Ayşe Emel Mesci

Mefisto’laşmak

30 Eylül 2019 Pazartesi

Ünlü Alman yazar Thomas Mann’ın oğlu Klaus Mann’ın 1936’da kaleme aldığı müthiş bir roman var: “Mephisto. Bir Kariyerin Romanı” (Türkçeye çeviren: Sami Türk). Roman ünlü Fransız yönetmen Ariane Mnouchkine tarafından 1979’da oyunlaştırılmış (“Mefisto”, Türkçeye çeviren: Özdemir İnce) ve sahneye konmuştu. Oyunun sadece videosunu seyredebilmiş ama çarpılmıştım. Çünkü anlatılan bizim de hikâyemizdi. 12 Eylül sonrasında, yurtdışında sürgündeydik.

Gründgens ve Mann
Klaus Mann’ın “Mefisto”da bir zamanlar kayınbiraderi olan ünlü oyuncu Gustaf Gründgens’den yola çıkarak bir dönemi ve bir karakteri anlattığı bilinir. Hatta roman ilk kez 1936’da yayımlanmasına karşın, 1960’ların başında yapılan yeni basımı Gründgens’in kişilik haklarını ihlal ettiği gerekçesiyle toplatılmış, ancak 1981’de yeniden yayımlanabilmiş, bu arada yine 1981’de Macar yönetmen Istvan Szabo tarafından çekilen aynı adlı film büyük başarı kazanmıştı.
Almanya’da 20. yüzyılın en önemli oyuncu ve yönetmenlerinden biri olarak kabul edilen Gründgens (1899-1963) Hamburg Kammerspiele Tiyatrosu’nda ilk yönetmenlik deneyimini yaşarken, Klaus Mann ve kız kardeşi Erika ile birlikte çalışmıştı. 1926’da Erika ile evlenen Gründgens 3 yıl boyunca Klaus Mann’ın kayınbiraderi olmuş, sonra yollar ayrılmıştı. Kasım 1932’de Nazi Partisi meclisteki en kalabalık grubu oluşturmuştu, aynı yıl Prusya Devlet Tiyatrosu’na giren Gründgens’in oynadığı ilk rol Mephistopheles’ti. Ocak 1933’te Cumhurbaşkanı Hindenburg, tek başına çoğunluğu sağlayamayan Hitler’e -diğer sağ parti liderlerinin de telkinleriyle- hükümeti kurma görevini vermiş ve Weimar Cumhuriyeti’ni Nazi Almanyası’na dönüştürecek süreç başlamıştı. 1933’te Klaus ve Erika Mann katıldıkları politik bir kabare nedeniyle Nazi rejimi tarafından kovuşturmaya uğrayınca yurtdışına çıkmak zorunda kalmışlar, 1934’te de Klaus vatandaşlıktan atılmıştı. Aynı 1934’te Gründgens Prusya Devlet Tiyatrosu’nun sanat yönetmenliğine getirilmiş, daha sonra da Gestapo’nun kurucusu Göring tarafından Prusya Devlet Konseyi’ne de atanmıştı.
Sayısız sanatçı, aydın, düşünür Nazi döneminde çeşitli baskılarla karşılaşır, pek çoğu yurtdışına kaçmak zorunda kalır, bazıları da hayatlarını kaybederken, Gustaf Gründgens’in kariyeri hiç sekteye uğramamıştı. Pek çok kişi bunu bir dönem Nazi ideolojisini benimsemesiyle açıkladı. Klaus Mann ise, eski kayınbiraderinden esinlenerek çizdiği “Hendrik Höfgen” karakterinde, çok daha evrensel bir gerçeği vurgular: Baskı dönemleri, ana iktidar halkasının altında bir sürü küçük iktidar ve fırsatçılık odağı yaratır. Aşağıya doğru kademe kademe inen bu fırsatçılık çamuru içinde, “ideoloji” gerektiğinde sırta geçiriliveren bir kostüm gibidir, ikincildir; asıl önemlisi, kendisinden daha güçlü birçok rakibi saf dışı bırakan koşullardan istifade ederek, hayatında aklından bile geçiremeyeceği işlere el atma cüretini gösteren “Höfgen”lerin o arsız ve yılışık hırsıdır. “Höfgen”ler böyle dönemlerde öyle kendilerinden geçerler ki, hiç düşünmeden şeytanla pazarlığa otururlar, giderek Mephisto’laşırlar.

Yerli “Höfgen”ler
Everest Yayınları’ndan çıkan “Mephisto” romanının arka kapağındaki tanıtım yazısında, Marcel Reich-Ranicki’nin şu cümlesine yer verilmiş: “İki dünya savaşı arasındaki Almanya’yı, hatta Avrupa’yı anlamak için bu romanı okumalı.”
Bence günümüz Türkiyesi’ni, özellikle de medya, sanat ve tiyatro ortamını daha iyi anlamak için de bu romanı okumakta yarar var. İşin acıklı tarafı, bizdekiler Gustaf Gründgens gibi yetenekli de değiller; Gründgens, Nazi rejimi yıkıldıktan sonra da Batı Almanya’da sanatsal kimliğiyle var oldu, önemli tiyatrolarda sanat yönetmenliği yaptı, hatta 1960’ta çekilen “Faust” filminde yine Mephistopheles’i oynadı. Adı günümüzde bile yukarıda belirttiğim gibi anılıyor. Peki, bu dönem geçtikten, koltuklar gittikten sonra, bizim “Höfgen”lerin oturdukları makamların gerektirdiği mesaiyi bile boş verip, “bunu da yapacağım”, “şunu da yapacağım” diye tepine tepine yaptıkları oyunlardan ne kalacak geriye? Değer mi Mephisto’laşmaya?



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Dünya bir sahnedir 1 Nisan 2024
On yıl sonra... 18 Mart 2024

Günün Köşe Yazıları