görmezler.

Seçici körlük”, kişinin de, toplumların da büyük sorunudur.

Nasıl oluştuğunu bilmemiz gerekir.

 

Seçici körlük nasıl oluşur?

 

Önce bir “yapay doğrular demeti” oluşur.

Geleneklerin değişmez doğruları ritüel olmuştur.

İnançların kalıpçı fanatikleri, kesin hükümlerle çevresini etkiler.

Önyargılar, her alanda kendi doğrularını dayatır.

Sorgulamaya kapalı bir zihinsel işlem sistemi kurulur.

Kuşku duyma yasaklanır.

Tartışma lanetlenir, suçlanır.

İtaat en büyük erdem kabul edilir.

Kendi içinde dışa kapalı bir yaşam sistemi kurulmuştur.

Seçici körlük” böyle oluşturulur.

Tarih boyunca gelenekler, inanç sistemleri, önyargılar böyle oluşmuş, düşmanlıklar yaratılmış savaşlar yaşanmıştır.

Günümüzde de bunların hiçbiri eksik değildir.

Ne yazık ki bizler de ülkemizi bu felaketten koruyamadık.

Bugün, pek çok sorunumuzun temelinde bu “seçici körlük” yatmaktadır.

Ülkemizde adaletten kopmuş hukuk sistemi böyle oluşmuştur.

Eleştirel düşünceye giderek kapanan dogmatik eğitim böyle yerleştirilmektedir.

Gelir eşitsizliğini “tevekkül” denilen boyun eğmişlikle kabul eden sistem böyle dayatılmaktadır.

Karşı çıkma, yakınma, ayağa kalkma, kutsalı çiğneme olarak yasaklanmaktadır.

İktidar kutsallaştırılmaktadır.

 

Kurtuluş nasıl olacaktır?

 

Kurtuluş, bu “seçici körlük” olgusunu yenerek olacaktır.

İktidar kutsal değildir. İnsanların seçimidir.

Ülkenin her bireyi “sorumlu yurttaş bilinci”ne kavuşturulacaktır.

Muhalefetin ilk işi, yaygın kitle eğitimi olmalıdır.

Yaygın kitle eğitimi.

Sorgulayan, düşünen, eleştirel düşünce sahibi, ülkesine karşı sorumluluk duyan “sorumlu yurttaş bilinci” yaratan halk eğitimi.

Her sorunun çözümü, “sorumlu yurttaş bilinci”ne sahip halk ile olacaktır.

Bugünün, kendi yaşam sınırlarına çekilmiş, sorunlara ilgisini kaybetmiş, kendi varlığını korumaya çalışan vatandaşını bu çemberden kurtarmak ilk görevdir.

Bilinçli kitle, bilinçli bireylerle yaratılır.

Seçilmiş belediyelerin birincil görevi bu olmalıdır.

Seçimden seçime oy kullanarak demokrasiye sahip çıkılmaz.

Demokrasi, her gün yapılacak mücadeledir.

Adaletsizlikle her alanda mücadele edilmelidir.

Laik eğitim için her alanda mücadele edilmelidir.

Ücret eşitsizliği için her gün mücadele edilmelidir.

Yolsuzluklar, hırsızlıklar, adam kayırmalar her alanda mücadele edilecek konulardır.

Soran, sorgulayan, düşünen, eleştirel düşünceyle olaylara bakan “sorumlu bilinçli yurttaş” ve onların oluşturduğu “bilinçli kitle” asla yenilmez.

Cesur olacaksınız, çünkü haklısınız.

Yanlışınız, kendi kabuğunuza çekilmektir.

Yanlışınız, bu sorunlar çözülmez sanmanızdır.

Size bunları düşündürttüler.

Siz, bu çemberleri kıracaksınız.

Siz, bu zincirleri kaldıracaksınız.

Güçlüsünüz, bilinçlisiniz, yapacaksınız.

Birleşin ve yürüyün.

Gelecek sizindir...



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Ben başkan olamazsam? 11 Mart 2024

Günün Köşe Yazıları