Kim savunmayı zayıflatıyor?

12 Ekim 2019 Cumartesi

Saray’daki AKP’li, partisinin Kızılcahamam kampından dünyaya duyurdu:
AK Parti’nin zayıflaması demek, Allah göstermesin, Türkiye’nin savunmasının zayıflaması demektir.
Biliyoruz ki AKP, Türkiye’yi savunmakla görevli orduyu, kilometrelerce uzunluktaki sınırını geçip Suriye’nin topraklarına girmeye, güvenli bölge oluşturmaya, dolayısıyla PKK ile, IŞİD ile karşı karşıya gelmeye gönderdi.
Türkiye’nin savunması”nın orada olmasının tek nedeni var: AKP’nin, Türkiye’nin “yurtta barış dünyada barış” ilkesini önceleyen geleneksel barışçıl ve tutarlı dış politika geleneğinden ayrılarak Osmanlı’nın yabancı devletlerin güç dengelerine dayalı politikasının kuyruğuna asılması...
Bu politika, ABD’nin peşinden sürüklenip Suriye’deki iç çatışmaya taraf olmaktan tutun, o dizgenin devamında Irak’ın kuzeyinde olduğu gibi güney sınırımızda da bir ABD mandası kurulmasına olanak tanımaya kadar varır. Oradan, ABD çıkarlarına tam teslimiyeti dengelemek üzere Rusya’ya yanaşmaya, onun dümen suyuna girince de, kendisini BOP Eşbaşkanı ilan etmiş ABD’ye lafta kafa tutmaya kadar gider.
Tıpkı Doğu Akdeniz’de olduğu gibi, tiği teber şahı levent kalışla, yani yapayalnızlıkla sonuçlanır.
AKP zayıflamasın diye, Türkiye’nin savunmasının, Suriye’de yaratılmış emperyalizm batağına sürüklenmesi TBMM’de ayrıntısıyla ele alındı.
Muhalefetin uyarılarını dinlemeyen AKP, hemen ertesi gün düğmeye bastı. Saray’a bakarsanız hedef, şimdiye değin Suriye içinde kurulması düşünülen güvenli bölgede ABD’nin desteğini alan terör örgütleri...
Ancak bu konuda, İYİ Parti milletvekili Aytun Çıray, TBMM kürsüsünden çok önemli bir uyarıda bulundu:
Kuzey Suriye’de PKK/YPG oluşumunu ABD’nin tekeline bırakmak istemeyecek olan Rusya, Esad’ı da kullanarak bu oluşumu açık, örtülü desteklemeye ve bir özerk bölge ilan etmeye yönelebilir.
Saray’daki AKP’li, ateşle oynuyor!

Miras
Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi “çocuklarımıza bırakacağımız önemli bir miras”mış.
Öyle söylüyor.
Sistem desen, sistem değil. Model desen, model değil.
Abuk sabuk, uydurulmuş bir şey.
O buyuracak, biz yapacağız. O söyleyecek, biz dinleyeceğiz. O bağıracak, biz susacağız. Özel yaşamımıza bile karışacak, boyun eğeceğiz..
Bizim mirasımız belli: 1923 devrimi, uygarlık, çağdaşlık, aydınlık, özgürlük...
Yani, yitip gitmez kazanımlar.
Sistem dediği bulamaç, debdebe, para pul, mal mülk ve de gemicik ondan sonrasına kalır mı?
O düşünsün...

Muhteşem eğitim
“Ecdadımızın muhteşem eğitimidir” diye sübyan mekteplerini yeniden açtılar.
Cumhuriyet kurulduktan hemen sonra çıkarılan Öğretim Birliği Yasası ile kapatılan sübyan mekteplerinin çocuklar için ne anlam ifade ettiğini öğrenmek için İhsan Bey’in Ağustos 1918 tarihli “Terbiye” dergisinde çıkan “Eski mekteplerde cismani cezalar” başlıklı makalesini okumak gerekir.
Makaleye göre, Amasyalı sübyan mektebi hocası Ali Efendi, bu mekteplerdeki kalfaların çocuklara dayak atmasına izin veriliyorsa da, falakanın yalnızca hocaya ait bir ayrıcalık olduğunu belirtiyor ve şöyle diyor:
Ve dahi üstat destursuz kalfa ve sair oğlan, falakaya oğlan ayağını geçirmeye ve lakin ayağını kaldırıp tedip (uslandırma) için dövseler caizdir (uygundur). Amma falaka, hocaya mahsustur (aittir) ancak.
Çok muhteşem, değil mi?  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Şamar örnekleri 6 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları